Geçtiğimiz hafta, Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın hazırladığı "Kuzey Kıbrıs Ekonomisi Rekabet Edebilirlik Raporu 2015-2016 İşgücü Piyasasının Arz ve Talep Yönlerinin İrdelenmesi" raporu kamuoyu ile paylaşıldı. Rapora göre; Dünya Ekonomik Forumu’nun belirlediği kriterler doğrultusunda işletme yöneticileri ile anket çalışması yapılarak, KKTC’nin rekabet edebilirlik puanı 7 üzerinden 3,56 olarak tespit edilmiştir. Bu tespitle Dünya’daki diğer ekonomiler içerisinde KKTC 121. sıradadır. Rapora göre, KKTC ekonomisinin rekabet edebilirliğini etkileyen en önemli unsur “verimsiz devlet bürokrasisi” ‘dir.
Tabi ki raporun bana göre en önemli eksiği Rekabet edebilirlik kavramının ne olduğunun raporda detaylandırılmaması düşündürücüdür. Rapor ilk etapta KKTC ekonomisinin makroekonomik verileri üzerine odaklanmış, daha detaylı ve kapsamlı bir çalışma olması gerekirken ülkenin ekonomik rekabet edebilirliği noktasında biraz sığ kalınılmıştır. Bu hafta rekabet edebilirliğinin ne olduğunu siz okuyucularımla paylaşacağım.
Rekabet edebilirlik, bir ekonominin serbest ticaret ve piyasa koşullarında, yerel ve uluslararası piyasaların taleplerini karşılayan mal ve hizmetleri üretebilme gücüne ne derece sahip olduğunu anlatan bir kavramdır. Bu tanımla eş zamanlı olarak rekabet edebilirlik, ülkelerin üretimi ve reel geliri artırmayı ve bu artışı sürdürmeyi ne derece sağlayabildiğiyle ilgilidir. Bir ülkenin rekabet edebilme gücü, o ülkede yakalanan yaşam standardının seviyesini de göstermektir. Ülkelerin yaşam standartları büyük ölçüde verimliliklerine dayalı olduğundan rekabet edebilirliğin de temel olarak dayandığı nokta verimliliktir.
Rekabet edebilirlik ülkeler seviyesinde ekonomik bütünleşme ve küreselleşme sürecinin yoğunlaştığı bu dönemde, ekonomilerin bu sürece ne derece uyum sağlayabildikleri, vatandaşlarına sürdürülebilir gelir artışı yanında yüksek istihdamı hangi ölçüde sağlayabildikleriyle ilgilidir. Ekonomilerin rekabet edebilirliği, üretim faktörlerinin etkin ve verimli kullanılmasıyla belirlenir. Bunun yanında ekonomide ilgili ve destekleyici sektörler olması, ülke rekabet edebilirliğini olumlu etkilemektedir.
Özetle, rekabet edebilir olmak, ülkedeki firmaların ürettikleri malları kaliteli, uygun maliyetlerde üretmeleri ve rekabet edebilir fiyatlarla yerel ve uluslararası piyasalarda satabilmeleri demektir. Bununla birlikte, ekonomideki üretim faktörlerinin etkin ve doğru alanlarda kullanılmasıyla verimliliğin artması ülke gelirini ve vatandaşların satın alma gücünü artıracağı gibi, hayat standartlarının da iyileşmesini destekleyecektir.
Rekabet edebilirlik, günümüz ekonomik bütünleşme ve küreselleşme sürecinde sürdürülebilir bir ekonomik büyümeyi ve nihayetinde vatandaşlara istenilen refahı sağlamak için üzerinde önemle durulması gereken temel unsurların başında gelmektedir.
Bu kapsamda Dünya Ekonomi Forumu tarafından rekabet edebilirlik; bir ülkenin üretkenlik seviyesini gösteren kurumların, politikaların ve faktörlerin bir birleşimi olarak tanımlanmaktadır. Üretkenlik seviyesi ve büyümenin temel etmenlerinden olan verimlilik refahı simgelemektedir. Başka bir deyişle daha rekabetçi bir ekonomi zaman içerisinde daha hızlı büyüyen bir ekonomi demektir.
"Kuzey Kıbrıs Ekonomisi Rekabet Edebilirlik Raporu 2015-2016 İşgücü Piyasasının Arz ve Talep Yönlerinin İrdelenmesi" Raporunda, Kuzey Kıbrıs ekonomisini olumsuz etkileyen nedenlerin; düşük tasarruf oranı, yüksek bütçe açığı, düşük oranlı GSYİH büyüme oranı, dalgalı enflasyon oranı, sabit sermaye yatırımlarının negatif düzeyde olması ve makro ekonomik istikrarın önemli ölçüde bozulmasına sebep olması, uluslararası mal hizmet ve finans piyasalarına erişim açısından kronikleşmiş sorunlar olduğu kaydedildi. Ayrıca Kuzey Kıbrıs'ın rekabet gücünü artırmak için KOBİ'lere önem verilmesi, yatırımlara kaynak sağlanması, kredilerle desteklenmesi gerektiğine işaret edildi.
