Cumhurbaşkanı adaylığını açıklayan Mustafa Akıncı, “Kapalı Maraş bölgesi yılanların farelerin değil, insanların olsun” diye konuştu.
Akıncı, Türkiye ile kişilikli, karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki istediğini de kaydederek “Kendine güvenen bir yapı Türkiye’yi rahatsız etmez” dedi.
Akıncı dün bazı televizyon programlarına katılarak değerlendirmelerde bulundu.
Akıncı Kapalı Maraş’ın insanların olması yanında, Kıbrıs Türlerinin deniz ve hava yoluyla ilgili sıkıntılarını aşacak formüller geliştirilmesi için uzlaşma çabaları gösterilmesi gerektiğini kaydetti.
Kapalı Maraş’ın BM kontrolünde yerleşime açılmasının ve her iki tarafın müteahhitlerinin ortaklaşa yapacakları çalışmaların toplumlara sağlayacağı ekonomik getirilerden de bahseden Akıncı, “Ama Rum tarafı da bilecek ki biz sadece Maraş’ı görüşüp kapsamlı çözümü unutmayacağız. Ben kapalı Maraş konusunu ‘kapsamlı çözüm müzakerelerine paralel süreçte konuşalım ve güven artırıcı önlemlerin unsurları yanı sıra bunu da değerlendirelim’ diyorum.” şeklinde konuştu.
Bu konuya Türkiye’nin karşı çıkmasına neden olmadığını, bu tür inisiyatiflerin Kıbrıs Türk liderliğinden gelirse Türkiye’nin de bundan memnuniyet duyacağını iddia eden Akıncı, bu konunun Gazimağusa ve bütün Kıbrıs için ne kadar önemli olduğundan halkın haberdar olduğunu belirtti.
Akıncı, Kıbrıs müzakerelerine yönelik açıklamalarında “Eğer sonuç alıcı bir müzakere süreci istiyorsak bunun liderler düzeyinde yürütülmesinin daha sağlıklı olacağına inanırım.” şeklinde konuştu.
“İnsan hakları yaşam biçimine dönüşmeli”
Öte yandan Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıklayan Mustafa Akıncı, insan haklarının yılda bir kez anımsanan bir kavram olmaktan çıkarılıp bir yaşam biçimine dönüştürülmesi gerektiğini söyledi.
Akıncı 10 Aralık İnsan Hakları Günü nedeniyle yayınladığı mesajında İnsan Hakları Günü’nün bu yıl, “İnsan Hakları, 365” sloganıyla kutlandığına işaret ederek şu görüşlere yer verdi:
“Uluslararası insan hakları hukukunun gelişiminde dönüm noktası olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 10 Aralık 1948’te ilan edilmesinden 66 yıl sonra, insan hakları ihlalleri ülkemizde de dünyada da devam ediyor.
Militarizm, köktencilik, ırkçılık, cinsiyetçilik gibi birbirinden beslenen akımlar bu ihlalleri meşrulaştırıp yaygınlaştırıyor.
Düşünce, inanç, ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin ihlalinden, yeterli yaşam standartlarının yoksunluğuna, insan ticareti ve köleliğe, vicdani ret ve mülteci haklarının tanınmaması, çocuklara ve kadınlara yönelik şiddete kadar birçok sorunla yüzleşip mücadele etmek, insanlık için büyük önem taşımaktadır.”
Güncelleme Tarihi: 11 Aralık 2014, 09:59