banner564

Kuralsız yaşam olmaz

   Avustralya’ya turist olarak gidenler, beraberlerinde taze veya donmuş herhangi bir gıda maddesi götüremezler...
   İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkesine gidenler et ve et ürünü, süt ve süt ürünleri götüremez...
   Götürenlerin elindeki ürünü imha ettikleri gibi ağır para cezası uygularlar...
   Yine gelişmiş ülkelerde satılan tüketim maddeleri, özellikle de oyuncaklar konusunda katı kurallar vardır...
   Çocukların sağlığını olumsuz yönde etkileyen oyuncakları ithal edemez, satamazsınız...
   Sattığınız ürünlerin garanti sertifikası olmalıdır...
   Bir örnek daha verelim...
   Evinizin su borusunu yenileyeceksiniz...
   Farklı fiyatlarla satılan rünler vardır...
   Kimisi daha pahalı, kimisi daha ucuz...
   Ama en ucuzunu alsanız bile, size ürünle birlikte garanti belgesi vermek zorundadırlar...
   İsterseniz 10 yıl garantili olanı, isterseniz 30 yıl garantili olanı alırsınız...
   Neticede bir malı bilerek alıyorsunuz ve ona göre para ödüyorsunuz...
Burada kural yok, garanti yok
   Kuzey Kıbrıs’ta uzun yıllar kanserojen ürünler satıldı...
   Ama hiç kimse sesini çıkarmadı...
   Hala asbes çatı altında iş yapan yerler vardır...
   Üstelik bu yerlerin bir kısmı belediyelerin kontrolü altındadır...
   Asbes yapıyı ortadan kaldırmak isterseniz, bunu özel eğitilmiş elemanlar yapmalıdır...
   Avrupa’da bu işlemi koruma altında yapıyorlar ve söktükleri asbest parçaları, normal çöplüğe değil, özel olarak tasarlanmış bölgeye götürüp bırakabiliyorlar...
   Kuzey Kıbrıs’ta böylesi kurallardan söz ederseniz sizi ‘hayalcilikle’ suçlarlar...
   Yine de; su gibi hayati önem taşıyan bir konuda boruların kalitesiyle neden ilgilenmediklerini ve neden kural koymadıklarını sormamız gerekiyor...
   Lefkoşa’nın eski belediye başkanı Cemal Bulutoğluları, Güzelyurt’tan gelen tüm boruların asbest olduğunu açıklamıştı...
   Kılını oynatan olmadı...
   İnsanlar, asbes borulardan geçen sularla el ve ağızlarını, vücutlarını ve çamaşırlarını yıkadılar...
   İşte size bir kanser nedeni...
   Ne varki; KKTC’nin gelişmemiş siyaseti bu tür olayları hiç önemsemedi...
   Kaliteli mal ithalatı konusunda sdece hükümetler değil, ilgili sivil toplum örgütleri de gerekli ilgiyi göstermedi...
   Bir tarafta 20 yıllık ömrü olan ‘AB standardına uygun’ su borusunu 50 liraya satarken, diğer yandan kısa sürede eriyip, çürüyen boruların ithaline ve 45 liradan satılmasına göz yumdular...
   Gelinen noktada, gerek yer altından gelen su boruları, gerekse evlerimize dönenen borular çok ciddi sıkıntılara yol açıyor...
   Yeni konutların su boruları 3-5 yıl içinde kaçak vermeye başlıyor...
   Bazı durumlarda bu süre daha da kısa oluyor...
   Ödediğiniz paraya mı yanarsınız, yoksa sağlığınızla oynanmasına mı?..
Peki nasıl düzelteceğiz?
   Bu tür sorunların artık bir proje çerçevesinde tarihe kavuşması gerekiyor...
   Ne var ki; Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı, tüm altyapının değişmesi gerektiğini söylüyor ve bunun için de 10-15 yıla ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor...
   Ayrıca ‘büyük paralardan’ söz ediyor...
   Yaklaşık 900 kişinin çalıştığı belediyede maaşların ödenmesinde bile sorun yaşanıyorsa, bu işin altından kalkılacağını düşünmek hayalcilikten başka birşey olamaz...
  Kuzey Kıbrıs’ın hemen tüm bölgelerinde benzeri sorunlar yaşandığı için yapılması gereken tek şey vardır:
   Tüm bölgeleri kapsayacak bir proje ve yine Türkiye Büyükelçisi’nin kapısına dayanıp, yardım istemek...
   Başka bir seçenek varsa buyursun açıklasınlar...
YORUM EKLE

banner608

banner473