KKTC’nin 4’üncü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, ana muhalefet CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay ve Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Cemal Özyiğit, Türk tarafının Maraş’la ilgili siyasetini eleştirdi.
Akıncı ve muhalefet liderlerinin sosyal medya paylaşımları şöyle:
Akıncı: Bu anlayış batağa
saplanmaya mahkumdur
KKTC’nin 4’üncü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, dün sosyal medya paylaşımında, KKTC’nin uyguladığı siyaseti eleştirdi. Akıncı’nın paylaşımı şöyle:
1974 Temmuz’unda faşist Yunan cuntasının Kıbrıs’ta yaptığı ENOSİS amaçlı darbeye karşı Türkiye’nin askersel müdahalesinin başarıya ulaşmasında önemli etkenlerden biri de, o dönem yürütülen diplomasi ile uluslararası örgütlerin ve neredeyse tüm dünya devletlerinin desteğinin sağlanmış olmasıydı. 47 yıl sonra bugün, bu açıdan değerlendirme yapıldığında, gelinen nokta hazindir.
Tüm uluslararası örgütlerin ve ülkelerin desteğini alamayan ve aksine kınanan politikalarla tam bir yalnızlaşma süreci içine girilmiştir.
Destek bulmayacağı başından belli bir anlayışla zamana oynayıp, gerçekte vilayetleştirme amacını ileriye taşırken; Maraş açılımı diyerek Kıbrıs’ı tam bir çıkmaza sürüklemek her türlü rasyonellikten uzak bir politikadır.
Kıbrıslı Rum lidere uluslararası alanda hak etmediği bir siyasi rahatlık sağlayan ve ranttan başka gailesi olmayanları sevindirmekten öte işlevi olmayan bu anlayış batağa saplanmaya mahkumdur.
Erhürman: Uluslararası hukukun
parçası olmak istiyoruz
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, sosyal medya paylaşımında, Kıbrıslı Türklerin uluslararası hukukun bir parçası olmak istediğini belirtti. Erhürman şöyle dedi:
KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin Maraş ile ilgili açıklamalarının ardından BM Güvenlik Konseyi Başkanlık açıklaması geldi. Yıllardır söylüyoruz: İki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı kapsamlı federal çözüme henüz ulaşılmadan da Maraş'ın açılması mümkün. Bu iş doğru yapılırsa statükoyu bozar ve kapsamlı çözüm konusunda motivasyon yaratır. Doğru yapılmazsa uluslararası alanda başımıza yeni dertler açmaktan başka bir işe yaramaz.
Doğru yapılabilmesi için uluslararası hukuk meselesinin bir boyutunun AİHM kararları çerçevesinde mülkiyet hakkıyla, ikinci boyutunun da BMGK kararlarıyla ilgili olduğunu kabul etmek gerekir. Onun içindir ki sürekli olarak, iki adım birlikte atılmalıdır; bir yandan ilgili bölge askeri bölge statüsünden çıkarılıp Taşınmaz Mal Komisyonu aracılığıyla iade koşulları oluşturulmalı, diğer yandan da, eş zamanlı olarak, BM ile BMGK kararlarının uygulanması çerçevesinde istişareye, hatta müzakereye başlanmalıdır deyip durduk.
Art arda yapılan hatalarla, önce siyasi eşitlik gibi temel bir parametreyi kabul etmeyen Sn. Anastasiadis'e "çözümü isteyen taraf" statüsü hediye edildi. Ardından da Maraş'ta atılacak uluslararası hukuka uygun adımlarla statüko bozulup çözüm zorlanabilecekken, atılan adımların kınanması noktasına gelindi.
Kıbrıslı Türler uluslararası hukukun ve uluslararası toplumun parçası olmayı istiyor. Her adımda uluslararası hukuktan ve uluslararası toplumdan biraz daha uzaklaşmayı değil!
Özersay: Uyarılarımız
dikkate alınmadı
Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, geçtiğimiz yıl içinde yapılan uyarıların dikkate alınmamasından yakındı. Özersay, sosyal medya paylaşımında şöyle dedi:
Bir politikanın kağıt üzerinde doğru ve kendi içinde tutarlı olması ne kadar önemliyse, doğru şekilde ve zamanında yapılması, dünyaya doğru anlatılması da en az o kadar önemlidir.
Son yedi yıldır Maraş’ın Kıbrıs Türk yönetiminde eski sakinlerine açılması politikasını savunuyoruz, hükümete geldiğimizde de bu yönde ilk adımların atılmasına öncülük ettik, muhalefetteyken de bu politikanın içinin doğru şekilde doldurulması için öneri ortaya koyduk, uyarılarda bulunduk. Bu duruşumuz bugün de değişmedi. Maraş açılımını bugün de destekliyoruz
Geçen yıl bir UYARI yapmıştık. “Maraş’ı gerekli hazırlığı yapmadan, uluslararası alanda diplomatik girişimlerle iyice anlatmadan açarsak ciddi sıkıntı yaşarız” demiştik. Dinletemedik. Geçen yıl atılan ilk adım, zamanlaması ve yapılış şekli itibariyle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir seçim malzemesi haline dönüştürüldü. Gerekli hazırlık yapılmadan, dünyaya da yapılmak istenilen nedir tam anlatılmadan bir adım atıldı. Politika yani Maraş açılımı doğruydu ama “yarıbuçuk” ve hazırlıksız bir başlangıç yapıldı. Mecliste yaptığımız tüm uyarılara rağmen bu konunun geçen bir yıllık sürede dünyaya anlatılmasında zaafiyetler yaşandığı görülüyor.
