16 Ağustos Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 60. kuruluş yıldönümüdür. 60 yıl önce kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti; Kıbrıs’ın iki toplumuna; Türkiye, Yunanistan ile bölgeye iş birliği ve barış gelmesini besleyemedi. Aksine, ada “Kıbrıs sorunu” ifadesi ile anılır oldu. Bu tarih kuzeyde hatırlanmaz. Güney ise esastan kopuşun yansıması olarak kuruluşu, tek yanlı kararla Ekim ayında kutlar.
“Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümünde” günümüzde, ada etrafında gerginlik doruktadır. Türkiye ile Yunanistan yine ciddi çatışma eşiğindedir. Üstelik üç ülkenin halkları ciddi ekonomik, toplumsal krizler içindedir.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sayın Hami Aksoy tam bu günlerde; Fransa ile güneyin yaptığı askeri iş birliği anlaşması için; “Fransa’nın mevcut dönemde gerginliği daha da artıracak adımlar atması, bu bağlamda Güney Kıbrıs ile ortak tatbikatlar düzenleyerek geçici de olsa 1960 Antlaşmaları hilafına burada askeri uçaklarını konuşlaması kabul edilemez” dedi. Bu 1960 temelinde doğru bir eleştiridir.
Sorun buradadır. Güney; “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne”; kuzey ise bu antlaşmaya dayanarak Kıbrıslı Türklerin eşitlik haklarına vurgu yapıyor.
Ancak Güney, 1960 temelinde adanın Toprak Bütünlüğüne vurgu yaparken, 1960 Anlaşmasının bununla eş değerdeki Anayasal Düzenin korunması; yani iki toplumluk ile siyasi eşitlik yanını vurgulamıyor. Nitekim Crans Montana zirvesinde Sayın Anastasiadis; bunu ret veya tartışma konusu yaparak zirveyi çökertti. Kuzey ise 1960 temeli olan iki toplumlu siyasi eşitlik olgusuna vurgu yaparken, 1960 Antlaşmalarının diğer ilkesi olan Toprak Bütünlüğü ilkesini vurgulamıyor.
İki tarafta, günümüzde kendi farklı tezlerini, bu antlaşmaya dayandırıyor. Demek ki 60 yıldır tüm yaşananlara karşın, 1960’daki temel ilkeler önemlidir.
Sayın Aksoy’un Fransız savaş uçaklarının güneyde konuşlanması üzerine yaptığı haklı çıkış, bizi düşündürmelidir. Çünkü karşılıklı kabul edilebilir bir antlaşma ile adanın toprak bütünlüğü zemininde, siyasi eşitlik ve iki toplumluluk, iki bölgelilik temelindeki bir ortak çözüme ulaşamazsak. Bugünkü fiili durum veya iki ayrı siyasi yapı ile hareket edersek; bugün Fransa, yarın bir başkası veya Yunanistan adanın güneyine askeri olarak konuşlanır. Bu ise Türkiye ve Kıbrıs Türk halkının çıkarlarına terstir. 1974’ten sonra adada iki devlet talep edenlere Rahmetli Sayın Bülent Ecevit’in yanıtı hala geçerlidir. Bu taleplere Sayın Ecevit; bu adımla Türkiye, güneyden de Yunanistan tarafından kuşatılır demişti.
Bugün yaşananlar, Fransa’nın da dahil olmaya çalıştığı yeni durum nedeni ile bunu yeniden bize hatırlatmalıdır. Evet Kıbrıs Türk halkının adanın bütünündeki haklarını korumak ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’den dışlanmamasını savunmak, yalnız bizler için değil ama bölge barışı ve ülkelerin iş birliği, halkların dostluğu için elzemdir.
Bugün oluşan bu ciddi gerilim, 2020’ de bize; 1960 Ortaklık Cumhuriyeti’nin ana mantığı olan, iki toplumluluk ve toprak bütünlüğünün, siyasi eşitlik içinde olacağı iki bölgeli Anayasal düzene dayalı yeni bir ortaklıkla, bu temeldeki tek egemenlik olgusunun ne kadar önemli olduğunu gösterdi.
Bugünkü durum güneye; çözüm olmadan AB üyesi olmakla ne Türkiye’ye ne de Kıbrıs Türk toplumuna dönük bir üstünlük sağlayamayacağını ve adaya huzur ve güvenlik getiremediğini göstermelidir. Aynı şekilde adanın bütününün siyasi ortağı olmaktan kaçınarak, Siyasi Eşitlik içinde adada ve AB ile BM’de ortak devletin eşit temsilcisi olmadan, dünyanın bu karmaşık ortamında ne kendimize ne de Türkiye’ye faydamız olamayacağını da biz değerlendirmeliyiz.
16 Ağustos 1960
- 17 Ağustos 2020, 10:00
- 160
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi