Çiğdem AYDIN
Kuzey Kıbrıs’ta gelmiş, geçmiş tüm iktidaraların eğitim ve sağlıkta tam gün uygulamasına geçileceği yönündeki vaadleri bugüne dek gerçekleşmedi. Son genel seçimlerde halka söz veren CTP’nin, DP ile iktidarında eğitim ve sağlıkta gerekli adımlar atılamadı. Özkan Yorgancıoğlu’nun başkanlığındaki hükümet 20 aylık sürede tam gün uygulamasına geçemedi.
Diyalog’un “vaadler neden yerine getirilmedi?” sorusunu yanıtlayan CTP Gazimağusa İlçe Başkanı Erkut Şahali de ““eğitim ve sağlıkta tam gün kaçınılmaz ve ertelenemez bir gerekliliktir” demekle birlikte, bazı sorunlara dikkat çekti.
Reformlar neden yapılamadı?
Şahali’ye yöneltyilen soru ve cevaplar şöyle:
Soru:İktidara gelirken bir çok reform vaadinde bulundunuz neden yapamadınız?
Yanıt: Reformları neden yapmadınız" şeklindeki değerlendirmeniz kanımca çok zorlama oldu. Reformlar peş peşe yapılmakta. Belki beklenen hız ve yoğunlukta olmayabilir ama reformlar yapıldı, yapılıyor, ve yapılacak.İktidara talip olurken, yani seçim propaganda döneminde söylediklerimizden tek başına hükümet olabilecek meclis çoğunluğuna ulaşabilmiş olsaydık elbette bütünüyle sorumlu olurduk. Temmuz 2013 erken seçimi bir koalisyon hükümeti dayattığı için ancak hükümet programına yansıtabildiğimiz kadarını taahhüt etmiş durumdayız. Evet, ortağımızla birlikte adına reform hükümeti dediğimiz bir ortaklık kurduk. Ve evet reformları gerçekleştirmek için ciddi bir çaba içindeyiz.İşe iyi idare yasası ile başladık. Geçen günkü meclis birleşiminde bu yasa hakkında konuşan değerli dostum Tufan Erhürman, bu yasanın yurttaşa iyi, şeffaf ve denetlenebilir bir hizmet sunulabilmesi için ne denli önemli olduğunu anlattı. Kamu reformu tamamlanma aşamasına geldi. Kanayan bir yara halini alan müşavirlik sisteminden tutun da istihdam disiplini ve adil bir terfi mekanizmasının kurulmasına kadar kamu görevlileri ile ilgili pek çok köklü değişiklik bu yasayla yaşam buluyor. Ceza yasasında çağdışı kalan unsurlar günün gerçeklerine uyarlandı. Vergi Usul Yasası yapıldığı günden beridir ilk kez değiştirilerek güncel hale getirildi. 1985 anayasası, referandumda kabul görmese dahi ilk kez ellenerek bir tabu yıkılmış oldu. Siyasi partiler yasası komitede tamamlanmak üzeredir. Keyfi yurttaşlık ihdaslarıyla yurttaşlığın siyasi rant ve istismar konusu olmasını önleyecek ve hatta bu konuda iktidarın iradesini tamamen ortadan kaldıracak yeni yurttaşlık yasası meclise geldi. Dernekler yasası, aile yasası, belediyeler yasası gibi daha pek çok yasa peş peşe genel kuruldan geçecek ve reform dediklerimiz de aslında bunlar olacak.”
Neden olamıyor?
Soru: Eğitimde ve sağlıkta tam güne geçilecekti ,ikisi de olmadı, sizce neden olmuyor bu reformlar?
Yanıt: Eğitim ve sağlıkta tam gün kaçınılmaz ve ertelenemez bir gerekliliktir ama bu böyledir diye de "olsun da nasıl olursa olsun" demek durumun bugünkünden geriye gitmesine yol açar. Tam gün demek, ek altyapı, ek personel ve yeni bir planlama demektir ve bunların bütünü ek maliyetler anlamına gelir. Bu maliyeti karşılayacak bütçe olanağının oluşması ya da oluşabileceğine dair bir trendin belirmesi, harekete geçebilmek için şarttır. Çok eleştiriye yol açan ve halen uygulanmakta olan bütçe disipliniyle bu kaçınılmaz uygulamaların finansmanının sağlanması hedeflenmektedir aslında. Tabii bir de reform demek alışılagelmişin de değişmesi demektir ki her değişiklik, ne kadar geniş bir tabanda kabul görürse görsün, mutlaka belli ölçüde huzursuzluk demektir de. Bu huzursuzluğun giderilebilmesinde esas faktörler uygulama kararlılığı ve başarılı uygulama sonuçlarına ulaşılmasıdır. “
Soru: Sendika korkusu mu engel oluyor bu reformlara?
Yanıt: Sendikalar üyelerinin menfaatlerini koruyup geliştirmek için vardır. Ama aynı zamanda sendikalar üretilen mal ve hizmetin de paydaşlarıdırlar. Üretimdeki başarı sendikaların işverenle ilişkilerinde daha talepkar ve ısrarlı olabilmesine büyük katkı sağlar. Az önce belirttim. Reform olarak niteleyeceğiniz değişikliğin maddi ve idari zeminini hazırlamadan harekete geçerseniz elbette dirençle karşılaşırsınız ve sendika gibi örgütlü bir gücün somut gerekçelerle ortaya koyacağı haklı reaksiyon karşısında idarenin ısrarını sürdürmesi ve başarı sağlaması mümkün olamaz. Gerekli koşullar sağlandıktan sonra sendikalarla olası en geniş tabanlı uzlaşıyı sağlamak ve ona göre harekete geçmek reformun çok daha kısa sürede ve daha verimli sonuçlar üretmesini sağlar. Böylesi bir durumda değişime karşı direnmek için çok daha az neden olur ve kamuoyu tepkisi yok sayılarak hareket etmek de mümkün olmaz.”
