Yaşar SUVAT
Hüseyin Öksüz, küçüklüğünden bu yana ilgi duyduğu ahşap işlemeciliği yaparak ekmeğini çıkarmaya çalışıyor…
İlkokulu bitirdikten sonra eğitimine devam etmeyerek marangoz ve mobilyacı olan babasının yanında çalışmaya başlayan Hüseyin, vakit buldukça da ahşaptan oyuncaklar yapıyor. Çeşitli nedenlerden dolayı babasının sahibi olduğu atölyeden ayrılmak zorunda kalan Öksüz, çok sevdiği ahşaptan süs eşyası ve oyuncak yapma işini ilerletmeye karar verdi.
Hüseyin Öksüz, bu işi yapan tek kişinin kendisi olduğunu belirterek; “Baba mesleği mobilyacılık, dülgerdi. Babamın yanında çalışırken bu işleri yapmak için merakım vardı. Bu işi yapmak istedim ve oradan ayrıldım. Bu işi yapmak için sevmek lazım.” diyor.
Dayısının atölyesinde çalışıyor
Hüseyin, çalışmalarını yapacak bir atölyesi, kullanacağı alet edevat bir yana, işleyeceği tahta parçalarını alacak bile maddi imkanının olmadığını söylüyor. Ev boyası, bahçe temizliği gibi işler yaparak ev ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığını, eğer az miktarda para kalırsa onun ile tahta ve boya gibi ihtiyaç duyduğu malzemeleri aldığını belirten Hüseyin Öksüz, çalışma mekanının ise dayısına ait atölyenin bir köşesi olduğunu söylüyor.
Çevre esnafı destek oluyor
Kullandığı malzemelere şekil verme ve kesme işlerini ise mahallesindeki hayırsever bir vatandaşın atölyesinde yaptığını anlatan Hüseyin, çevre esnafın da kendisine destek olduğunu belirtiyor.
Vitrinleri süsleyecek minyatür araba, sandalye, bisiklet gibi ürünlerden, daha geniş mekanlara ve bahçelere konabilecek daha büyük parçalar da yapan Hüseyin Öksüz, yaptıklarını satamamaktan şikayetçi. Haftada ancak birkaç parça ürün satabildiğini söyleyen Öksüz, bu işten sağladığı gelirin evini geçindirmeye yetmediğini, temel ihtiyaçlarını karşılamak için, ahşap dolap, ev boyası, mermer işçiliği, bahçe temizliği gibi işler yaptığını anlatıyor.
Bulunduğu yerden kimse geçmiyor
En çok ihtiyacı olan şeyin, turistlerin ve vatandaşların görebileceği bir yerde 20-25 metre kare atölye olduğunu belirten Öksüz; şu an bulunduğu yerin kimsenin geçmediği ara bir sokak içerisinde olduğunu, bu nedenle de yaptıklarını satmakta zorlandığını belirtiyor. Ayrıca çalıştığı barakanın yaz aylarında sorun olmasa da kışın çalışmanın zor olacağını, özellikle yağmur yağdığında iş yapmasının mümkün olmadığını söylüyor.
Tahtalara can veriyor
“Turistlerin geçiş yerlerinden birinde 20-25 metrekare yerim olsa, hem yapacaklarımı orada yapsam hem de herkesin görebileceği bir yerde sergileyebilsem” diyen Hüseyin Öksüz, yaptığı ürünlerin küçük parçalar olduğu için bu işlere uygun aletlerinin bulunmadığından yakınıyor.
Tahtalara can vererek, minik sandalyelerden, bisikletlere, çift katlı otobüslerden, uçak ve traktöre, büyük ebatta klasik arabalara kadar çeşitli sanat eserleri denebilecek parçalar yapmakta maharetli Hüseyin Öksüz, konuşmaya gelince biraz çekingen davranıyor. Devam eden sohbetimizde az da olsa özel hayatından anlatmaya başlayan Öksüz’ün kelimeler boğazında düğümleniyor.
Elektriksiz ve susuz bir hayat
Evinde elektrik ve su olmadığını anlatan Hüseyin Öksüz, bir yakınının verdiği jeneratör ile idare etmiş ancak yakıt parası olmadığı için onu da çalıştıramıyormuş. Evde ne buzdolabı ne televizyon var diyen Öksüz, su ihtiyacını ise 4. kattaki evine bidonla taşıdığını söylüyor.
İki çocuğundan birinin engelli olduğunu ve eşinin engelli çocuğu ile ilgilendiği için çalışamadığını belirten Öksüz, ihtiyaçlarını devletin engelli çocuğuna verdiği aylık ile karşıladıklarını belirtiyor.
Hüseyin Öksüz, “Devletten ne iş ne de para istiyorum. Sadece bu gördüğünüz ürünleri yapabileceğim ve önünde yaptıklarımı sergileyebileceğim küçücük bir yer istiyorum” diyor.
Güncelleme Tarihi: 26 Ekim 2016, 09:49