banner564

2004’te neredeydiniz?

  Kıbrıs sorununun çözümünü istiyoruz...
  Bunun için de yıllardan beri umutla müzakereleri sürdürüyoruz...
  Annan Planı’nı destekleyen bizler olduk...
  Ne var ki hem Rumların AKEL’i hem de Avrupa Birliği bizlere kazık attı...
  AKEL, son dakika ‘evet’ten vazgeçti...
  Şimdi ise AKEL Lideri Kiprianu kapı kapı dolaşıp, müzakerelerin yeniden başlatılması için herkesten yardım istiyor...
  KKTC’deki küçük partilerden tutun, Avrupa Konseyi Başkanı’na kadar ziyaretler düzenleyip, çözümsüzlük durumunda çok kötü şeylerin olacağını söylüyor...
  Kiprianu’ya göre; en kötü şey KKTC’nin ayrı devlet olarak tanınmasıdır...
  Peki bu olabilir mi?..
  Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’na göre olabilir...
  Ertuğruloğlu; Türkiye’nin destek vermesi halinde en az 20 ülkenin KKTC’yi tanıyabileceğini söylüyor...
  Oldukça iddialı...
  Ne var ki; müzakerelerin tam olarak koptuğu ilan edilmeden Türk tarafı ‘tanınma’ yolunda adım atamaz...
  Rum ve Yunan tarafının beklentisi 16 Nisan referandumunun gerçekleşmesidir...
  Hatta Eide’nin beklentisi de bu yöndedir...
  Referandum sonrasında Türkiye’nin ‘garantörlük’ konusunda esneklik gösterebileceğini hayal ediyorlar...
  Bekleyip göreceğiz...
  
Düşünceler çok farklı
 
 Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin görüşlerin çok farklı olduğunu dünyaya tam olarak anlatamadığımızı da kabul etmeliyiz... 
 Bizim taraf “Yeni bir oluşuma gidilecek” diyor, Rum tarafı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘hafif bir yama’ ile yoluna devam edeceğini belirtiyor...
 Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ‘yama olmamız’; sonsuza dek azınlık statüsünde yaşayan ve hiçbir zaman yönetmeyen bir toplum olmak demektir...
 Böylesi bir durumda Kıbrıslı Türkler bu adayı kısa sürede terk etmek zorunda kalır...
 Öyleyse; Rumların yaptığı gibi ortaya kesin bir tavır koymamız gerekiyor...
 Hem Anastasiadis’e hem de AB’ye şunu söylemeliyiz:
 “Biz, siyasi eşitliğe dayalı federal bir devlet istiyoruz”...
 Bunun temel şartlarından bir tanesi Dönüşümlü Başkanlık’tır...
 Var mısınız, yok musunuz?..
 Başpiskopos’a göre, azınlıkta olanlar, çoğunlukta olanı yönetemez...
 Yani Başkan olamaz...
 Böylesi bir çözüm şekli ile ikinci kez referanduma gidilirse Rum halkı yine ‘hayır’ oyu kullanır...

İstersek her şey mükemmel olur
 
 Peki ne yapmalı?..
 Çözüm olmaması halinde, KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak, Türkiye’nin yardımlarıyla yoluna devam edebileceğini içimize sindirmeliyiz...
 Kendi kendimizi daha düzgün bir şekilde yönetebilirsek, kısa sürede tüm sıkıntılardan kurtulabiliriz...
 Bazı kişiler “Çözüm olmazsa yanarız, biteriz” şeklinde görüş belirtiyor...
 Ama niçin ve ne şekilde yakılacağımızı veya biteceğimizi söylemiyorlar...
 Adayı bölen bizler değiliz...
 Çözümü engelleyen de bizler değiliz...
 Öyleyse niye batacağız?..
 Niye biteceğiz?..
 Tam tersi dirilmek ve ileriye geçmek için çalışacağız...
 Bunu şimdiki sistemle başaramadığımızı çok net bir şekilde görebiliyoruz...
 Öyleyse sistemi düzeltip, çok hızlı bir şekilde gelişmenin yollarını bulacağız...
 Dünyada hiç kimsenin sahip olamadığı güçlü bir destekçimiz var...
 Savunma giderlerimizi Türkiye karşılıyor...
 Her yıl 60 bin kadar öğrencisini, bir milyona yakın turistini bize gönderiyor...
 Ulaşım sorunumuzu o çözüyor...
 Tüm yatırımları finanse ediyor...
 Cari bütçeye de yılda 300 milyon para akıtıyor...
 Daha ne yapsın?..
 Bizlere düşen, Türkiye’nin güçlü yardımlarını doğru bir şekilde kullanmak; artık yatırımı ve üretimi teşvik eden bir modeli uygulamaya koymaktır...
 Yatırımların artması halinde, Kuzey Kıbrıs’ın tüm sıkıntılarını ortadan kaldırmak olasıdır...
 İnanmak yarı yarıya başarmaktır...
 Herkese mutlu pazarlar...
YORUM EKLE

banner471

banner473