KKTC’nin bir turizm ve yükseköğretim ülkesi olduğunu ifade ederek yazıma başlamak istiyorum. Neredeyse bir yılı aşkın bir süredir dünyanın içinde bulunduğu melun (kötü) hastalık nedeni ile ne üniversite ne de otel sektörü gerektiği gibi hizmet verememişlerdir. Ülkedeki hastalık dalgalanmaları, karantinalar, aşılardaki yavaş ilerleme, açılımı da yavaş ilerletmektedir. Başta cumhurbaşkanı olmak üzere hükümet her ne kadar iyi niyetle süreci yönetmeye çalışsa da ekonomi piramidinin sağlam bir altyapısı olmadığı için deprem misali en ufak olaylarda dahi sarsıntılar taşları düşürmekte ve açılan yaralar palyatif (geçici çözüm) tedbirlerle tedavi edilmek istenmektedir.
Turizmde devamlılık
Turizm öyle bir sektördür ki en ufak negatif durumlardan nem kapar ve kuş misali korkup uçup gider. Ama bunun yanında çok da iyi bir tarafı vardır; ilk seyahatinde turisti havaalanından ülkeye girdiği andan, geri dönüşüne kadar mutlu edebilirseniz en kısa sürede tavşan gibi süratle çoğalır ve ikinci gelişinden itibaren artan dostlarıyla gelir. Bu da otellerin, restoranların, alışveriş noktalarının en kıymetli hazinelerindendir. Yıllar önce Merit Crystal Cove Oteli’nin Girne’ye giden misafir servis aracının, giderken ve gelirken videosunu çektirmiştim. Ellerini kollarını sallayarak giden misafirler dönüşte koltuklara sığmıyor, midibüsün bagajını aldıkları ihtiyaç malları ve hediyelerle dolduruyorlardı. Her ne kadar her şey dahil formülü misafir dışarı çıkmıyor diye kötülense de Girne’nin Alsancak’ın ve birçok mekanın, özellikle otantik restoranların her akşam müdavim misafirini görebiliriz. Bugün artık tüm oteller her türlü yiyecek içecek ve kullanım malzemesini Kıbrıs’tan tedarik etmektedir. Merit otellerinden örneklendirme misal vereyim; Savaş Boransel diye bir kardeşimiz Ozanköy’ün ve civarının tüm ev hanımlarını çalıştırarak yıllardır otelin ekmeğini, yumurtasını hellim peynirini ayrellisini (kuşkonmaz) temin etmektedir. Bu misallerin diğer otellerde de aynen olduğu inancındayım. Dolayısı ile Kuzey Kıbrıs unutulmadan özel bir turizm açılım uygulama planının devreye alınması ve turizm bakanın başkanlığında otelciler, casinocular, restorancılar, acenteciler, ulaşım sektörü ve ismini burada zikretmediğim ilgili tüm paydaşlarla acil bir kriz masasının kurulması gecikmektedir.
Eğer biz başta söylediğim iki sektörü açamazsak, hükümetin yapacağı yardımlarla pansuman yapmayı bile başaramayız. Bu yazıma benzer konuları birçok yazılı mecralarda okuyorum.
Aşı konusu çözülmelidir
‘’Görünen köy kılavuz istemez’’ eski bir atasözüdür. Hemen hemen bütün dillerde de bu sözcüğün değişik versiyonları vardır. O zaman bir ada ülkesi olma şansını kullanarak çok süratli aşı tedariki konusunda elimizi taşın altına koymalıyız. Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesinde konuştuğum bir hemşire bir gün önce 11.00 – 16.00 vardiyasında bir noktada 800’den fazla aşı yaptıklarını söyledi. Bu konuda Sayın Ali Pilli ve Sayın Ali Çaygür’ü kutluyorum. Şu anda en son 27 noktada aşı yapılabilecek. Eminim ki sizler bu yazıyı okuyana kadar rakam artacak. Ama heyhat (ne yazık) depodaki suyun bitmemesi lazım. Aşı kanalının açık kalması lazım. Şu anda bu da bizim elimizde değil. İnanıyorum ki akılcı bir politikayla çok yakında Kuzey Kıbrıs devleti bu sorunu çözerek sektörün önünü açacaktır.
Tabi ki Kıbrıs’ta her zaman çatlak ses çıkar. Bu konuda da çıkacaktır. Tedbirleri elden bırakmayarak diğer ülkeler gibi bizimde yolumuzda yürümemiz gerekir. Kapanmak tek yol değildir veya diğer bir değimle uzun süreli uygulanacak bir yol değildir ülkemiz için.
Temennim en kısa zamanda bu pandemiden kurtulmamız ve ülke ekonomisinin çarklarının yeniden dönmesiyle yere sağlam, topraklarımıza daha emin basmamızdır.