banner564

Kuzu savaşları ve gözden kaçanlar

   Hayvan üreticilerinin ‘et ithaline’ karşı başlattığı araçlı eylem devam ediyor…
   Eylemin ikinci gününde Başbakanlık binasına giriş kapısını sökerek yere fırlattılar…
   Polis bunu sabırla izledi…
   Doğru mu yaptı?..
   Evet doğru yaptı…
   Başka ülkelerdeki gibi eylemcilere karşı şiddet veya biber gazı kullansaydı, durum kontrolden çıkabilir, çok sayıda insan zarar görebilirdi…
   Zaman zaman polisin sivile bağlanmasını isteyenler bunu bir yere not esinler…
   Polis sivile bağlanmış olsaydı, dünkü eylem karşısında seyirci kalır, haneye tecavüzü sabırla izler miydi?..
   Siyasi yetkililer polisi ‘hücum’ vaziyetine geçirmez miydi?..
   Sahte diploma meselesini de bir yere not etsin bizdeki siyasiler…
   Polis sivile bağlı olsaydı, o sahte diplomalar ortaya çıkar mıydı?..
   Mali polis yolsuzlukların üzerine gidebilir miydi?..
   Dürüst olalım…
   Siyasi baskı altındaki polis bir adım dahi atamazdı…
   Burası Kuzey Kıbrıs…
   Dünyada benzeri olmayan bir toprak parçasında yaşıyoruz…
   Hükümet, vatandaşları ‘etle buluşturma’ adına, ithalatı serbest bırakınca yerli üreticiler eylem kararı aldı…
   Tarım araçları şehre indi…
   Başbakanlık önünde eylemler devam ederken, İskele’de boş araziye vidanjörle kirli atık bırakan şirket elemanının yakalandığı duyuruldu…
   Ama bu haber kimsenin dikkatini çekmedi…
   Yine son iki günde elektrik kesintileri devam etti…
   Teknecik’ten çıkan kara dumanları görmezden gelindi…
   Yüce mecliste boş salona konuşmalar devam etti…
   Sivil toplum örgütleri ‘kuzu savaşları’ dışında herhangi bir sorunla ilgilenmedi…
   Bu kadar rahat insanlarız işte…
   Neyse, geleceği düşünmeden yaşamaya devam edeceğiz…
   Nasıl olsa ‘ölümlü bir dünya’ diyerek, elde olanı harcayacağız…
   Üniversiteli gençlik yetiştirmekle övünürken, fabrikalarda, inşaatlarda çalışacak eleman bulamayacağız…
   Her konuyu anavatana havale edeceğiz…
   Hasta hayvanların aşısını, yem katkısını, limanlara x-ray cihazı alımını ve daha birçok şeyi anavatana havale…
   Anavatanın her zaman güçlü ve varlıklı olmasını diliyoruz…
   Ancak; yakında ‘bir deprem’ olacağı yönündeki uyarıları da dikkate almalıyız…
   Yazıyı, deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür’ün dünkü bir sözüyle noktalayalım:
   “Marmara bölgesi Türkiye'nin ekonomisinin yüzde 60'ına yakınını, yani gayri safi milli hasılanın yüzde 60'ını sağlıyor. Eğer deprem olur, Marmara bölgesinde depremin çarkları durursa, Marmara bölgesi çöker, onunla kalmaz bütün Türkiye diz üstü çöker ve artık ne ekonomik özgürlüğümüz kalır, ne de siyasi özgürlüğümüz kalır. Size onu söyleyeyim, Siz koca Marmara bölgesini depreme hazırlamaz çökertirseniz ondan sonra öyle özgür kalacağınızı, bağımsız kalacağınızı düşünmeyin." 

YORUM EKLE
YORUMLAR
mehmet kral
mehmet kral - 7 ay Önce

reşat bey rum tarafı nasıl bu kadar ucuza et satabiliyor onu da araştırınız halk öğrensin

Hasan Nuri
Hasan Nuri - 7 ay Önce

KKTC ile neden bu kadar yardıma muhtaç Bağımlı bir Ülkeniz acaba ? Tabii ki Ekonomik gücü olmayan Ülkeler Bağımlıdır , örneğin ABD Cumhurbaşkanı ‘ Biden Türkiye Ekonomisini iki günde çökertirim söylemleri Boşuna mi söylendi yani ? Türkiye’den Para gelmez ise KKTCde maaşları ödeyemez olacağımızı bilmeyenimiz mi kaldı ! Önemli olan Bağımlı olsak bile neden ayaklarımızın üzerinde duramayan bir Ülke olalım ki ! Kıbrıslı Türklerin bugün Ekmek parası için Et ve ilaçlar için Turizm ve Döviz girdisi için Güney Kıbrıs’a Bağımlı değil de neyiz yani ? Gerçekçi olalım Egemen ayrı devlet nutukları atan Şahin Liderlerimiz ile bağımsızlığı elden giden KKTCnin Yönetemeyen Yöneticileri ile her geçen gün Fakirleşip yoksullaşmamız kaçınılmazdır, yardım tiryakisi Bağımlı KKTCnin geleceği mi ne olacak ? onu da Göç edip geri dönmeyen gençlerimize sormalıyız !!

Öz
Öz - 7 ay Önce

Kıbrıs meselesinin çözümü bellidir. KC ni oluşturan iki toplumun, iki bölgeli, iki toplumlu, siyasal eşitliğe dayanan federasyonu. Eşit egemen dedikçe iş daha çok arızalar çıkarıyor. Rum euro kullanıyor, buna rağmen eti daha ucuza üretiyor. Yeşil hat tüzüğü var. Rumlar uyuyor ama biz eşit egemen devletiz ya uymuyoruz. Bırak isteyen istediği kadar eti alsın gelsin. Hatta Rumların servis yapmasına izin ver. Narenciyeyi almalarına izin ver. Küçücük adada ortak bir ekonomi olmasını sağla. AB böyle oluşmadı mı? Ortak bir pazar düşüncesi değil mi? Euro’nun ortak para olmasına çalış.Çalış ki sürekli asgari ücret için çalışanlarla cebelleşme. Ortak ekonomi, ortak para halledilecek konular.Kaçakçılıkla mücadele mesela. Kıyıların korunması. İşbirliği içerisinde, insan kaçakçılığına karşı etkin bir şekilde korunmasının kime ne zararı var. Ülkeye giriş çıkışların kontrolunun da. Sorma girme hanı olmaktan kurtulmak kötü mü? Çevreyi birlikte koruma, deniz ve ormanlarımızı korumak işbirliği içinde yapılamaz mı? AB destekli yeşil enerji, güneş ve rüzgar enerjisi santralleri kurulamaz mı? TMK, denizlerdeki hidrokarbonlar gündeme gelemezler mi? Nedir derdimiz? İhtiyacımız olan parayı, gezmelere harcayarak eşit egemen çığırtkanlığı ile dolaşmak mı? Üniversitelerimizi, sağlığımızı AB standartlarına getiremez miyiz? Her şeyin çözümü mümkün. Yeter ki böyle bir istek olsun. Baştaki bu beceriksizler ordusu ile bıraktık Kıbrıs sorununu, et ve süt sorunu bile çözülemez. Utanın ve gidin artık.

banner471

banner473