Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, İstanbul temasları kapsamında NTV, CNN Türk, Habertürk yayınlarına katıldı.
Gündeme dair soruları yanıtlayan ve Cumhurbaşkanlığı vizyonunu paylaşan Özersay ayrıca, İstanbul’da yaşayan Kıbrıslı Türklerle de bir araya geldi.
Yapılan açıklamaya göre, Özersay, “Doğu Akdeniz’deki doğal gaz ve kaynaklar iyi kullanılırsa çok önemli bir fırsata dönüştürülebilecek bir nitelik taşıyor. Dünyada herkes bu kaynağın iki ortağından birisinin Kıbrıslı Türkler olduğunu kabul ediyor” diyerek, kapsamlı çözüm için uluslararası toplumun ortaya koyacağı tavrın çok önemli olduğunu vurguladı.
“Maraş 6 yıl önceki projem”
Kudret Özersay, kendisine yöneltilen, “Cumhurbaşkanı seçilirseniz Kapalı Maraş’ı açacak mısınız?” sorusuna da şu yanıtı verdi;
“Kapalı Maraş’ın açılması 6 yıl önce ortaya koyduğum bir projedir. Bugün Dışişleri Bakanı olarak da uygulayan konumunda olduğum bir projedir. Yarın halkın takdiriyle cumhurbaşkanı seçilmem durumunda da uluslararası ortamı, Kapalı Maraş’ın açılmasına hazırlayacak kişi konumunda olacağım. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tanınmıyor olsa da; uluslararası toplum KKTC Cumhurbaşkanını Kıbrıs Türk halkının toplum lideri olarak kabul ediyor. Diplomatik girişimlerle, proaktif bir diplomasiyle Birleşmiş Milletler’i ve uluslararası toplumu atacağımız adımın içeriği konusunda doğru bilgilendirerek, ki görevim ve misyonum bu olacak, Kapalı Maraş’ı açacağım.”
İş birliğine dayalı bir ortaklık yolu
Kudret Özersay, programda adada federal bir ortaklık için zeminin uygun olmadığını, mevcut şartların değerlendirilip yeni fikirlerle yürünmesi gerektiğini belirtti.
Özersay, “Yeni fikirden kasıt şudur; federasyon ya da federal ortaklık paylaşmaya dayalı bir ortaklıktır. Kıbrıs Rumlar bizimle yönetimi ve zenginliği paylaşmaya hazır olmadığı mesajı veriyor. Kıbrıs Rum siyasi liderliği ile aramızda çok ciddi bir güven bunalımı var. Siyasal kültür olarak yani federasyon kültürü bağlamında 1960’tan 1963’e kadar talihsiz bir federasyon tecrübemiz var” şeklinde devam etti.
Bizim mücadelemiz var olma mücadelesidir
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kıbrıs meselesi dışında bir dış politikaya ihtiyacı olduğunu söyleyen Kudret Özersay, şöyle devam etti:
“Sadece Kıbrıs Rum tarafının ikna edilmesine dayalı bir gelecek Kıbrıs Türkü için güvenli bir gelecek değildir. Güvenli gelecek şudur; kapsamlı çözüme, bir çözüm anlaşmasına bağımlı olmayacak, bizi müzakere masasına hapsetmeyecek bir yaklaşım ortaya koymamız lazım. Kıbrıslı Türkler çözümden önce de bir bölgesel aktör olabilirler. Bizim artık Kıbrıs meselesinin dışında bir dış politikaya ihtiyacımız var. Türkiye’yle istişare ve uyum halinde doğal gaz konusunda bir dış politikaya ihtiyacımız var. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkışıyla birlikte, doğrudan siyaset yapabilmemiz için bize bir fırsat doğuyor. Öyle bir dış politikayı alıp uluslararası alanda proaktif bir diplomasiyle ileriye taşıyacak bir devlet başkanı, cumhurbaşkanı son derece önemlidir. Yeni bir döneme girebiliriz. Önümüzde böyle bir fırsat var. Bu fırsat, Kıbrıs Türkü’nün kendi geleceğini kendisinin belirlemesini, Kıbrıs’ta var olmasını mümkün kılacak. Çünkü bizim mücadelemiz bir var olma mücadelesidir…”
Cumhurbaşkanının yetkilerini anlattı
Özersay açıklamalarında şu ifadelere de yer verdi:
“Kıbrıs Türk halkının içindeki değişik kesimlerin sesini en iyi şekilde duyabilecek, o duyacağı sesi uluslararası alanda en iyi şekilde duyurabilecek olan kimdir sorusunu kendimize sormamız gerekiyor. Uluslararası alanda bizi temsil edecek kişiyi seçiyor olduğumuz için hükümetin yapabildikleri yapamadıkları üzerinden karar almak doğru olmaz. Geçtiğimiz yıllara baktığımda vatandaşın KKTC’de özellikle dış politika, Kıbrıs meselesi ve cumhurbaşkanlığı konusunda değerlendirmelerini yaparken bunu hükümet meselesinden ayrı tuttuğunu ‘Bu iş başkadır’ dediğini gördük.”
Vatandaşın 26 Nisan’da karar verirken dış politikaya, Kıbrıs meselesine, özellikle Doğu Akdeniz’deki son gelişmelere bakacağını düşündüğünü belirten Özersay, Anayasaya göre Cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulu’na başkanlık etme, Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırma, Kamu Hizmeti Komisyonu’nun başkan ve üyelerini atama, bütün üst düzey kamu görevlilerini, müsteşar ve müdürlerin atanmasında son sözü söyleme yetkisi olduğunu hatırlattı.