Cumhurbaşkanı Musdtafa Akıncı, “Kıbrıslı Türkler açısından hayatî önemde olan siyasi eşitlik konusunda uzlaşamazsak, o zaman ilerleyemem ve bunu da çok net söylüyorum. Ucu açık bir prosedüre başlamaya da hazır değilim” dedi.
Güney Kıbrıs’taki Politis gazetesi, 26 Şubat’ta Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’le görüşmesi öncesinde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yla özel röportaj yaptı.
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Rum kamuoyuna vermek istediği birçok mesajı Politis aracılığıyla tekrarladığına dikkat çeken gazete, başlıca mesajının da, Rum Yönetimi Başkanı’na, desantralizasyon önerisini ayrıntılı izah çağrısı ile Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğine saygı gösterileceğine ve Kıbrıslı Türklerin rakip değil ortak olacağına dair yakınlaşma net olmadan garantiler konusunu görüşemeyeceği olduğunu yazdı.
Gazete röportajı okurlarına manşetten “Kıbrıs Sorunu Uzatmaları Oynuyor… Mustafa Akıncı’dan Politis’e Özel Röportaj… Nikos Anastasiadis’le Görüşmede Desantralize Federasyonu Netleştirmek İstiyorum… Siyasi Eşitlik Konusu Netleşmeden Garantiler Başlığına Girmek Niyetinde Değilim… İki Devlet Çözümünü Reddediyorum. Bugünkü Fiili Durum Ancak Bir Federasyon Çözümüyle Devrilebilir” başlık ve spotlarıyla aktardı.
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’un geçen hafta gerçekleştirdiği iki görüşmenin sonucu sorulduğunda, Lute’un ortak zemin bulmaya çalıştığına işaret eden Akıncı “bunca yıldır tavrımızın ne olduğunu, hangi konuların bizim için önemli olduğunu biliyorsunuz, öteki taraf için hangilerinin önemli olduğunu biliyoruz. Nerede olduğumuzu anlamaya çalışıyoruz çünkü siyasi eşitlikten söz ederken aynı şeyi mi kast ettiğimizi bilmiyoruz” dedi, şunları ekledi:
Etkin katılım şart
“Söz ettiğimiz kararların oy çokluğuyla alınması ise o zaman sözünü ettiğimiz üniter devlettir. Merkezî hükümette ortak yetkilerimiz olmazsa o zaman sözünü ettiğimiz iki devlettir. Ancak bir federasyondan söz ediyorsak, her iki tarafın da etkin katılımına ihtiyacımız var.”
Gazetenin, “Ancak anladığımız kadarıyla ortak zemin var. Anlaşmazlığımız etkin katılımın derecesiyle ilgili. Siz Kıbrıslı Türklerin bütün düzeylerde bir olumlu oyu olsun istiyorsunuz, Sayın Anastasiadis sadece hayati öneme sahip konularda diyor” görüşü üzerine Akıncı, şunları dile getirdi:
“Burada, enerji hayati öneme sahip bir konu mu diye sorarım. Maalesef bu konunun, Türk tarafının merkezî hükümetin işleyişini engelleyebileceğine örnek mesele gösterildiğini görüyoruz. Enerji politikasının hayati önemi varsa o zaman biz de katılmalıyız.
Sağlık, eğitim, kültür, spor gibi konuları üstlenecek iki oluşturucu devlet olacak, merkezî hükümetin her iki tarafı da ilgilendiren konularda merkezî yetkileri olacak. O zaman bunlardan bazılarını toplumlardan biri için hayati, öteki için hayati olmayan olarak farklılaştırma çabasının mantığı nedir?
Unutmayınız ki mesele sadece temsiliyet değil, 1990’lı yıllardan beri BM parametresi olan karar alımlarına etkin katılımdır. Keza Bakanlar Kurulu kararları düzeyinde bir olumlu oy yakınlaşma oldu, nasıl olur da yürütme düzeyinde kabul edilir de daha az önemli organlarda kabul edilmezi anlamadığımı Sayın Anastasiadis’e sıklıkla söyledim.
“Azınlık-çoğunluk mantığını bırakmamız lazım”
Ancak şu anda merkezî hükümette bile uzlaşılmadığını anlıyoruz. Her şeyin basit çoğunlukla geçebildiği bir Bakanlar Kurulu toplantısı düşünün. Bu, federasyon değil üniter devlettir.
Gazetenin “AB üyesi olarak kararların büyük bölümü talimat olarak Brüksel’den geliyor” hatırlatması üzerine, “durum buysa Sayın Akıncı neden işlevsizlikten endişeleniyor?” sorusunu yönelten Cumhurbaşkanı Akıncı, “bu yetkiyi Kıbrıs Türk tarafına verirsek, (eli ile tırnak işareti yaparak) ‘azınlık’ devletin işleyişini engeller söylemi var. Azınlık-çoğunluk mantığını bırakmamız lazım. Kıbrıs’ın küçük bir ülke olarak AB içerisinde diğerleri gibi eşit yetkiye sahip olduğunu Politis de yazdı. Dolayısıyla öteki tarafı ortak olarak, kaderini ve geleceğini kurduğun birisi olarak görmemiz gerek. Birbirimizi nasıl engelleyeceğimizi konuşmuyoruz. Ortak kabul edilen ilkeler, dünya ve Avrupa ilkeleri olacak çünkü Avrupa Birliği üyesi olacağız” dedi.