Üretkenliği ve rekabetçiliği belirleyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunlar; yatırım, altyapı, eğitim, teknolojik ilerleme, makroekonomik istikrar, iyi yönetim, piyasa etkinliğine benzeri diğer hususlardır. Tüm bu faktörler rekabetçilik ve büyüme için önemli olmakla birlikte, bunlardan ikisi veya daha fazlası da aynı anda önemli olabilir. Bu nedenle küresel rekabet edebilirlik endeksinde birçok farklı unsurun ağırlıklı ortalaması dikkate alınarak, rekabet edebilirliğin 12 alt endeksi oluşturulmuştur. 12 alt endeks; Kurumlar, Altyapı, Makroekonomik Çerçeve, Sağlık ve Temel Eğitim, Yüksek Eğitim ve Öğretim, Mal Piyasası Etkinliği, Emek Piyasası Etkinliği, Finansal Piyasa Gelişimi, Teknolojik Hazırlık, Piyasa Büyüklüğü, İş Gelişmişliği ve Yenilikçilik dir.
***
Rapora göre makroekonomik verileri inceleyerek KKTC’nin rekabet edebilirliğini analiz edelim;
i) 2008 yılında Reel Büyüme hızı -3,4% iken 2014 yılında %4,9 ulaşmıştır. Bu da ülkenin son 6 yıllık süreçte ülke ekonomisinin doğru yolda olduğunun işaretidir.
ii) 2008 yılında GSYİH (milyon) 5,079 TL iken 2014 yılında 8,858 TL’ye ulaşmıştır. Fakat USD (milyon) cinsinden bakacak olursak 2008 yılında 3,386 USD iken 2014 yılında 2,952 USD civarında olduğu görmekteyiz. Son altı yıllık süreç de TL cinsinden %45 oranında artan GSYIH USD cinsinden bakacak olursak ülkedeki GSYİH oranının gerilediğini bu da ülke ekonomisi açısından rekabet edebilirliğini etkilemektedir. Ayni şekilde fert başına düşen GSYİH de 2008 yılından 2014 yılına gelinceye dek %5 düşüş göstermiştir.
iii) TÜFE yani enflasyon 2008 den 2014 yılına dek yıllar itibari ile değişkenlikler göstermiştir. Gerek dövizin TL karşısında yükselmesi gerekse ülkemizin ada ülkesi olması nedeniyle stabil bir enflasyon yani çok değişken olmayan bir enflasyona ulaşamadık. Bu da aslında ülke ekonomisinin rekabet edebilirliğini derinden etkilemektedir. Maastricht kriterlerine göre bu oran %1,5 i aşmaması gerekir….
iv) Döviz kurları 2008 den 2014 yılına kadar dolar bazında %52, euro bazında ise %72 oranında TL karşısında değer kazandı. Bu da özellikle sanayiciler açısından son derce önemli olan ham madde açısından yüksek maliyetlere sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla ülke ekonomisinin rekabet edebilirliğini negatif yönde etkilemektedir.
v) Toplam Mevduatlardaki artış ülke ekonomisinin rekabet edebilirliğini negatif yönde etkilemektedir.
vi) Toplam kredilerdeki artış ise, 2008’den 2014 yılına gelinceye kadar kredilerin %279 arttığını söyleyebiliriz. Fakat raporda bahsettiği gibi müteşebbisler kredi alamaya ulaşamamaktadır söylemi burada kafiyetsiz kalmaktadır. Ayrıca mevduatların krediyi karşılama oranının da son 6 yılda yükseldiğini söyleyebiliriz.
vii) Devlet bütçesi dengesi/GSYİH(%) 2008 de -14,2 iken, 2014 yılında gerileyerek -4,8 seviyelerine gerilemiştir. Olumlu olmakla beraber hala bütçe açığının varlığından bahsediyor olmak ülke ekonomisinin rekabet edebilirliğini negatif yönde etkilemektedir. Maastricht kriterlerine göre Devlet bütçesi dengesi/GSYİH(%) %3 olmalıdır. Ayrıca Kamu Borç stoku/GSYİH(%) 2008’ den 2014 yılına gelinceye kadar %28 oranında artış göstermiştir. 2014 verisine baktığımızda Kamu Borç stoku/GSYİH(%) 148,6 % olmuş ve Maastricht kriterlerine göre bu rakam %60 ve altında olması kabul görülmektedir. KKTC’de kamu stoku/milli gelir oranını %148,6’tan %60’a çekmeye çalışmak bizi, eninde sonunda, bir araçtan çok bir amaca dönüşme riski taşıyan bir ‘kemer sıkma’ politikasının uygulanması noktasına taşıyabilir. Kemer sıkarak düşürülecek bir kamu stoku/milli gelir oranı, %60 hedefine odaklanmak yerine, üretimi yani milli geliri artırıcı ekonomi politikalarının benimsenmesi gerekmektedir. Bunun da ancak orta ve uzun vadede gerçekleşmesinin mümkün olabileceği bilinmelidir.
viii) Dış ticaret dengesi 2008’den 2014 yılına gelinceye dek %3’lük bir artış göstermiştir. Ada ülkemiz olan ve daha çok hizmet sektörüne dayalı olan ülkemizde dış ticaret açığı varlığını sürdürecektir. Fakat bu dengeyi minimize etmek ülke ekonomisinin rekabet edebilirliğini artıracaktır.
Sonuç olarak, Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın 2009 yılından itibaren Rekabet Edebilirlik Raporu bu yıl işletme yöneticileri ile yapılan anket neticesinde hazırlanmış olmakla birlikte yapısal sorunların varlığı hakkında da önemli noktalar tespit edilmiştir….