Gazetemizin dünkü manşeti çok konuşuldu...
Kasaplardan et yerine kemik isteyenlerin sayısında ciddi artışların olduğunu belirterek, yetkilileri uyarıcı bir haber yayınladık...
Kaynağımız, bu ülkenin en köklü kasaplarıydı...
Bir tanesi, kemik olayı dışında ‘3 TL’ye kıyma isteyenlerin’ olduğunu söyledi...
Haberi okuyanlar arasında belirli bir kesimin “Kıbrıs’ta öyle insanlar yoktur canım” diyerek tepki gösterdiklerini tahmin etmek zor değildir...
Hele, yüksek düzeyden emekli olup, devletten bir ay içinde çifte maaş alan bir insanın bu şekilde tepki göstermesi doğaldır...
Normal maaş 7 bin...
13’üncü maaş 7 bin...
Toplamda 14 bin TL...
ABD doları cinsinden 7 bine yakın...
Bu durumda olan bir insan elbette kasaptan kemik isteyecek değil...
Kuzunun budunu bütün alacak...
Kıymayı 2 kilo isteyecek...
Ne var ki; bu ülkede artık ayda bin TL maaşla çalıştırılan insanlar da var...
Ayda bin TL alan adamın 3 tane çocuğu var ise, bu para, elektriği ve belediyeyi ödedikten sonra ancak pirince, mercimeğe, makarnaya yeter...
Mercimek kış gecelerinin en güzel yiyeceğidir...
Kasaptan üç, beş parça kemik aldınız mı, mercimek çorbası harika olur!..
1960’lı yıllara dönüş
Ülkemizde bugün yaşananlar, 1960’lı yılları andırıyor...
O dönemde Kıbrıslı Türklerin ezici bir çoğunluğu kemikli çorba ile karın doyuruyordu...
Sonradan bolluk dönemine geçildi...
Ülkeyi yönetenler, terlemeden, hak etmeden elde ettikleri paraları hesapsız, kitapsız dağıtmaya başladılar...
Binlerce insanı üretimden koparıp kamu görevlisi yaptılar...
Bilmedikleri işleri yönetme hırsına kapılarak, bu küçük ülkeyi bataklığa sürüklediler...
Bilinmeyen işler nedir?..
Elektrik, su ve telefon bir ülkenin en değerli işletmeleridir...
Elektrik, su ve haberleşme olmazsa o ülkede ne ticaret yapılır, ne de turizm...
Bizde, elektrik, su ve telefonun idaresi yıllardır siyasilerin elinde...
Her hükümet değişikliğinde, söz konusu kuruluşların yöneticileri de değişti...
Devlet her paraya sıkıştığında, gelir getirici kuruluşların, özellikle de telefonun kasasına saldırdı...
Mal alımlarında ‘devleti ve vatandaşı koruyucu’ önlemler yerine ‘yandaşa menfaat sağlayıcı’ uygulamalar ön plana çıkarıldı...
İhalesiz milyonlarca Euro’luk malzeme alındı...
İhale ile gelenler de sağlam çıkmadı
Öyle bir noktaya gelindi ki; ihale ile veya ihalesiz getirilen malzemeler hem pahalıya mal edildi, hem de birçoğu bozuk çıktı...
Tıpkı Elektrik Kurumu’nun ‘Akıllı Sayaçları’ gibi...
İthal edilen sayaçlar ‘akılsız’ çıkınca, yeni konutlara elektrik bağlanmadı...
Israrcı olanlara ise ayda sabit 300 TL uygulaması başlatıldı...
Bu kabul edilebilir bir uygulama değildir...
Ama bundan da önemlisi kurumun tahsilat ta yaşadığı sıkıntılardır...
Faturayı ödeyemez durumda olan vatandaşlardan tahsilat yapamayan bir kurum, bunun üzerine yüzde 30’a varan oranlarda fiyat artışına gidiyor...