Gazete, Rumların “gerçek endişeleri” diye ifade ettiği güvenlik ve garantiler konusunu yönelttiği Akıncı, “bir tarafın güvenlik ihtiyacının öteki taraf açısından tehdit olarak algılanmaması gerektiği ilkesini ilk ifade eden benim” vurgusunda bulundu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sıfır sonuç elde ederiz”
“Ben söyledim, sonra Sayın Anastasiadis bir tarafın güvenliğinin öteki tarafından tehdit olarak görülmemesi gerektiğini söyledi. Güvenliği aşırı söylemlerden kaçınarak başarırız. Kıbrıs Türk tarafı, bugünkü durumdan (garantiler) tek bir noktayı bile değiştiremeyeceğini söylerse Rum tarafı kabul edemez. Rum tarafı, ki Crans Montana’da söyledi, sıfır asker ve sıfır garanti istiyoruz derse o zaman sıfır sonuç elde ederiz.”
Akıncı “çözümden sonra herhangi bir sayıda asker veya garantiler kalırsa Kıbrıslı Rumların endişeleri nasıl göğüslenecek?” sorusuna karşılık, “bir denge olmalı, Kıbrıslı Türklerin nasıl hissettiğini, Kıbrıslı Rumların nasıl hissettiğini görmemiz ve adım adım ilerlememiz lazım” dedi, şunları ekledi:
“Örneğin, kalması konusunda uzlaşılanlar dışındaki askerin çekilmesi aşamalı olacak. Bir miktar kalacağını kabul etmemiz gerek. Bunları Crans Montana’da BM Genel Sekreteri’nin huzurunda görüşecektik. Türk Başbakan Crans Montana’ya gelmeye hazırdı, maalesef birileri Sayın Çipras’ın gelmesini engelledi. Burada mesele herhangi bir tarafın aşırı yaklaşımlarıyla çözülemez. Anladığımız, Ankara’daki görüşmenin sonucu Türkiye ve Yunanistan’ın bunun için çalışacağıdır.”
BM Genel Sekreteri’nin 1960 garantilerinin sürdürülebilir olmadığı ve sonlanması gerektiği söylemi hatırlatılarak buna katılıp katılmadığı sorulan Akıncı, şunları ifade etti:
“Hiç bir şey değişmez”
“Kıbrıslı Rum lider siyasi eşitliği bile kabul etmeye hazır değilken, kabul etmiyorum. Sayıca çoğunlukta olan toplumun daha küçük toplum üzerinde tahakkümü olacağı izlenimi olduğu sürece sayıca az olan toplum her korumayı arayacak ve bunu sadece bir yönde arayacak. Kıbrıslı Türkler yetkiyi ve refahı paylaşma iradesi olduğunu ve bu ülkede nasıl ortak olarak yaşayabileceğimizi görmezse bu alanlarda hiçbir şey değişemez. Eski yakınlaşmaların kabul edilip edilmediğini görmemiz gerekir. Garantiler konusunu sordunuz, fakat olumlu oy dışında dönüşümlü başkanlık kabul edildi mi?”
“Hala detay bekliyorum”
Desantralize federasyon ile ilgili detay istediği hatırlatılarak Anastasiadis’le yapacağı görüşmeden beklentisi sorulan Akıncı, “hala desantralizasyon hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Sayın Anastasiadis ile son görüştüğümde somut fikirler sunmadı. Daha desantralize federasyona dair özgün öneri varsa, buna kapalı değiliz. Kurucu devletlere ne kadar yetki verilecek, bunlar hangileridir? Detay bekliyorum, görüşmenin mantığı budur. Telefonda bana, hazırlıklı geleceğini söyledi” dedi.
Akıncı’ya müzakerelerin resmen başlaması için ne istediği de soruldu. Genel Sekreter’in Kıbrıs geçici danışmanı Jane Holl Lute ile yapılmakta olan çalışmayı hatırlatarak, “BM, ortak zemin bulmak için (Lute ile) birlikte çalışmamızı istedi” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı, Lute’un ne zaman geleceği, belge getirip getirmeyeceği sorulduğunda ise “henüz dönüşüyle ilgili somut tarih yok” dedi ve şunları söyledi:
“Çok net söylüyorum”
“Ancak bize herhangi bir belge vermesini beklemiyoruz. Önemli olan, aynı şeylerden mi söz ettiğimizi, ortak vizyona sahip olup olmadığımızı görmek. Siyasi eşitlikten söz ederken başka bir şey anlaşılabilir. Daha önce (Sayın Anastasiadis) bu konuya aynı açıdan bakıyordu. Aynı tavrı koruyup korumadığını göreceğiz. Sonuç alma olasılığını zedelemek istemiyorum ancak Crans Montana’dan sonra olgular daha iyi olmadı. Bu kader, AB içerisinde bölünmüş bir ülkede kalmak bize yakışmıyor. Kıbrıslı Türkler açısından hayatî önemde olan siyasi eşitlik konusunda uzlaşamazsak, o zaman ilerleyemem ve bunu da çok net söylüyorum. Ucu açık bir prosedüre başlamaya da hazır değilim.”
Takvim şart…
Gazetenin “yani bir takvim mi istiyorsunuz” sorusuna karşılık, “Tabii ki” vurgusu yapan Akıncı şöyle devam etti:
“Bunu artık sadece ben söylemiyorum. BM Genel Sekreteri de söylüyor ve zannederim sizin toplumunuzdaki çözüm isteyenler, bu gerekliliğini hissediyor. Bugün, prosedürün tamamına dair üç sütunlu belge önerisi olduğunu işitiyorum. Vardığımız bütün yakınlaşmalar halihazırda tutanakların hepsinde siyah renkle yazıldı. Bunda başka zaman harcamamız için neden yoktur.”
Bence Akinci gitsin artik, iki devletli cozume karsiymis, Rumlar isterse napacan?