Aytuğ TÜRKKAN
Kıbrıs’ın kaderinin belirleneceği Cenevre zirvesi için geri sayım sürüyor.. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunan Başbakan Alexis Çipras ve İngiltere Başbakanı Teressa May’in de katılmasının beklendiği uluslararası konferansta en önemli gündem maddesi güvenlik ve garantiler konusu olacak.
Kıbrıs Türk tarafı; Türkiye ile birlikte belirli esnemelere sıcak baksa da güvenlik ve garanti anlaşmasının yeni kurulacak federal devletin anayasasında olması gerektiği üzerinde dururken, Yunanistan ve Rum kesimi hiçbir koşulda garanti ve güvenlik anlaşması istemiyor.
Diyalog; Kıbrıs Türk siyasal yaşamındaki partilerin temsilcilerine garantiler konusunda bir esnemeye nasıl yaklaştıklarını sordu.
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ve Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP)’nin temsilcileri esneme olabileceği sinyali verirken, Ulusal Birlik Partisi (UBP), Demokrat Parti (DP)ve Halkın Partisi (HP)temsilcileri ise 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmaları’ndan herhangi bir taviz verilmemesi noktasında hem fikir.
Hüseyin Angolemli /TDP Milletvekili
“Güvenlik ve garantiler tarışılabilir”
Meclis’in en deneyimli isimlerden biri olan TDP Milletvekili Hüseyin Angolemli, güvenlik ve garantiler konusunun tartışılabileceği görüşünde. Angolemli, konuyla ilgili görüşlerini şöyle özetliyor:
“Güvenlik ve garantiler konusu tartışılabilir. Yeni bir ortam oluştu artık. Dağınık bir yaşam yok, biz Kuzey’de onlar Güney’de. Bir çözümde de bu böyle olacak. Bu çerçevede bizim için güvenlik çok önemli. Garantörlük konusu yeniden ele alınabilir. Türkiye’nin C Kuzey Kıbrıs’ın garantörlüğünü üstlenebileceği tartışılabilir. Bu konu tabu değil ama güvenliğimiz de esas olmalıdır. Buna benzer görüşler yabancı misyonlar tarafından da dile getirilmektedir.”
“15 yıl sonra yeniden değerlendirelim”
Angolemli geçiş süreci konusuna da destek veriyor:
“Güvenlik garantiler konmuşunda Güney 5 yıl sonra yeniden tartışalım derken, biz de 15 yıl düşüncesindeyiz. 15 yıl sonra oturalım konuşalım. Bence bu da bir esnemedir zaten. 15 yıl sonra baklalım bir duruma nedir, değerlendirelim, bana uygun geliyor.”
Hüseyin Angolemli, şöyle devam ediyor:
“Bence bu sürede büyük mesafe alındı, ilk kez bu kadar ilerleme oldu. O nedenle Cenevre’de bir kopma olacağına ihtimal vermiyorum, görüşmeler kaldığı noktadan devam eder gibi bir sonuç çıkar bana göre. Eğer bir anlaşma planı ortaya çıkmazsa BM “çok mesafe aldınız, liderleri tebrik ediyorum, çabalarınız boşa gitmesin, 2017’de de çözüm çalışmalarına devam edin” diyebilir ve sonuca gidilebilir. Kopma işi çok kolay değildir bu konjenktürde. Kopma durumunda daha büyük sorunlar çıkacağını herkes biliyor”
Erkut Şahali / CTP Milletvekili
“Türk tarafı esnemeye hazırdır”
CTP Milletvekili Erkut Şahali; güvenlik ve garabtiler konusunda esneme olabileceğini ancak Kıbrıslı Türklerin güvenliğinin esas olduğunu kaydetti:
İşte Şahali’nin görüşleri:
“Kanaatim odur ki, taraflar çok ciddi bir hazırlık içindedir ve verilen beyanlarda özü değişmemekle birlikte belirli nüanslar oluşuyor. Müzakerecimiz Özdil Nami’nin “Güvenlik, garanti ve toprak konusu dışındaki başlıklarda uzlaşı sağlandığına yönelik görüşü var. Tarafların katılımıyla geçekleşecek olan son oturum düğümü ya çözecek ya da karıştıracak. Cenevre’ye 5 tarafın katılacağı da artık belirginleşti. Umarım herkes mutlak çözüm hedefiyle masaya gelir. Güvenlik ve garantiler konusunda esnemeye Türk tarafı hazırdır, zaten bu beyanlar yapıldı. Yunan ve Rum tarafının pozisyonunun da sıfır garanti ve sıfır asker pozisyonundan uzak olacak gibi duruyor.
