banner564

Akıncı’yı iyi dinleyin ve anlayın

   Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, sivil toplum örgütlerini ‘müzakereler konusunda’ bilgilendirmeye devam ediyor...
   Rum lideri Anastasiadis ile güzel başladıklarını, birinci yıldan sonra ise olumsuzlukların yaşadığını anlatıyor ve özetle şöyle diyor:
   “Limitlerimi zorladım...Yapabileceğimin azamisini yaptım...Bundan sonra ‘gel kardeşim daha da vereyim senin istediğin olsun’ diyemem...”
   Peki Akıncı neden bu noktaya geldi?..
   Çözüm için göreve getirilen ve bunu başarma azmiyle ‘en hassas konularda’ dahi, eski liderlerinden birkaç adım önde giden bir lider neden bu noktaya geldi?..
   Akıncı bunun nedenlerini herkese gayet güzel izah ediyor...
   Özetle; Rum liderliğinin, Kıbrıslı Türklerle paylaşıma hazır olmadığını ve çözümü engellediklerini itiraf ediyor...
   “Diğer toplum istemiyorsa ben ne yapabilirim?” diyor...
   Rum lideri Anastasiadis’in; en kritik süreçte dahi ‘ikiyüzlü’ ve ‘aşağılayıcı’ hareketlerini somut örneklerle ortaya koyan Akıncı“Bundan sonrası için çok sağlıklı bir değerlendirme yapmamız gerekir” diyerek, bu konuda ciddi ve somut önerilere açık olduğunu beyan ediyor...
   İşte bu noktada; önümüzde uzun bir zamanın olmadığını vurgulamak zorundayız...
   Güney Kıbrıs’ta eğitim sistemi değişmediği ve yeni nesiller ortaya çıkmadığı sürece, iki toplumun biraraya gelemeyeceği noktasında birleşiliyorsa veya ezici bir çoğunluk bu gerçekleri içine sindirebiliyorsa, Kıbrıs Türk toplumunun geleceği konusunda karar verebilmek için daha fazla zaman harcamaya tahammül yoktur...
   Dünyayı yeniden keşfetmeyeceğimize göre; bir yerlerden başlamak zorundayız...
   Türkiye’nin ciddi ekonomik ve sosyal ilişkiler içinde olduğu devletlerle doğrudan ilişkiye girmenin yollarını bulmalıyız...
   Türkiye’nin dış ülkelerdeki elçiliklerinden yararlanarak, KKTC gerçeğini anlatmalı ve destek istemeliyiz...
   Dışta ve içte yapılması gerekenleri mümkün olan en kısa sürede yapmalıyız...
Cesaret ve iyi niyet
   Atılacak adımlarda ayak bağı olmak isteyenler de çıkacak...
   Demokratik olması ve şiddet içermemesi kaydıyla herkes istediğini söyleyebilir...
   Ancak devletin maddi ve manevi desteğiyle faaliyet gösteren oluşumların, kendi içimize dinamit atnaları da kesinlikle önlenmelidir...
‘Milliyetçi Hükümet’ bunca zamandır ısrarla sürdürdüğü yanlış politikalarını terk etmeli, doğruyu bulmalıdır...
   Partizanca icraatlar yerine, toplumun genelini kucaklayan icraatlara yönelmelidir...
   Ekonomik akıl ne söylüyorsa onu yapmalı, her tarafı memnun etme siyasetini sonlandırmalıdır...
   Dünyanın hiçbir ülkesinde özelleştirme faaliyetleri ülke bütününün desteğiyle yapılmadı...
   En sonmut örnek Güney Kıbrıs’tır...
   AB Troyka’sının önerdiği şekilde yapılması gerekenler yapılmasaydı, Rum ekonomisi bugün hala lağım kuyusunun içinde yüzmeye devam edecekti...
   İşsizlerin sayısı 100 binden 50 bine düşemezdi...
Gerçekleri herkes öğrenmeli
   Akıncı’nın bilgilendirme toplantısına katılan örgüt başkanlarının bazı itiraflarını da artık toplumun tüm kesimlerine yaymak ve saf insanlarımızı uyandırmak zorundayız...
   Mesela; Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı Orhan Tolun’un verdiği örnek...
Çözüm için çok çalıştığını, ancak Rum eğitim sisteminin buna engel olduğunu belirten Orhan Tolun, başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor:
   “Gezi için kuzeye geçen adam, Türk bakkalından çocuğuna bir şişe su aldı... Ama çocuk bu suyu içmedi...Gerekçe olarak da kilisenin kendilerine öğrettiklerini gösterdi...”
   Peki kilise onlara ne öğretmiş?..
  İyice okuyun lütfen:
   “Türklerden mal alırsanız, onlara para verirseniz cehenneme gidersiniz...”
  Gerçek durum budur...
İşte bu gerçekleri bilerek, yeni bir siyaset anlayışını uygulayabilecek oluşumların önünü açmalıyız...
   Yeni siyaset anlayışı kuzeye geçen Rumlara kötü muamele mi yapmalı?..
 Kesinlikle hayır...
   Bunun tersi olmalı...
   Kilisenin yaydığı ‘cehennem korkusuna’ rağmen, kuzeyde akaryakıt fiyatları ‘fonları azaltmak suretiyle’ aşağılara çekilmeli ve halen tek yanlı çalışan ticaret çarkı tersine çevrilmelidir...
   Bakalım o zaman ‘cehennem korkusu’ ne kadar geçerli olacak...
   Yapılabilecek çok şey var...
   Bunları sadece Cumhurbaşkanı’nın düşünmesi yeterli değildir...
Karar alabilecek, iş yapabilecek hükümetlere ihtiyaç vardır...
   AB’nin karşısına çıkarak tek bir soru sorulacak:
   “KKTC’yi tanımanızı istemiyoruz. Ancak ambargoları kaldıracak mısınız?.. Kuzeye de güney gibi eşit düzeyde mali katkı sağlayacak mısınız?..”  
   Yanıt “evet” ise sorun yok...
“Hayır” ise o zaman sigara ve içkilerden alınan yüksek fonlar da kaldırılacak ve fiyatlar güneyin yarısına çekilecek...
   İşte o zaman burası cennet gibi bir ülke olur...
   Meydan papazlara bırakılmaz...
YORUM EKLE

banner471

banner474