15’inci yüzyıldan başlayarak milyonlarca siyah insan plantasyonlarda köle olarak çalıştırılmak üzere Avrupa’nın Portekiz, İspanya ve İngiltere gibi sömürgeci devletleri tarafından gemilerle ‘Yeni Dünya’ya taşındı.
Bilmiyorum, hiç merak ettiniz mi?
Avrupalılar şeker kamışı, pamuk, pirinç vesaire gibi onlara büyük servet kazandıran plantasyonları neden Amerika ve Karayipler’de kurdu ve oraya her yıl, çoğu yolda telef olan yüzbinlerce Afrikalı taşıdı da Avrupa pazarlarına daha yakın olan, toprağın uygun ve köleleştirecek insanın sayısız olduğu Afrika’da kurmadı?
Bugüne kadar merak etmediğim ve neden merak etmediğime şaşırdığım bu sorunun cevabını Howard W. French’in Born in Blackness (Karanlıkta Doğmak) adlı kitabında buldum.
Bu acayip fenomenin en büyük nedeni hastalıktır.
Batılılar tarafından “keşfedilinceye” kadar Amerika’nın yerlileri on binlerce yıl izole yaşadı. Beyazlarla temas eder etmez onların ve hayvanlarının -özellikle domuzların- taşıdığı hastalıklar büyük bir süratle onları kırmaya başladı. Bu hastalıklara bağışıklıkları yoktu, nezle bile onlar için öldürücü idi.
French’in sözünü ettiği bir demografik araştırmaya göre, 1492’de Kolomb, Yeni Dünya’ya vardığında Amerika kıtalarında o zaman dünyada yaşayanların yüzde 10’una tekabül eden 60 milyon insan vardı. 1600 yılına gelindiğinde beyazlarla temas sonucu dört milyon insan kaldı.
Afrika’da epidemiyolojik denge bunun tam tersi ve beyazların aleyhine idi. Orada malarya ve sarı humma gibi hastalıklara karşı bağışıklığı olmayan Avrupalılar idi.
Modern çağların başlangıcında Batı Afrika’ya gelen beyazların yüzde 25’i, bazı hâllerde yüzde 75’i orada bulundukları birinci yıl içinde ölüyorlardı. Hijyen konusunda bilgi arttıkça bu oranlar düştü, ama hiçbir zaman yüzde 10’un altına değil.
French’e göre hastalık nedenlerden bir tanesi idi. Diğer, belki de daha önemli bir neden, daha vardı.
Yaşadığımız günlerde bile ekvatorun güneyindeki Afrika hakkında aklımızda basmakalıp yanlış fikirler baskındır, diye yazıyor French. Afrika çoğumuzun gözünde bir Safari Parkı, geri kalmış, devletleşmekte başarısız olmuş, kargaşa içinde ülkeler topluluğudur.
French’e göre bu stereotipler bugün olduğu gibi o zaman için de yanlıştı. Batı Afrika ile ticari temaslarını 1500’lerde sıklaştıran Portekizliler orada krallar, ordular ve organize devletler buldular. Bunlar gerek sosyal, gerek siyasal örgütlenme olarak Avrupalılardan pek farklı değillerdi. Kısa zamanda savaşarak onları alt edemeyeceklerini anladıkları için ticari anlaşmalar yapmaya giriştiler. Afrikalılar beyazlarla ticaret yapmaya, hatta köle satmaya razıydılar ancak gelip yerleşmelerine değil.
Zamanla Afrika ile Avrupa’nın arası açılacaktı, ama ilk başlarda öyle bir şey yoktu.
Avrupalılar plantasyonları Afrika’da kurmak yerine Afrikalıları Amerika’ya taşımayı en iyi değil, en pratik seçenek olduğu için tercih ettiler.
Ta ki Avrupa devletleri 19’uncu yüzyılda bir araya gelip Afrika’yı aralarında paylaşıncaya ve oralarda görülmemiş bir zulüm çağı başlatıncaya dek…
2 Ağustos 2022
Dün, uzun zamandır gitmediğim bir sahil kahvesine gittim. O kahvede, Metin Bey’in o gün yayınlanmış yazısını ya da daha önce yayınlanmış yazılarını okurdum. Buraya yazdığım yorumların bir kısmını o kahveden yazdım. Dün, bir an için, sadece bir an için zihnim bana bir oyun oynadı. Sanki yeni bir yazı okuyacağım ve yorum yazacağım hissine kapıldım, içim mutlulukla dolarak. Bir an idi, sadece bir an, geldi ve hemen geçti. Sonrası hüzün olsa da her şeye rağmen o anda olmak güzeldi. Tekrar tekrar teşekkürler Metin Bey. Hiçbir zaman hakkınızı ödeyemeyeceğiz.