banner564

‘Vatan sevgisi ağır bastı’

Eşber Serakıncı, mezuniyetine iki ay kala üniversiteyi bırakıp Rum ve Yunan ordusuna karşı Erenköy’de başlatılan direnişe katıldığını anlattı

‘Vatan sevgisi ağır bastı’
banner598

Erenköy’de Destan Yazanlar (2)

Yılmaz YAKAR
Türkiye’deki üniversite eğitimlerini yarıda bırakarak Erenköy’e çıkan ve aralarında İngiltere’den de gelenlerin de yer aldığı yaklaşık 500 kişi ve Erenköy halkı, Erenköy’de eldeki kıt imkanlarla Rum ve Yunan ordusuna karşı destansı bir direniş sergiledi.
Bu direniş sayesinde, Anadolu’dan Kıbrıslı Türklere silah taşınmasında önemli rol oynayan, Türklerin yaşadığı Erenköy’de Rum işgali önlendi, Türk varlığı korundu ve verilen mücadele tarihe “Şanlı Erenköy Direnişi” olarak geçti.  
Bu destansı direnişin kahramanlarından biri de Erenköy gazisi Eşber Serakıncı…  Serakıncı, Mağusa Boğazı’ndaki evinde, Türk Ajansı Kıbrıs’ın (TAK) sorularını yanıtladı, 57 yıl önce, zor şartlar altında, kendilerinden çok daha kalabalık ve donanımlı Rum ve Yunan ordusuna karşı verilen mücadeleyi anlattı.  
Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi olan Eşber Serakıncı, mezun olmasına iki ay kala eğitimini yarıda bırakarak vatan savunmasına katıldı.
Manga komutanı olarak bölgedeki 5 Türk köylünde de avcı grubu olarak görev yaptı. Üniversite öğrencileri ve gönüllülerden oluşan 45 kişi ile Mali Tepesi’nin savunmasında yer aldı. 
Serakıncı’ya göre, Mali Tepesi’ndeki görev, adeta ölüme ve şehadete yolculuktu. Çünkü bu tepede 45 kişi ile yaklaşık bin kişilik Yunan ordusuna karşı direnmişlerdi. Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) ilk Bayraktarı Albay Ali Rıza Vuruşkan bu görevi ona, “Evladım dayanabildiğiniz kadar dayanın, bana zaman kazandırın” diyerek vermişti.
Serakıncı ve emrindekiler Mali Tepesi’nde demode silahlarla sayıları bini bulan modern donanımlı ve profesyonel Yunan askerlerine direnerek 3 şehit 5-6 da yaralı verdiler…
Bu direnişte “domdom” kurşunu ile karnından vurularak ağır yaralanan Serakıncı’nın iç organlarının çoğu tahrip oldu. Serakıncı, bugün hala daha, o yaralanmadan kaynaklı sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor.
Birleşmiş Milletler (BM) helikopteri ile Lefkoşa’daki BM Barış Gücü Kampı’na sevk edilen ve ölecek gözüyle bakılan Serakıncı, 8 saat süren ameliyat sonunda hayata tutundu ve ardından kendi ısrarıyla sevk edildiği Lefkoşa Türk Hastanesi’nde 9 ay tedavi gördükten sonra taburcu oldu.

18 yaşında TMT’de…
Kendi neslini “En cefa çeken nesil” olarak tanımlayan Serakıncı, 18 yaşında TMT’ye girdiğini, ondan önce de lise yıllarında Namık Kemal Lisesi’nde gerçekleştirilen yürüyüşlerin bayraktarlığını yapanlardan olduğunu ifade etti.

Üniversite yılları ve Erenköy’e gidiş…
Serakıncı, Ankara’da eğitimine devam ederken, Kıbrıs’ta Rumların Türklere yönelik saldırıları ve çatışmalar başladı. 
Türkiye’deki Kıbrıslı öğrenciler gün be gün, adadan gelen haberleri takip ediyor, memleketlerindeki mücadeleye nasıl destek olabileceklerini tartışıyor ve bu konuyu Türkiye’nin gündemine taşımaya çalışıyorlardı.
Kıbrıs’taki olaylar üzerine, İstanbul’daki Kıbrıslı Türk öğrencilerin “ateşi yakarak” İstanbul’da miting yapmaya başladıklarını kaydeden Serakıncı, “Biz de Ankara’da yürüyüş ve miting yapmaya başladık.  Ondan sonra Türkiye’deki Türk Talebe Cemiyeti ile diyaloga geçtik. Sağ olsunlar bize çok büyük destek verdiler. Büyük kalabalıklar halinde Kızılay’da ve başka yerlerde yürüyüşler yaptık. Lise yıllarında Namık Kemal Lisesi’nde olduğu gibi “Kıbrıs bizimdir”, “Kıbrıs Yunan olamaz.”, “Kıbrıs Türk’tür Türk kalacak” sloganları attık” dedi.  
 
İsmet İnönü ile görüşme
Kıbrıs’taki durumu aktarmak için İstanbul’dan giden bir grupla bir araya gelerek dönemin Türkiye Başbakanı İsmet İnönü ile görüşmesi için içlerinden bir heyet seçtiklerini anlatan Serakıncı, Başbakan İnönü’nün öğrencilerin Kıbrıs’a gönderilme isteklerine olumsuz yanıt verdiğini ifade etti.
İnönü’nün kendilerine, “Siz derslerinize bakın. Biz işleri yakından takip ediyoruz, gerekeni yaparız” yanıtını verdiğini söyleyen Serakıncı, öğrenci grubunun İsmet İnönü ile bir görüşme daha gerçekleştirerek taleplerinde ısrar ettiklerini söyledi.
Üniversitede bir hocanın kendisini, dersten sonra odasına çağırdığını belirten Serakıncı, “Sonradan öğrendiğim Harp Dairesi’nde görevi olan hocam Prof. Dr. Adnan Erzi bana “Hazır olun Kıbrıs’a gideceksiniz dedi. Mehmet Ertuğruloğlu (Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk Türkiye Büyükelçisi ve Kıbrıs Kültür Derneği Başkanı) ‘listeleri bize verin dedi, Ertuğruloğlu’na listeler verildi” dedi.

