DPÖ Şubat ayı "Hayat Pahalılığını" %1.40 olarak ilan etti. Ocak ayında DPÖ, HP'yi %2.56 olarak ilan etmişti.
Yani iki ayda oluşan Hayat Pahalılığı %4 olarak fiilen gerçekleşmiş oldu.
KKTC Bütçesi 2017 yılında %6 "Hayat Pahalılığı" öngörüsüne göre şekillendirilmişti.
Ancak 2017'nin ilk iki ayında bunun % 4 olarak gerçekleşmesi, bu yıl için yapılan tüm öngörülerin alt üst olacağını göstermektedir.
Kısacası enflasyon öngörüsü tutmadı.
Enflasyonda çok ciddi bir artış var. Bunu şu şekilde de değerlendirmek mümkündür. 2017 için %6 olarak öngörülen enflasyon tahmininde bu yılın ilk altı ayı için % 2-3 düzeyinde bir öngörü vardı. Ama iki ayda bu öngörü alt üst oldu, kendini tüketti.
Geri kalan aylarda dramatik bir düşüşü beklemek mümkün değildir.
Çünkü döviz kurlarındaki gelişmeler, ekonomideki genel gidiş bu konuda umut beslemeyi engellemektedir.
Mart ayında da en az Şubat ayı kadar bir oranın oluşması söz konusudur. Çünkü Elektrik ve Su fiyat artışları Ocak ayına yansımıştı. Buna karşın, Şubat ayının %1.56 olarak gerçekleşmesi, Mart ayında da HP'de dramatik bir düşüşü hayal etmemizi engellemektedir.
Mart ayında da Elektrik, Su gibi alanlarda bir artış olmayacak. Oranın dengede kalmasına yol açacak olan, Mart'ın ilk haftası içinde yakıtta oluşan 3 kuruşluk bir indirim olabilir.
Ama yıl sonuna kadar bunun da bu şekli ile devamının da bir garantisi yok. Dövizde meydana gelen artış trendi, petrol fiyatları aynı kalsa bile bu fiyatın uzun ömürlü olmayacağının göstergesidir.
Üstelik FED'in ABD dolarına dönük faiz artışı de gündemde... Ayrıca Türkiye'de özellikle Nisan referandumundan sonra, döviz hareketlerinin yol açtığı baskılamanın yol açabileceği gelişmelerden biri de TL'ye dönük faiz artışlarının olabilmesidir.
Bütün bunlar ve diğer gelişmelerin tümü, ekonomimiz ve insanımız üzerine var olan olumsuz baskının artacağını göstermektedir.
Bu nedenle iki aylık sürede gerçekleşen % 4'lük enflasyon, son derece ciddi bir uyaran olmalıdır. Bu bir alarm işareti olmalıdır.
Ancak özellikle siyaset ve dünyamız, bu olayın üzerinde yoğunlaşmamaktadır.
Sanki olumsuzluk getirecek ciddi gelişmeler yokmuş gibi, bir Sayıştay üyesi seçimi ile ilgili siyasette kriz üstüne kriz yaşıyoruz...
Yani şu anda tek ihtiyacımız, bu ciddi olumsuz ekonomik koşullar nedeni ile ortak toplumsal aklı üretme çabasını geliştirmek olmalıdır.
"Fukara avuntusu"
Çünkü daha şimdiden KKTC bütçesinin tüm giderlerinin öngörülenin üzerinde artacağı açıktır.
Bu öngörüyü; "fukara avunması" gibi "tamam giderler artacak, ama Bütçe Gelirleri de artacaktır" sözü ile hafife almak çare değildir.
Çünkü, KKTC bütçesinin gelirlerinin "amiral gemisi" dolaylı vergilerdir. Bu bakımdan dolaylı vergilerdeki artış, ülke ekonomisinin ve GSMH'nin büyümesi ile bunun etkisiyle de insanların alım gücünün artmasıyla oluşacak yani tüketim kabiliyetinin gelişmesiyle oluşacak bir devinimin yol açacağı bir gelir artışı ile oluşmayacağı ise çok açıktır.
Dolaylı vergide oluşan ve oluşacak olan artış, günlük döviz kuru üzerinden alınan ithalat vergileri ve FİF gelirlerindeki artıştan olacaktır.
Bu ise yaşama pahalılık olarak ve ekonomiden ciddi kaynak çekimi olarak yansımaktadır.
Yani devlet, döviz kurundan beslenen fırsatçı tefeci gibi olmaktadır. Bu ise sağlıklı bir yol değildir. Aksine bir yeri düzenlemek için, her yeri yıkmak gibi bir şeydir bu...
Bütçe Gider ve Gelir dengesi için bu yapılan gerçek anlamda ekonomik daralmayı ve insanlarımızın geçimini daha da zorlaştırmaktadır. Yani, kaş yapayım derken göz çıkıyor...
Ayrıca bu yıl, bir yeni faktörde devlet geliri olarak devreye girecek.
Buda Ercan Havaalanı gelirlerinin paylaşımı meselesidir. Bu daralan bütçeye biraz nefes oluşturabilir.
Bu yüzden geçen makalelerimde yazdığım bu konu önemini korumaktadır.
Yani Ercan gelirinin devlet geliri olarak alınması son derece önemlidir.
Bu yeni gelirle devletin, ithalattan günlük döviz kuru üzerinden vergi toplaması hatasını iyileştirme yönünde belki bir zemin sağlar. Böylece insanımıza ve ekonomiye hafif de olsa bir nefes alma imkanı gelişir.
Bu arada, Federal çözüme alternatif olarak çok söylenen bir söz var.
"Biz kendi içimize bakalım." Evet, buyurun bakın.
Bu kapalı yapıda, bu kısır döngüyü ve ekonomi üzerinde yapısal sorunlarımıza eklenen bu dışsal baskıyı ellemeden bunu nasıl sağlayacaksınız?
Sürekli olarak Türkiye'den daha fazla kaynak talebinde mi bulunacağız? Bunun sürdürülmesi mümkün mü?
Bu bakımdan 2017'nin ilk iki ayında % 4 Enflasyon gerçekleşmesi, bize yerimizden sıçramamızı gerektiren büyük bir alarm işaretidir.
Ama ne acıdır ki bu realite dahi ele alınmıyor. Endek döndek, gündemlerle kendimizi yoruyoruz.
Devletin gelirini döviz kuru üzerinden artırma ayıbını, bu zor şartlarda en aza düşürmek üzerinde kafa yormalıyız. Bu yüzden Ercan'da başlayacak olan gelir paylaşımı çok önemlidir. Bunun en iyi temelden alınması kadar, bu gelirin nerede ve nasıl değerlendirileceği de önemlidir.
Bu enflasyonist gelişmenin etkilerini mümkün olduğunca en aza düşürmek kendi elimizdedir. Buna çaba harcamak gerekir.
Evet, iki aylık DPÖ'nün ilan ettiği %4'lük HP gerçeği, herkesi sarsmalı ve fikir üretimine yoğunlaştırmalıdır. Çünkü yeni döviz hareketlerini ve faiz düzenleme konusunu bu yıl içinde yaşayacağımız da bir gerçektir...
Bunların ülke ekonomisi ve insanımıza getireceği baskı çok vahimdir. Şakası yok...
"Lay lay lomla" geçirecek tek bir günümüz olmaması gerekir.