Çiğdem AYDIN
CTP-ÖRP hükümeti döneminde iki yıl süreyle Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı yapan Asım Vehbi, daha sonra siyasete ara vererek eğitim sektöründe üst düzeyde yöneticilik yapmaya başladı.
Halen GAÜ Yöneticiler Kurulu Başkan Yardımcısı olan Asım Vehbi, çalışma hayatının hem kamuda hem de özelde verimsiz olduğunu söylüyor.
Soru: Siyasete ne zaman başladınız ne zaman ara verdiniz?
Yanıt: 1996 yılında başladım. Demokrat Parti, Parti Meclisine üye olarak seçildim ve 1998 yılına kadar da bu görevi sürdürdüm. Daha sonra uzun bir ara verdim ama siyaseti de yakından takip ettim. 2006 yılında Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) , Özgürlük ve Reform Partisi (ÖRP) hükümeti kuruldu ben de bu hükümette dışardan atanarak Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı olarak göreve başladım. 2008 yılının mart ayında Bakanlıktan ayrıldım ve yine siyasete ara verdim. Benim için önemli olan bir görevdeyseniz istediklerinizi toplum için ,ülke için yürürlüğe koyabilmektir yoksa o makamda olmanızın hiç bir anlamı yoktur.
Soru:Siyaset öncesinde ne iş yapıyordunuz, şimdi ne yapıyorsunuz?..
Yanıt: 1995 yılına kadar kendi aile şirketimizi çalıştırdım konfeksiyon ve tekstil ihracaatı yapıyorduk. 1994 yılında ABAD kararlarıyla sektör çöktü ve özel sektördeki maceram bu şekilde tamamlandı. Lefke Avrupa Üniversitesi’nde (LAÜ) Tanıtım ve Pazarlama Müdürü olarak göreve başladım (1995- 1996). Bakanlık sonrası Girne Amerikan Üniversitesi’nde (GAÜ) göreve geldim. Arada Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde(UKÜ) de 1997 yılından 2007 yılına kadar görev yaptım. Şu anda GAÜ’nün CEO’su ve GAÜ Yöneticiler Kurulu Başkan Yardımcısıyım.
Makam gidince gidiyorlar
Soru: Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi? Arayıp, soran oluyor mu?..
Yanıt: Birçok dostluklar arkdaşlıklar edindim ama hep politik kaynaklı olmadı. Politikada da edindiğim dostluklar var onlarla da zaman zaman görüşüyorum. Politika bana dost edinmeden çok çevre edinme ve sosyal iletişime katkı sağladı. Ama Bakan iken elinizdeki güç ve mevki gereği bir anda etrafımda beliren insanlar olmuştu onlar da yine geldikleri gibi bir anda kayboldular.
Soru: Size göre KKTC’nin en önemli sorunları nedir?
Yanıt: İlk olarak Kıbrıs sorunu en büyük sorundur, ikinci problemimiz ise verimsiz çalışma hayatıdır hem özelde hem de kamu düzeni ne yazık ki verimsizdir, her kademe de bunu görüyorsunuz. Son olarak da en büyük problemimiz kayıt dışı ekonomidir.
Soru: Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz? Yanlışlar nedir?.. Neler yapılmalı?..
Yanıt: Kesinlikle yetersiz kısır bir döngü içindeyiz. Meclise giren 50 arkadaşımız ve kabinedeki arkadaşlar sistem gereği ülkeye, devlete katkı yapmaya çalışmak orta ve uzun vadeli hedeflere kilitlenmek yerine tekrar seçilebilmeyi hedef alıp günlük sorunları çözmeye yönelik şeylerle uğraşıyorlar. Yeniden seçilebilmeye yönelik düğün dernek, cenaze, istihdam, belli başlı oy kalabalığı olan ailelere yakın olup onlara menfaat sağlayarak oy kaygısını en aza indirgemekle uğraşıyorlar bunları şimdi için söylemedim bu şimdi de daha önce de böyleydi sistem kişileri buna yönetiyor aksi halde seçilemezsiniz. Ve bu şekilde olan bu sistem politikacıları kısır döngüye sürüklüyor.