İlk kafile takayla…
Listelerin verilmesinin ardından adaya gidecek olan ilk kafile Ankara yakınlarındaki Zir kampına 1 ay sürecek askerlik eğitimi için gönderildi.
İlk grup Zir kampındaki bir aylık eğitimin ardından Erenköy’e taka (balıkçı teknesi) ile çıktı.
Eşber Serakıncı,  mezuniyetine 1,5 ay gibi çok kısa bir süre kaldığı için “mezun olup öyle döneyim” düşüncesindeydi. Kendisini tekrar odasına çağıran Erzi Hoca, Serakıncı’nın erteleme düşüncesine kızarak, “Mezuniyet sonraki iş, evvela vatan” deyince Serakıncı, erteleme fikrinden vazgeçti ve ikinci kafileye dahil oldu.
Eşber Serakıncı’nın da yer aldığı 63 kişilik ikinci kafile aynı kampta yine bir ay eğitim gördükten sonra Anamur’a gönderildi.  Buradaki 3 günlük eğitimin ardından yaklaşık 7-10 Nisan 1964 tarihinde hücumbotlarla 45 dakikada Erenköy açıklarına varıldı. Kafilede Boğaz’da sancaktarlık yapan, kendilerine Zir kampında eğitim veren  “Fırtına”  kod adlı Lütfi Eren de yer alıyordu.  (Lütfi Eren daha sonra Boğaz’da Sancaktar olacaktır.) Erenköy açıklarından 5’er 10’ar gruplar halinde karaya çıktıklarında Erenköy’e geldiklerini anladılar.

“Bir ekmeği 10 kişinin paylaştığı zor günler”
Erenköy’deki zorluk, sadece Rum ve Yunan ordusuna karşı sayı ve silah bakımından eksik olunması değildir.  
Eşber Serakıncı, Erenköy’de açlık ve susuzlukla da mücadele ettiklerini belirterek, bir ekmeğin günlük öğün olarak 10 kişiye taksim edildiğini, Alevkaya’ya bir gün eşek sırtında gelen patates yahnisini gördüklerinde neredeyse bayram yaptıklarını ve o açlıkta bayıla bayıla yediklerini aktarıyor.
Su ihtiyacını ise çok az akan bir pınarcığın önüne bent yaparak biriken sudan karşıladıklarını söyleyen Serakıncı, “Ama o durgun su bir tür kurt üretirdi. Başka çare yoktu. Elimizle suyu bulandırır içerdik suyu, kurdu görmemek için” dedi.

Süleyman Uluçamgil bubi tuzağı ile şehit olur
İşte böyle bir açlık döneminde sahile inen Süleyman Uluçamgil Bozdağ’daki birliğine dönerken Rum otobüsünden atılmış fiyonklu bir paket bulur.
Paketin açılıp açılmaması konusunda mücahitler arasında görüş farklılıkları çıkar. Zira aldıkları eğitimde bu gibi bubi tuzakları olabileceğini de öğrenmişlerdir.  
Şair Süleyman Uluçamgil,  paketi içinde yiyecek olabilir düşüncesiyle paketi açma eğilimindedir ve açtığı sırada bubi tuzağı olan paket infilak eder. Uluçamgil şehit olur, yanındaki Hüseyin Celal (eski Sağlık Bakanı) ve birkaç kişi yaralanır.
Serakıncı’nın grubuna, köyden gönüllüleri de alarak 5 Türk köyü ortasında bulunan ve tehdit oluşturan Mosfileri köyüne taarruz emri verilir. Bu taarruz sırasında da Serakıncı’nın komutasındaki mangada gönüllü olarak bulunan Mustafa Akdeniz şehit olur. Barış Gücü’nün araya girmesiyle taarruz sonlandırılır.


“Vatan sevgisiyle Erenköy’e koştular”
Erenköy gazisi Eşber Serakıncı, tahsilini yarıda bırakanların, Londra’dan mücadeleye katılanların, vatan sevgisi ve vatanlarına yardım için Erenköy’e çıktıklarını söyledi.
Serakıncı, “Şunu söylemem lazım; bu arkadaşlar, özveri içinde vatan sevgisi içinde Kıbrıs topraklarına koştular. Kıbrıs tarihinde Erenköy bir dönüm notası olmuştur. 1963’te uçaklar uçtu ama garantör ülke olarak Türkiye’nin ilk fiili müdahalesi Erenköy’de başlamıştır. Onun kapısını açtılar.” dedi.
Serakıncı, Erenköy’de yanında şehit olanlara, çarpışmalarda şehit olanlara, TMT saflarında şehit olanlara ve Kıbrıs’ın fethinde şehit olan Osmanlı askerlerine Allah’tan rahmet; gazilere de sağlık diledi.

Erenköy’de Destan Yazanlar (3) yarın

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hüseyin Becer
Hüseyin Becer - 3 yıl Önce

Haki kahramanlar.

SIRADAKİ HABER

banner471

banner473