banner564

KKTC seyirci konumunda

   Rum tarafı, son bir yıl içinde ‘stratejik anlaşmalara’ imza attı...
   Önce İsrail...
   Sonra Mısır...
   “Egemenlik bendedir” diyerek, bu ülkelerle doğal gaz konusunda önemli  anlaşmalar imzaladı...
   Arada iki, üç kez askeri tatbikatlar yapıldı...
   En sonunda Rusya ile askeri konularda işbirliği yapılması kararlaştırıldı...
   Yapılan bu anlaşmalar, Rus savaş gemilerinin Kıbrıs’a kadar uzanmasına imkan sağlıyor...
   Peki; Rum tarafının ‘egemenlik hakkı’ diyerek bu kadar önemli adımlar atması karşısında, adanın diğer ‘egemen’ kesimi ne yapıyor?..
   Kıbrıslı Türklerin bir devleti, bir de parlamentosu yok mu?..
   Varsa bunlar ne yapıyor?..
   Rumların attığı adımlara karşılık olarak ne tür projeler üretiliyor?..
   Bırakın projeleri; bir tane tartışmanın yapıldığını gösterebilirler mi?..
   Parlamento ne yapıyor?..
   Haftanın iki gününde gündem dışında konuşma yaparak, kamera karşısında karşılıklı ‘şov yapmanın’ dışında bu parlamento ne yapıyor?..
   Kocaman bir hiç...
   Vatandaş eleştirince de kızıyorlar...
    Halbuki; İngiltere Parlamentosu bile günlerdir, Rum  lideri Anastasiadis’in, Moskova’da Putin ile yaptığı anlaşmayı tartışıyor...
   AB Bakanı Lidington, İngiliz milletvekillerinin birçok sorusuna cevap vermek zorunda kalıyor...
Senin nefesini takip ediyorlar
   Rum tarafı, kuzeydeki her ferdin nefesini bile takip ediyor...
   Türkiye sana su mu getirecek?..
   Bunu nasıl engelleyeceklerini aylardan beri tartıştıklarını biliyoruz...
   En sonunda Geçitköy ve Çamlıbel’in eski sakinlerini harekete geçirdiler...
   Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidebilmek için, ilk adım olarak kendi mahkemelerinde dava açtılar...
   Kendilerinden izin alınmadan, arazilerinin kullanılmasını gerekçe göstererek,  Asrın Projesi’ni engellemeye çalışıyorlar...
   Başarabilirler mi?..
   Çok zor...
   Hatta imkansız...
  Ama en azından seslerini yükseltiyor, tepkilerini ortaya koyuyorlar...
   Bizim taraf hemen her konuda sessiz kalırken, onlar her fırsatta haklılıklarını kanıtlamaya ve özellikle de Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar...
Böyle devam edemez
   “Nasıl olsa Türkiye yanımızda” diyerek, bu tür hayati meselelerde sessiz ve etkisiz kalmak doğru bir siyaset anlayışı değildir...
   Karşı tarafın atak politikaları karşısında, boyun eğmek ve sadece seçimlerle veya istihdamlarla uğraşarak siyaset yapmak, bu ülkenin geleceği açısından son derece zararlıdır...
   Kıbrıs meselesinde haklı taraf olan Kıbrıslı Türkleri, gün gele ‘suçlu sandalyesine’ oturtabilecek gelişmelere zemin hazırlamaktır...
   Böylesi bir siyaset anlayışı kabul edilemez...
   KKTC’nin siyaseti bir an önce toparlanmalı ve yapılan haksızlıklar karşısında tepkisini ortaya koymalıdır...
   Kıbrıs Türk halkının haklı davasını savunmak hükümetlerin ve parlamentonun görevidir...
   Eğer bu görevler yerine getirilmiyorsa...
   O zaman telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkar...
   Ve herkes kaybeder...
YORUM EKLE

banner471

banner473