Kıbrıslı Türk ve Rum müzakereciler ‘Güven Yaratıcı Önlemleri’ görüşmeye devam ediyor...
Rum tarafı, müzakereler konusunda ‘her zamanki gibi’ kendi halkına, kurum ve kuruluşlarına, örgüt temsilcilerine karşı son derece saygılı ve şeffaf...
KKTC’de yaşayanlar, müzakerecilerin ne görüştüklerini ve perde gerisinde nelerin yaşandığını ‘Rum basınından’ öğreniyorlar...
Elektrik şebekelerinin birleştirilmesine ilişkin müzakere sırasında, Rum tarafındaki Elektrik Kurumu yetkililerinin de toplantıya davet edildikleri bildirilmişti...
Ortaya konan görüşler, iki şebekenin bir anda birleştirilmesini olası kılmıyor...
Neden?..
Kuzeydeki şebeke ‘kriterlere uymuyor’ da ondan...
Halen 260 milyon TL dolayında borcu bulunan KIB-TEK yönetimindeki şebekenin ‘kriterlere uymaması’, KKTC’de en önemli kurumun dahi, Avrupa’nın ne kadar gerisinde olduğunu ortaya koyuyor...
Sadece bu değerlendirme karşısında dahi, Elektrik Kurumu’nun ve gelmiş, geçmiş tüm KKTC hükümetlerinin yargılanması gerekmez mi?..
Bir tarafta 260 milyon TL borç batağı...
Diğer tarafta sorunlu sistem...
Rüzgâr estiğinde, yağmur yağdığında devre dışı kalan bir şebeke...
Üçüncü maddeye geçildi
Rum basınında yer alan haberlere göre; müzakerecilerin görüşmesinde, ne elektrik, ne de GSM konusunda henüz bir uzlaşı sağlanmış değil...
Öyleyse; geçelim üçüncüsüne...
Yani yeni sınır kapılarının açılmasına...
Rum tarafı bu konuda yoğun bir şekilde çalışıyor ve bu çalışmalara ilgili bölgelerin belediye başkanları ve muhtarlarını da dahil ediyor...
Helal olsun adamlara...
Sınır kapılarında öncelik üç bölgeye verilmiş...
Aşağı Pirgo, Kiracıköy ve Gaziler...
Rum Yönetimi, tümünün muhtarları ile temas kurmuş, toplantı yapmış...
Bunlardan bir tanesi, Kıbrıslı Türklere öyle bir mesaj gönderdi ki; normal zamanda ne yenilir, ne de yutulur...
Ama adamlar haklı olunca, yutmak zorunda kalırsınız...
Aşağı Pirgo Muhtarı Kostas Mihailidis; kuzeydeki su kaynaklarının kuruması ve Yedidalga sakini Kıbrıslı Türklerin “Bizi de Rumların şebekesine bağlasınlar” şeklindeki taleplerini değerlendirirken aynen şunları söylemiş:
“Konuya insani açıdan yaklaşıyoruz ancak öteki taraf barikatın açılmasına rıza göstermezse meselenin ileri götürülmesi söz konusu değildir. Kıbrıslı Türk vatandaşlarımız her zaman isteyemezler, vermeleri de gerekir..”
Öyle değil mi?..
Hep “Ver ver ver” demek olmuyor...
Günü gelir karşı taraf da senden aynı şeyi istemeye başlar:
“Sen de ver bakalım” der...
Çaresizlik içinde isen yapacak başka birşey kalmıyor...
“Verdim, gitti” diyeceksin...
Sırada neler var?..
Bir defa çözüm isterken; bazı köklü değişimlere ve ağlama sızlama pahasına ‘vermelere’ hazırlıklı olmalıyız...
Rumlar da sırf Türkiye’yi köşeye sıkıştırabilsinler diye AB üyeliği için ısrar ederken, çok şeyler verdiler...
Bir örnek mezbahaların kapatılmasıdır...
Güneyde 180 civarında mezbaha vardı...
AB sadece 2 tanesini iyileştirip, bıraktı; diğerlerini kapattı...
Kuzeyde halen 80 civarında mezbaha var...
Veteriner kontrolünde hizmet verenler, ya 3, ya 4’tür...
Diğerleri Allah’a emanet...
Çözüm aşamasında, belki biri kalır, diğerleri kapatılır...
Kötü mü olur?..
Kesinlikle olmaz...
Tam tersi halk daha güvenli bir şekilde et tüketir...
Ne var ki; bazı tarihi kurumlarımız da, çözüm aşamasında tehlike altındadır...
Annan Planı’nın referanduma sunulduğu günler, Birleşmiş Milletler tarafından KKTC yönetimine ciddi uyarılar yapılmıştı...
Özellikle de süt ve süt ürünleri konusunda...
Acı tedbirler gündeme gelecek...
Bunun ardından yaşanacak ciddi sıkıntılar konusunda yetkililerin herhangi bir önlem almamaları üzücü değil mi?..
Elbette üzücü...
Referandumdan bu yana 11 yıl geçti ve ilgili kurum ve kuruluşların AB standartlarına getirilmesi için hiçbir şey yapılmadı...
Öyleyse bol acılı sürece herkes hazırlıklı olmalı...
Aşağı Pirgo Muhtarı Kostas “Kıbrıslı Türk vatandaşlarımız her zaman isteyemezler, vermeleri de gerekir” demiş...
Çözümü ve Avrupa’yı istiyorsan, karşılığında istenenleri de vereceksin...
Hayırlı Cumalar...
