ABD’nin Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail ile güvenlik ilişkilerini geliştireceklerini belirtirken, strateji ortaklıktan söz etti.
Kathimerini gazetesine konuşan Mitchell’in, Güney Kıbrıs’ın tek yanlı ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgesinde (MEB) gerçekleştirilen sondajlara engel olunmaması yönünde net mesajlar verdi.
Mitchell söyleşisinde, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail’in Doğu Akdeniz’deki az sayıda demokratik, istikrarlı ve batılı ülkelerden olduğunu, ABD’nin bu ülkelerle iş birliğini geliştirmesinin doğal bir adım olduğunu belirterek, ABD’nin bölgedeki rolünün güçlendirilmesinin en doğal yolunun bu üç ülke arasındaki ittifaktaki rolünü güçlendirmek olacağını vurguladı.
Bu iş birliğine resmi katılımı gerçekleştirmenin yollarını incelediklerini belirten ve bu iş birliğinin hiç kimseyi dışarıda bırakmadığı gibi hiç kimseyi de hedef almadığını savunan Mitchell, söz konusu üç ülkeyle güvenlik siyasetinde birçok ortak noktaları bulunduğunu ve ortak stratejik fikri paylaştıklarını belirtti.
Doğal gaz konusu
Güney Kıbrıs’ın MEB’inde yürüttüğü sondaj ve enerji kaynakları faaliyetleriyle Türkiye’nin bu konudaki görüşünün hatırlatılması üzerine Mitchell, “Kıbrıs’ın egemen bir ülke olduğunu ve tüm egemen ülkeler gibi, değerlendirebileceği kaynaklarının bulunduğunu” belirterek “Kıbrıs hükümetinin bunu adil ve herkesin katılımıyla yapacağını umut ediyoruz. Nihayetinde bu karar, Kıbrıs’ın, liderlerinin, halkının kararıdır” şeklinde konuştu.
Mitchell, Türkiye’nin bu konudaki bilindik bakış açısının “tüm dünya karşısındaki tekil azınlık” şeklinde olduğunu iddia ederek tüm dünyanın Güney Kıbrıs’ın MEB’i konusunda uluslararası hukuka dayanan bir görüşe sahip olduğunu savundu.
“Kıbrıslıların bu kaynakları nasıl değerlendirecekleri konusunda, herkesi müdahil etmelerini umut ettiğini” ifade eden Mitchell, “bu kaynakların kullanımının adadaki siyasi sürece engel teşkil etmesini görmek istemediklerini” de vurguladı.
Mitchell, “Özellikle ABD gemileri işin içindeyken, Kıbrıs sularındaki hiçbir rahatsız etme eylemini dostane görmeyecekleri” uyarısında bulunurken “ENI’yle neler olduğunu gördüğümüzden beri durumu çok dikkatle takip ediyoruz. Türklerin son dönemdeki faaliyetlerinin, yılın başında gerçekleşenler kadar saldırgan olmadığını görmekten memnuniyet duyuyoruz” şeklinde konuştu.
Enerji konusunun Kıbrıs sorununun çözümüne katkı koyup koymayacağı şeklindeki bir soruya karşılık ise Mitchell, “Kıbrıs’ı stratejik açıdan hassas bir bölgede bulunan ve Batı’dan ve ABD’den diplomatik ekonomik ve stratejik taahhütler isteyen bir Batı ülkesi olarak gördüklerini” söyledi.
Federasyona destek
Mitchell, Güney Kıbrıs’la ilişkilerinin geliştirilmesi gerektiğini ifade ederek “iki toplumlu, iki kesimli federasyon çözümüne bağlı kalmayı elbette sürdürdüklerini ancak bu konudaki kilit unsurun, bu müzakerelerin onlarca yıldır sürmesi olduğunu” vurguladı.
Adadaki diğer çabalar sonuç verene kadar Güney Kıbrıs’la ortakları ve müttefik olarak iş birliği yapmayı geciktiremeyeceklerini vurgulayan Mitchell, Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’in yakın geçmişte ABD’de bulunduğunu ve bir niyetler açıklaması imzaladıklarını açıkladı.
Mitchell şunları söyledi:
“Güvenlik, anti terör faaliyetleri, siyasi iş birliği ve diğer konularda iş birliğini derinleştirdiğimizi sembolik ancak özlü şekilde ortaya koyduk. Bunun çok önemli olduğunu ve bölgedeki birçok oyuncuya, Kıbrıs’ı ciddiye aldığımızı ve bölgedeki varlığımızı güçlendirmeyi planladığımız mesajını verdiğini düşünüyorum.”
Mitchell ayrıca, ABD’nin Türkiye’yle ilişkisinin “zor ancak kritik olduğu” değerlendirmesinde de bulunarak Türkiye’nin bölgede üstlendiği rolün kendileri için gerekli olduğunu söyledi.
Mitchell, Türkiye’yle Kuzey Batı Suriye’de bir “modus vivendi” (geçici anlaşma-yaşam biçimi) oluşturmaya çalıştıklarını ifade ederken, S-400 füzelerinin Rusya’dan satın alınmaması konusunda Türkiye’ye baskı yaptıklarını da sözlerine ekledi.