Yığınla sorun var
Soru: Reform için mali kaynak gerektiği ve bunun da KKTC de olmadığı ifade ediliyor bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?
Yanıt: Ülkemizde yıllar içinde oluşmuş ve hatta kronik bir hal almış yığınla yapısal sorun vardır. Bu sorunların teker teker çözümlenmesi ve devlet mekanizmasının olması gerektiği gibi çalışabilmesi için kararlı ve uzun soluklu bir sürece gereksinim vardır. Ancak bizde maalesef bu süreç uzunca bir süredir hiç yaşanamıyor. Şunu da belirtmek lazım: 1974 sonrasında, 20 yıllık bir sürenin çok büyük bir kısmı UBP'nin tek başına iktidarıyla yaşandı. Ama ne ilginçtir ki, yaşamın bir parçası haline gelen bu yapısal sorunlar da hep bu dönemde oluştu. Toplumsal adaletin yerle bir olduğu bir dönemdir de bu dönem. Ve ondan sonraki bütün süreçlerde de bu adaletsizliğin giderilmesi için yapılan çabalar, süreç içinde oluşan eşitsizliğin telafisi için yapılan taleplere yenik düştü ve yeni eşitsizliklerin oluşması sonucunu doğurdu. Geldiğimiz nokta denizin bittiği noktadır. O nedenle evet önce kendi kaynaklarımızı yaratmak, sonra da bu kaynakları disiplinli ve demokratik bir devlet mekanizmasıyla halka yansıtmak zorundayız. Türkiye'den gelen kaynağın geçmişte olduğu gibi siyasi rant oluşturmak ve iktidar çevresini beslemek için değil, yapısal sorunların aşılabilmesi için kullanılması şarttır. Biz de bugün bunu yapmaya çalışmaktayız.”
Hükümetin 20 ayı
Soru: Bakan değildiniz ama iktidar partisinin bir vekilisiniz. Özkan beyin dönemini değerlendirirseniz? Sizce kayıp bir dönem mi?
Yanıt: Sayın Özkan Yorgancıoğlu bugün itibarıyla yaklaşık 20 aylık bir başbakandır. Belirttiğiniz 3 yılın dolmasına daha çok var yani ve bu 20 ayda yerel ve cumhurbaşkanlığı olmak üzere iki seçim ve dört aylık da bir seçim yasağı süreci yaşandı. Yani beş yıllık bir süre için yapılan seçimin ve dolayısıyla kurulan hükümetin daha ilk yarısının bile oldukça uzağındayız. Bu sürenin kayıp bir süre olarak nitelenmesi için kanaatimce hiçbir maddi gerekçe söz konusu değildir. Az önce de belirttim. Yaşanan yığınla kronik sorun karşısında oluşan beklentilere arzu edilen hız ve yoğunlukta karşılık üretilemiyor oluşunu tartışabiliriz ama bu süreyi kayıp olarak nitelemek insaf sınırını aşmak demek olur bence. “
Soru:Yeni gelecek ekip, kayıp süreyi telafi edebilir mi ?
Yanıt: Sorunuzdan geride kalan süreyi kayıp olarak nitelediğiniz açıkça ortaya çıkıyor. Aynı kanaati taşımıyorum. Bu süre için yapacağım tek eleştiri, geçmiş hükümet döneminde kamu vicdanını fazlasıyla sızlatan hiçbir konuya somut bir yaklaşım getirilememiş ve ya suçlamanın, ya da aklamanın yapılmamış olmasıdır. 14 Haziran'da partimiz kurultaya gidecek ve genel başkanı değişecek. Bu yaşanacak olan gelişme, sayın Özkan Yorgancıoğlu'nun sahip olduğu sorumluluk ve demokratik olgunluk nedeniyle gerçekleşecek. Cumhurbaşkanlığı seçiminde arzu ettiğimiz hedefe ulaşamamış olduğumuzdan sayın genel başkan bunun sorumluluğunu üstlenerek hem kurultayın erkene alınabilmesine olanak sağladı, hem de başbakan olduğu halde yeniden aday olmama kararı aldı. Bu davranış üstün demokratik bilinç ve sorumluluk sahibi olanların sergileyebileceği bir tavırdır. Geçmişimiz ve hatta bugünümüz, bunun benzeri durumlarda hala daha yönetme ısrarının sürdürüldüğü örneklerle doludur. Kurultayın ardından oluşacak yeni yapı, elbette hükümet de dahil olmak üzere pek çok konuda değerlendirme yapacak ve bir yeni yaklaşım belirleyecek. Bu yaklaşım sonucunda hükümette olmak yönünde bir sonuç söz konusu olursa, geçmiş 20 aydakinden çok daha fazla halk yararına kazanımın sağlanabilmesi için el birliği ile çalışmaya devam edeceğiz.”
Güncelleme Tarihi: 25 Mayıs 2015, 10:06