banner564

Açılma

-Toplumsal ve siyasi yaşamda açılma, açılım, önemli sinerji yaratan bir ifadedir. 2002 yerel seçimlerinde CTP, “Açık, Açıl“ ifadesini temel alan bir siyasi kampanya yapmıştı. O dönemde siyasi ekonomik, sosyal, içe kapanmanın sıkıntısını yaşayan toplumda, düşünsel ciddi önermelerle doldurulan bu kavram; yalnız CTP’nin yerel seçim başarısını getirmedi. 2002 yerel seçiminin ardından çok farklı toplum ve siyasi kesimlerinin hareketlendiği ve günümüzü de her alanda etkileyen siyasi, ekonomik, toplumsal pek çok devinim ve hareketlenmeye yol açan süreçleri de tetikledi.
Şimdi günümüzde pandemi ile içe ve dışa kapandık. Ekonomiyi, yaşamı kapadık. Aylar sonra açılma gündeme geldi. Ama hey hat. Yaşadığımız o kapanmanın yol açtığı hali tersine çevirecek ciddi bir olumlu demokratik heyecan yok. Aksine gerginlik, karamsarlık, bilinmezlik ve korku hakim oldu.
En basitinde Güneyde işi olan ancak bu kapanma ile işlerini kaybetme riski taşıyan kendi insanlarının işlerine nasıl döneceğine dair bir politika üretilemedi. Ayrıca onlara, Kuzeyde, nasıl geçinebileceklerine dair bir imkan da sunulmadı. Sonuçta isteyen gider orada kalır dendi. Birinci nokta, eğer Güney, bu denli tehlikeli ise, sen, kendi vatandaşını nasıl tehlikeye kendi kararın ile yollarsın. Sonuçta kaç kişi isterse olsun o insanlar ekmek için ağlaya ağlaya Güneye gitti.
Açılalım derken karamsarlığın içine kapandık. Çünkü açılmanın nasıl olacağını ve toplumu sağlık endişesinden nasıl uzak tutacağımız bütünlüğü olmayan “hükmü karakuşi” politikalarla bu ele alındı. 
 Güney Kıbrıs, 8 Haziran itibarı ile belli bazı tedbirler çerçevesinde yalnız içe değil, aynı zamanda dışa dönük de turizm faaliyetlerine açılacağını ifade etti. Kendini çok milliyetçi olarak ifade eden UBP- HP Hükümet yetkilileri ise kendi halkına dönüp şunu söyledi. ‘Bakacağız Güney bu kararla ne yaşayacak ve ona göre sınır kapılarının açılmasına ve diğer tedbirlerin kaldırılmasına karar vereceğiz’ dedi. “Milliyetçiler”, bunu ifade ettiğine göre şimdi çok rahat onlara sorabilmemiz lazımdır. 
Sayın Anastasiadis gelecek olan turistlerden PCR testi isteneceğini, ayrıca; ‘100 yataklı yeni bir yoğun bakım hastanesi kurduğunu ve eğer Kıbrıs’ta turistik ziyaret sırasında Covitd-19 hastalığına tutulan bir turist olursa, onun tedavisini de kendilerinin yapacağını‘ açıkladı. Turiste, vatandaşına güven verdi. 
Düşünün, 1 Temmuz’da karantinasız olarak Kuzeyin, deniz ve hava limanlarını açacağını ilan eden hükümet, hala bir pandemi hastanesi dahi oluşturamadı. Üstüne üstlük “evlatlarımız” diye ifade ettiği üniversite öğrencilerine, adaya gelişlerinde, 14 günlük karantina sürecinin parasını da kendilerinin cebinden ödemesi gerektiğini açıkladı. Bu kararla kıyamet kopunca da bu ‘kahraman‘ hükümet yetkilileri sorumluluğu üzerlerine almadı. “Haberim yoktu” masalının ilkel anlatıcısı oldu.
Üstelik hala pandemi hastanesi yok. Boşa geçen aylara yazık olsun demeyeceğim. Bu ders olsun da diyemeyeceğim. Çünkü hükümet çevresinin hala bundan ders çıkarttığını görmedim. 
Peki hangi tutum, kendi vatandaşına ve ülkeye gelecek turist, öğrenci ve diğer yabancılara güven verir? Anastasiadis’in açıklamaları ve kararları mı? Yoksa 1 Temmuz’a kadar onun bu kararla yaşayacaklarına bakarak hareket edeceğini, daha pandemi hastanesi dahi yapmayan ve Kuzeyde, 
1 Temmuz’da karantinasız olarak hava ve deniz yollarının açılmasına karar verene mi? 
Yalnız bunlar değil. Aynı zamanda kapalı olduğumuz dönemde büyük yara alan ekonominin, tüm sektör ve çalışanlarının açılıma nasıl gideceğine dair ciddi kararlar ve bütünlüklü tavırlar alınmadığı için; açılma, sinerji yerine öfke dolu tepkilerle oldu. Bunun nedeni dar siyasi çıkar için ortak akla sırt dönen ‘ben yaptım oldu’ diyen mantıktır. 

YORUM EKLE

banner471

banner473