Hırs ve ikbal, artık sayısı gittikçe artan ölçüde siyasi odakların tek motivasyonu haline dönüyor. Hâlbuki ülke ekonomisinde ciddi kriz var. Bu şartlarda krize karşı ne yapılacak arayışı toplumsal esas motivasyon olmalıdır.
Ancak tabloya bakın. Bütün mesele Protokol ne oldu noktasına dönüyor? Bunun üzerinden hükümet yıkmak veya kurmak en önde gelen arayış haline döndü.
Bu ise tıpkı dün, “parayı en iyi ben alırım“ kısır ifadesi gibi, benden başka kimse ile imzalamazlar verimsizliğine döndü.
Hâlbuki Türkiye’ye bakın ekonomik krizden çıkış için önerilen Programda iki unsur var. Biri ihracata dayalı ekonomik büyüme. Diğeri güven veren bir yargı sistemi.
Demek ki ekonomik tedbirler tek başına olamaz. Demokrasi, hukuk düzeni ve üretim krizlerden çıkışın temel argümanıdır. Diğeri ise barış ve istikraradır. Bunun için bizde ne arayış var?
Kuzeyde biz bu verimsizliği yaşarken , “ Kıbrıs Cumhuriyeti” , Yunanistan’la birlikte Lübnan’la üçlü zirve yaptı. Bu zirve, bölgede Mısır, İsrail ve Ürdün’den sonra Lübnan’la da devam eden diplomatik ittifak zincirinin yeni bir halkasıdır. Bu zincir yalnız diplomatik bir temel içermiyor. Siyasi, ekonomik bir bütünü sarıyor. Bu ayrıca “Kıbrıs Cumhuriyetinin“ AB üyesi olması hasebi ile Yunanistan’la birlikte AB ve bölge arasında köprü ayağı olma özelliğini de içeriyor.
Bu adımdan ayrı, “Kıbrıs Cumhuriyeti” geçen ay, BM'lerde dünyadaki BM Barış Gücü ile ilgili yapılan uluslararası toplantıya en üst düzeydeki temsilcileriyle katıldı. Burada Kıbrıs’taki BM Barış Gücü ile ilgili siyasi ve diğer konuları konuştular. Etki sağlamak için adım attılar.
Biz ise konu ile ilgili Sarayönü hengâmesi içinde kendi kendimize konuşarak, BM'ye, Barış Gücüne atıp tutuyoruz.
Basın haberlerine göre Sayın Anastasiadis, Nisan sonuna doğru Çin Devlet Başkanı ile görüşme yapmayı planlamış. Üstelik ABD Başkanı Sayın Tramp'la görüşmeyi de planlıyorlarmış.
Peki, biz ne yapıyoruz?
Ekonomik kriz içinde esasa dönük çabalar yerine bir birimizle Protokol meselesi ile cebelleşiyoruz
Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak ise Sayın Anastasiadis'in önümüze sürdüğü suni gündemin içinde bir birimizle didişiyoruz.
Yok, dönüşümlü Başbakanlık, yok siyasi eşitlik konusu, yok merkezi yanı zayıf federasyon meselesi diye bir birimizle didişiyoruz. Efendim, masaya federasyon dışında alternatifler koyalım! Federasyon dışına çıkmayalım. Bu konular üzerinden hükümet yıkmak, Hükümet kurmak meseleleri ile uğraşmayı, hırsla siyasi meziyet haline döndürdük.
Kısacası ekonomik sorunlar veya Kıbrıs sorunu olsun, bunları esastan ele alıp, toplumsal ortak paydalar bularak, özlü ve esaslı çıkış yolu arayışlarını öne alacağımıza, kısır hükümet yıkmak veya kurmak dar bakışları ile siyasi kısırlığın doruklarına tırmanıyoruz.
Kardeşim, 2019 çok zor geçecek. Üstelik bu krizlerin, 2019'la da sınırlı kalmayacağı çok açıktır.
Bu kısırlıkla ister hükümet ol, ister muhalefet; siyasi alan, halkın gözünde daha da yıpranacak. Çünkü siyaset, ne evdeki ekmeğin büyümesine, ne hayata atılan gençlere iş veya gelecek yolu açamayacak. Gittikçe daha zora giren esnafa, iş insanına, üreticiye, ücretli insanlara, emeklilere yaşamın sıkıntılarını aşacak bir yol açamayacak.
Üstelik tüm toplumun demokratik geleceği için Kıbrıs sorununda tam bir çıkmazın getireceği moral kırıklığı da bunun üstüne eklenecek...
Önümüzde duran sıkıntı budur. Bunu aşmanın yolu, demokratik ortak paydayı kısırlıktan uzak aramaya soyunmaktır.
Baksanıza, Güney, siyasi olarak ittifaklar arayışı ile kendi amaçlarını evrensel zeminlerde güçlendirmeye çalışırken biz, her şeyi silerek kendi kendimize, haklıyız böbürlenmesi içinde çırpınıyoruz. Ekonomik krizden çıkış içinde en büyük kaynak olan aklımız ve enerjimizi tüketiyoruz.
Artık kısırlıktan çıkma zamanı geldi...