“15 yıl önemli değil, önemli olan kriterlerdir”
Güvenlik ve garanti konusunun 15 yıl sonra yeniden ele alınmasına ilişkin düşünceniz nedir?” sorusuna karşılık Şahali lşunları söyledi:
“15 yıl süresi müzakere payı olarak ortadadır. Bu süre Türkiye’nin AB üyeliği süreciyle alakalı olacak. 5’de olur 20’de , önemli olan gözden geçirmenin hangi kritere göre yapılacak olacağıdır. Yeni bir sorun ortaya çıkarabilir 15 yılın sonunda, o nedenle kriterler şimdiden saptanırsa makul bir durum olur. Önemli olan Kıbrıs Türklerinin kalıcı güvenliğinin olmasıdır”
Erkut Şahali Cenevre’den bir sonuç çıkmaması durumunu da değerlendirdi:
“Çözüm sürecinin alternatifi yeni bir çözüm sürecidir. Kıbrıslı Türklerin uluslararası tanınmış bir çözüm dışında daha güvenli bir yarına ulaşması söz konusu değil. KKTC’nin tanınması alternatifi de buna dahildir. Türkiye’ye ilhakı dahi dillendirme cesareti edenler var ki bu gelecek için karanlıktır. Karşılıklı kabul edilebilir sürecin zorlanması gerekir. Mutlak güvenlik ve mutlak esenlik bir çözüm formülüdür.”
Dursun Oğuz /UBP Milletvekili
“1960’daki anlaşmanın devamını istiyoruz”
UBP Genel Sekreteri , Gazimağusa Milletvekili Dursun Oğuz, güvenlik ve garantiler konusunda esnemeyi kabul etmediklerini belirtti.Dursun Oğuz şöyle dedi:
“Güvenlik ve garantilerde yetkili merci garantörlerdir. Ama biz UBP olarak 1960’daki anlaşma neyse ayni şekilde devamından yanayız. Bunla ilgili değişiklik konusunda garantörler karar üretecektir. Türkiye’nin garantörlükten vazgeçer ya da esner şeklinde bir görüşe bürüneceğini düşünmüyorum. 15 yıl sonra gözden geçirilmesi şeklindeki söylemlere de katılmadığımızı sözlerime eklemek isterim.”
“KKTC olarak yolumuza devam ederiz”
Dursun Oğuz Cenevre’de bir başarıya ulaşılamaması durumunda KKTC olarak yola devam edileceğini belirterek şöyle dedi:
“Annan planı zamanını anımsayalım, Kıbrıslı Türkler aldatıldı. “evet” diye Türklerdi, şimdi de “Rumların ikna edilmesi lazım” deniyor. “Evet” dendi ama uluslararası camia Kıbrıslı Türklere sahip çıkmadı, sözlerini tutmadı. KKTC bir devlettir, sadece Türkiye tanısa dahi bir cumhuriyetimiz var. KKTC’nin tanıtımıyla ilgili tabii ki Türkiye ile birlikte yolumuza devam etmemiz gerekiyor. AB de zaten 2004 yılında bu yana Kıbrıslı Türklere borçlu durumdadır. Bu konuda adım atması gerekir.”
