Adam “Kıbrıslı Türklere kapımız açık... Gelsinler KOP bünyesinde maç yapsınlar” diyor...
Senin kuzular da kamyon dolusu ot bulmuş gibi ovaya açılıyor...
“Geldim işte ver otumu” diyor...
Adam dalga geçmeye başlıyor...
“Geldin ama senin kime ait olduğunu belgelemem gerekiyor... Bul belgeni de öyle gel” diyor...
Çobanlar, Londra sokaklarında belge aramaya koyuluyor...
Sonra umutsuz bir şekilde adaya dönüyor...
Belge yoksa, ot da yok...
Bizimkiler mesajı almıyor...
Koro halinde “Çözüm da çözüm” diyor...
Öyleyse gel masaya...
Avrupalı olacaksan 4 özgürlüğü kabul et...
Serbest dolaşım, yerleşim, mülkiyet ve ticaret...
Kabul etsem vay, etmesem vay...
Etmezsen çözüm yok...
Edersen iki bölgelilik doğmadan tumba!!!
Ne yapalım; madem çözüm istiyoruz kabul edeceğiz...
İki bölgelilik gittiği zaman başımıza gelecekleri de çekeceğiz...
Almak yok vermek var
Adam “Malımı vereceksin” diyor...
Bizde dürüstlük ve namus var...
Mahkeme ver derse vereceğiz...
Git mahkeme kapısına sürün 3 sene, sonrasında sokak ortasında...
Çözüm istiyorsan vereceksin...
Onu da verdik...
Ama sen de benim eşitliğimi kabul et...
Ettim gitti...
O zaman 3 yıl sen başkan ol 2 yıl da ben...
Olur mu hiç?..
Borç para vermesine benzemez bu iş...
“Hey George versene borç” demekle olmuyor...
Önce gücünü ve iyi niyetini göster...
Garantileri bırak...
Türkiye gitsin, AB gelsin...
Tabu değil ya...
Madem çözüm istiyorsun vereceksin...
Ama vere vere bir şey kalmadı...
O kadar erken pes etme...
Bundan sonra başına gelecekleri bekle...
ELAM’ın topuzu yetmedi...
Yedi milletin gazında boğulacaksın...
Anladın mı şimdi bu çözümün kolay olmadığını?..
Anlamadınsa bir daha anlatayım...
