Eski Müzakereci ve Doğu Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kudret Özersay, Diyalog TV’ye önemli açıklamalarda bulundu.
Özersay ayrıca, müzakere sürecindeki Avrupa Birliği konularını, bu bağlamda Kıbrıs Türk tarafı açısından sıkıntı yaratabilecek noktaları ve soru işaretlerini yaptığı yazılı açıklama ile değerlendirdi. AB müktesebatı söylemlerinin tehlikesine dikkat çeken Özersay, “Özel Danışman Eide, AB yetkililerinin nasıl bir katkı yapacağını tarif ederken çok önemli ve bir o kadar da tehlikeli bir ifade kullandı” diyerek, şunları kaydetti:
“Eide, ‘Çözümü AB prensiplerine ve müktesebatına nasıl tam uyumlu hale getireceğimizi saptamamıza yardımcı olacaklar’dedi. Bir kere bu noktada çok ciddi bir sıkıntı var. Zira çözümün uzun yıllardır yerleşmiş parametrelere göre “AB müktesebatına değil, “AB prensiplerine” uyumu söz konusu olmalıdır.
Sadece AB prensiplerine değil de, “AB müktesebatına da” tam uyum zorunluluğu inşallah Kıbrıs Türk tarafının kabul ettiği bir unsur değildir. Eğer bu sadece Sayın Eide tarafından yapılan bir hata ise, kendisine yol yakınken en erken zamanda gerekli uyarı Kıbrıs Türk tarafınca yapılmalıdır.
Müktesebata tam uyumlu bir çözüm demek, müzakere etmenize gerek kalmaksızın her konuda AB kurallarını aynen alıp Kıbrıs’ta uygulamanız anlamına gelir. Oysa bunu yapmanız durumunda ortada ne iki-kesimlilik kalır, ne de iki toplumluluk. Geleneksel olarak Kıbrıs’ta bulunacak olan iki-kesimli federal bir çözümde bir kurucu devletten gelip bir diğer kurucu devlette yerleşecek, ikamet edecek olan kişilerin sayısının sınırlandırılması öngörülmektedir.
Bunca yıllık mücaele sonlanır
“Bir kurucu devlette ikamet edenlerin ancak belirli şartları yerine getirmeleri halinde taşınmaz mal alabilmelerine izin verilmesi, yani taşınmaz mal satın alınmasının düzenlenmesi, sınırlandırılması öngörülmektedir” diyen Özersay şöyle devam etti:
“ Mülkiyet ve ikamet açısından getirilen bu sınırlandırmalar federasyonun iki-kesimli karakterini muhafaza etmeye dönük tedbirlerdir. Sayın Eide’nin dediği şekilde “AB müktesebatına tam uyumlu bir çözüm” yaklaşımı kabul ediliyorsa bu kadar yıllık mücadele ile yerleşmiş bir BM parametresi haline gelen “sarih çoğunluğu” ve kurucu devletlerin iki-kesimlilik karakterine saygıyı herkes artık unutabilir. AB içerisinde dört özgürlüğü her açıdan detaylı şekilde düzenleyen “AB müktesebatına tam uyum” demek, dileyenin AB içerisinde ve bu arada Kıbrıs’ta da dilediği yere yerleşip ikamet kurmasını; dilediği kadar taşınmaz mal alabilmesini ve dahasını mümkün kılar. O zaman da iki-kesimliliğin herhangi bir anlamı kalmaz. İşte sayın Eide’nin 11 Şubat Ortak Açıklaması’na ters düşen, Kıbrıs Türk tarafını ciddi bir cendere altına koyan bu yaklaşımının düzeltilmesi için acilen girişim yapılması gerekir diye düşünüyorum.”
Garantiler konusu
Diyalog TV’ye yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu’nun garantörlük tabu değildir” şeklindeki açıklamasına eleştiri getiren Özersay, bunun müzakere masasında elimizi zayıflatan bir unsur olduğunu ifade etti.
Özersay şöyle konuştu:
“Garanti Anlaşması’nı yeni ortaklığa göre tabii ki yeniden düzenlemek gerekecek bu bir ihtiyaçtır ve tabii ki konuşulacak ama siz “tabu değildir” ifadesini kullanırsanız karşı tarafa bizim için “vazgeçilmez değildir” sinyali vermiş oluyorsunuz. Karşı tarafta bu beklentiyi yaratıyor. Kıbrıs Rum tarafının siz hiç bugüne kadar kendisi için çok önemli olan konularda mesela “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı bizim için tabu değildir” ya da “taşınmaz malların iadesi bizim için tabu değildir” şeklinde ifadeler duydunuz mu? Görmüyorsak soru şudur? Kıbrıs Türk tarafının garantiler konusunda politik bir değişiklik mi var? Eğer varsa Sayın Cumhurbaşkanı’nın bunu açıklaması gerekir. Yoksa eğer ve devamından yanaysak, verdiğimiz sinyaller öyle bir beklenti yaratır ki içinden çıkamayız ve müzakerelerde kendi elimizi zayıflatmaktan başka bir anlam ifade etmez. ”
Mevcut kullanıcıdan ne anlıyorlar?
Liderler görüşmesinde mülkiyet konusunda yapılan açıklamalarla ilgili soruyu cevaplayan Özersay, mülkiyet hakkının tanınması konusunun çok problemli olmadığını kaydetti ama şu uyarıları yaptı:
“Yoruma açık bir konudur bu. Bu hakların değişik tercihler çerçevesinde hayata geçirileceğini söylüyor özel temsilci. Bu Rumların talep ettiği bir şeydi ama devamında bunun kritere bağlı olarak yapılacağını söyledi, bu da Türk tarafının tercih ettiği bir durumdur. O anlamda kendi içerisinde bir denge görüyorum. Ama bu metin mülkiyet sorununu çözmemizi sağlamıyor. Asıl önemli olan şudur; Bugüne kadar Kıbrıs Rum tarafı mevcut kullanıcı denilen ifadeden hep farklı anlam yükledi buna. Mevcut kullanıcıyı hep daraltmaya çalıştılar. “Kullanılan mal” ifadesine de farklı anlam yüklediler… Örneğin bir tarlanız var, sizler kayıtlı ama içerisinde herhangi bir şey yapmıyorsunuz, Rumlar bize “O mal senin adında kayıtlı olabilir ama kullanılan bir mal değilse boş mal görülmeli ve 1974 öncesi sahibine iade edilmeli” diyordu. Bu Annan Planı’ndan çok geride bir durumdur. Yapılan açıklamada bir problem yoktur ama o cümlede geçen mevcut kullanıcıdan bunları anlıyorsa Rumlar hala, o zaman bu rejimden bize bir şey çıkmaz. Kriterler de önemli. Eğer siz bu kriterleri Rumların isteğine göre düzenlerseniz çok daha fazla iade, Türklerin isteğine göre düzenlerseniz çok daha fazla tazminat içerisi. Onun için bunların belirlenmesi çok önemlidir.”
Güncelleme Tarihi: 29 Temmuz 2015, 10:13