Mustafa Arabacıoğlu / DP Milletvekili
“Güvenlik ve garanti konusunu tartışmam bile”
DP’nin deneyimli milletvekili Mustafa Arabacıoğlu ise dünyada yaşananları gördükten sonra garanti ve güvenlik konularının tartışılmaması gerektiğini söyledi. Arabacıoğlu şöyle dedi:
“Türkiye’de yaşanan terör olayları, Ortadoğu’daki savaşı gördükten sonra güvenlik ve garantiler konusunun pazarlık konusu dahi yapılmaması gerekir. Her konuda pazarlık yapalım ama güvenlik konusunda asla. Güvenliğin ne şekilde bozulacağının örneklerini yaşanıyoruz, işte dünyadaki örnekler ortada. Bu konuda hiç tartışma bile yapılmamalı. Rumlar güvenlik ve garantilerin çağdışı olduğunu söylüyorlar ama bakıyoruz dünyada terör örnekleri de çağdışı. Birlikte yaşarız uzun bir süre ve bakarız o zaman günü geldiğinde ne oldu ne bitti diye ama şimdi bir süre koyma, tartıştırma kabul edilemez. Büyük bir çalışma yapılıyor ama bence biz çok esnedik belli konularda. Mesela birincil hukuk olmaması gibi, 4 özgürlük konusu gibi. Bir de garantileri konu etmemiz lazım.”
“Bizim bir devletimiz var”
Arabacıoğlu Cenevre’de çözüm sağlanamaması durumunda KKTC’nin bir gerçek olarak ortada durduğuna dikkat çekti:
“Bizim bir devletimiz var, her ne kadar yerden yere vursak , iyi yönetemesek de bu kurumsal yapıyı ne yapabiliriz tabi Türkiye ile birlikte değerlendirmemiz lazım. Biz kendi aramızda bazı şeyleri konuştuk, ama bunlar hükümetin politikası değil ama bu süreç bir sonuca gelmesi lazım. Uzlaşılılamıyorsa da aslında bu bir uzlaşıdır. Zoraki nikah yapmaktansa çıkacak karara saygı duyulması gerekir.
Tolga Atakan / HP Genel Sekreteri
“1960 garantisi olmalı”
Halkın Partisi Genel Sekreteri Tolga Atakan da garantiler konusunda esnemeye karşı çıktı. Atakan şöyle dedi:
“Toplumun çok geniş bir kesimi garantilerde esnemeye sıcak bakmıyor, ziyaret ettiğimiz her noktada bu hassasiyeti görüyoruz. Hem cumhurbaşkanı, hem de müzakere heyetimiz bu hassasiyetleri değerlendirip adım atmalıdır. Kıbrıs Türk toplumunun genelini bu şekilde düşünürken bunu ortadan kalkacak şeklinde bir sulandırma halkı rahatsız eder.. 1960 garantileri anlaşmada net olarak yer almalıdır. Mesela AB garantisi, NATO ya da BM garantisi söz konusu olamaz. İşte Suriye’de yaşananlar ortada. Geçmişte yaşadıklarımız göz önünde bulundurulmalıdır. Unutulan bir konu daha var, 1960 garanti ve ittifak anlaşması Annan planında aynen korunuyordu. Bugünün Rum Başkanı Anastasadis de Annan planına evet demişti. Bunu da göz ardı etmesin kimse.”
“Geçiş sürecine onay vermek yanlış olur.”
Tolga Atakan geçiş sürecine şimdiden onay vermenin yanlış olacağını belirterek şunları kaydetti:
“Bugünden geçiş sürecine okey demek yanlış olur. Her konuda resim ortaya konmalı sadece garantilerde değil.. 15 yıl süre konusu da iyi değerlendirilmesi gerekir. Yürür mü yürümez mi, iyice etüd etmek lazım.”
Atakan çözüme ulaşılması halinde bundan sonrasına ilişkin toplumsal bir konsensüs sağlanması gerektiğini vurguladı:
“Eğer çözüm sağlanmazsa ne olacağı konusu oldukça önemlidir. Geniş bir toplumsal konsensüsü yakalamak zorundayız. Türkiye Cumhuriyetin’nin kurulma süreci öncesi Atatürk’ün topladığı Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi gibi bir şey yapılmalıdır. Olumlu ya da olumsuz durumu birlikte yaşayacağız çünkü. Herkes bir araya gelip sonrasını tartışmamız gerekir. Toplum karar vermesi gerekir. Buna da öncülük etmek gerekirse HP bunu yapacak kapasitededir.”
Güncelleme Tarihi: 04 Ocak 2017, 10:29