Daha önce New York’ta BM’deki etkili ülkelere dönük olarak diplomatik girişimler yaparak dünküne benzer açıklamaların yapılmasını, kararların alınmasını önleyebilmiştik. Oysa şimdi gerek Cumhurbaşkanlığının gerekse Hükümet kanadının New York’a Cumhurbaşkanı, Bakan yahut özel temsilci/müzakereci düzeyinde giderek BM Güvenlik Konseyi yetkilileri nezdinde Maraş için bir diplomatik girişim yaptığını duyanınız oldu mu? Dün yapılan Konsey Başkanlık açıklamasında bazı ifadeler Kıbrıs Türk tarafının Maraş adımıyla ne yapmaya çalıştığını yeterince iyi anlatamadığını da gösteriyor. Üstelik son dönemde siyasi düzeyde basına yapılan açıklamalardaki bazı ifadeler de kafa karışıklıkları yaşanmasına neden olmuş belli ki. Özetle gerekli hazırlık özellikle Kıbrıs Türk tarafınca yapılamamış, iyi bir PR stratejisi, kamu diplomasisi takip edilememiş gibi görünüyor.
Tabi ki Güvenlik Konseyi ne dengelidir ne de adil ama karardaki bazı hususlar derdimizi pek de anlatamadığımızı, Rum tarafının propagandasının bu noktalarda başarılı olduğunu gösteriyor.
Evet bu bir Güvenlik Konseyi kararı değil, Konsey Başkanlık açıklamasıdır ve bağlayıcılığı ve ağırlığı bir Konsey kararı gibi değildir. Öte yandan bazı devletler ve uluslararası örgütler bu noktadan yola çıkıp, BM Güvenlik Konseyi’nin bu açıklamasından hareketle Türkiye ve KKTC’ye yaptırım ve benzeri araçlarla baskı yapmaya çalışacaklardır. Zararın neresinden dönülürse kardır misali bir an önce gecikmiş diplomatik girişimlerin özellikle Cumhurbaşkanlığı ve Hükümet tarafından yapılmasını dilerim ama pek de umutlu değilim açıkçası.
Özyiğit: Maraş, liman ve Ercan
birlikte değerlendirilmeli
Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Cemal Özyiğit, Maraş konusunun Gazimağusa limanı ve Ercan Havaalanı’nın uluslararası trafiğe açılması konusunun birlikte değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Özyiğit, sosyal medya paylaşımında şöyle dedi:
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan'ın ülkemizi ziyaretinin yankıları bir süre daha devam edeceğe benziyor.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; kıyıda köşede toplumu germek isteyenler olduğunu bildiğimiz için, Sn. cumhurbaşkanının ziyareti sırasında açıklama yapmamaya özen gösterdik.
Meclise girmeme kararımızın bir misafir-ev sahibi ilişkisinde değerlendirilmemesi gerektiğini ve bu konuda ne kadar da haklı olduğumuzu yaşananlar zaten gösterdi.
Bu koşullarda bin defa daha olsa, bin defa daha girmeyiz.
Görünen o ki, verilen Cumhurbaşkanlığı külliyesi ve meclis binası müjdeleri sadece Sn Tatar ve etrafındaki birkaç kişiyi sevindirdi.
Bu toplumun en başta eğitim, sağlık, ekonomi, üretim, demokrasi gibi güçlü kurumsal yapılanmalara ihtiyacı ortada iken;
kendi kendini yönetme olanaklarının, uluslararası alanda görünürlüğünün, barış ve huzur içinde bir bölgenin tesisi için adım atmak varken;
külliye müjdesi ve ne olduğu anlatılamayan ve anlaşılamayan bir Maraş açılımı ile dış kamuoyunu geçin, iç kamuoyu bile ikna edilememiş ve maalesef komik duruma düşülmüştür.
Bizler yıllardır, Maraş'ın açılması bütünlüklü bir çözümden önce düşünülecek ise , bunun ayrılıkçı bir unsur olarak değil, güven artırıcı bir önlem olarak yapılması gerektiğini ve mutlaka tek başına değil, Ercan ve Mağusa limanlarının uluslararası yolculuklara açılmasını da içerecek bir paket içinde değerlendirilmesini vurguluyoruz.
Fakat ne yazık ki , Kıbrıslı Türkler için kazanıma dönüştürülmesi gereken süreçler ve bugüne kadar proaktif olmanın getirdiği tüm fırsatlar iki günde berhava edilmiştir.
Erdoğan - Tatar ikilisi kendi seçimleri için nasıl başardılarsa, Sn Denktaş'tan, Sn Akıncı'ya kadar tüm liderliklerin farklı olsalar bile bugüne kadar ortaya koydukları tüm tezleri aynı anda çöpe atmayı başarmış, bu toplumun neredeyse tüm değerleri ile dalga geçmişlerdir.
Bu ikilinin derhal kendine gelmesi, Kıbrıs Türkü'nün tarihi varlığını, meşru hak ve taleplerini tehlikeye atacak tüm yaklaşımları terk etmesi, Kıbrıs Türk halkının iradesi ve uluslararası hukukun içerisinde hareket etmesi kesin çağrımızdır.
Doğru olan neydi dunurle çekmediğim uzo yapmadığın sevimlilik kalmadı annan planına evet çaktın crans montanada 3 'ün 1 ini aldın verdikçe verdin ne oldu adam yerine mu kondun adamların kiliselerinde çan çaldın evlerine gündelik temizliğe gittin olmadı olmadı yatacak yeriniz söyleyecek lafınız başınızı dik tutacak gururunuz yok