Başkanlık ve Tek Bölge seçimi
Soru: Bu söylediklerinize bakacak olursak burada KKTC’deki seçmen profili nasıldır?
Yanıt: Sistemi, toplumu yönetenlerle toplumun kendisi yarattı. Seçmenin artık daha bilinçli olması gerekiyor seçmen projeler isteyecek olgunluğa ulaşmışsa ve icraatların kendisine ileride çocuklarına daha demokratik, daha sosyal bir hayat sağlayacağını düşünürse bence düzelir. Bu profil 1974 yılından sonra kurulan sistemin neticesidir. Seçim sistemi tamamen değişmelidir. Tek bölge seçim sistem olmalıdır. Örneğin bütün adada düğün dernek cenaze gezemezsiniz, bir kitleye yönelik hizmet vermezsiniz, yatırımı ona göre yapamazsınız, bütün ülkenin vekili olmak gerek kendi bölgesinin vekili değil. Aksi halde örneğin Girne’den birileri bakar ve Girne’de oy kalabalığı olan birilerini seçer ona yatırım yapar seçim gayesinden de bu şekilde kurtulur ama bu beraberinde popilizmi de getirir.
Bana göre Başkanlık sistemine geçilmeli ve tek bölge seçim sistemi olmalıdır. Başkanlık sistemi dıştan atama bir kabine gerektirir ki akıllı bir Başkan bunu iyi seçecektir. Profesyonel ve işini bilen Bakanlar seçmelidir ki kendisi de seçilebilsin.Ve beraberinde bir düzenleme ile yasal bir düzenleme veya tahütle seçilecek olan Bakanlar maksimum iki dönem Bakanlık yapmalı ve bir daha yapmamalı bu popülizmin de önüne geçecektir çünkü seçilme gaylesi olmayacaktır ve tek derdi icraat olacaktır.
Soru:Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..
Yanıt: Mevcut yapı sürdürülemez. Ancak iki toplum da çoğunluklu olarak “kazan kazan” formülü çerçevesinde bir çıkar sağlanarak iki toplumun da istekli olacağı bir çözüm olması gerektiğine inanıyorum. Benim bu konuda kısa vadeli bir çıkar çözümü olmasıdır.
Ekonomi ve petrol konusunda bir çıkar anlaşması olma tehlikesi vardır oysa bir antlaşma olacaksa uzun vadeli ve kalıcı bir antlaşma olması gerekiyor aksi halde çıkara dayalı parça bir antlaşma bizleri geçmişte yaşanan üzücü olaylara tekrar sürükleme riski taşıyor. Benim bizim tarafa bir eleştirim var Anna Planı’na bizler evet dedik ve bu planı kapsamlı okumadan neye evet dediğimizi bilmeden evet dedik, Rumlar ise Papadopulos’un ağlamasıyla hayır dediler onlar da neye tam olarak hayır dediklerini bilmeden dediler.
Sonuç olarak müzakereler devam ediyor fakat bizim evet dediğimiz o Annan Planı alınıp Dişişleri Bakanlığı tarafından üzerinde çalışılmadı eksi yanları vardı bizim için ben olsam o planı alır iyice üzerinde uzman bir ekiple çalışır eksiklikler varsa tamamlayıp o planla bugün müzakere masasına otururdum en azından elimde bir planla otururdum. Kendi toplumuma uyarlanmış bir planla hazır olurdum. Ve şimdi önümüze gelebilecek bir başka plan olabilir biz yine tam olarak neye evet diyeceğimizi bilmediğimiz bir plana evet edeyebiliriz endişelerim bu yöndedir.
Çözüme hazır değiliz
Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?.. Değilse ne yapmalı?..
Yanıt: Ben hazır olmadığımızı düşünmüyorum. Ama zorlanacağız. İki boyutuyla bakmak lazım. Toplumsal ve sektörel olarak. Topluma bakarsak sosyal, kültürel ve düşünce yapısı olarak hazırız. Ama Güney bizden bu konuda daha geridir. Ekonomik boyutta ise çok hazır değiliz. Şu an için bizim ekonomik lokomotiflerimiz Turizm ve Üniversitelerimizdir. Eğer yüksek öğretime bakarsak biz Rumlardan kat kat daha iyiyiz ve bir çözüm olursa da öğrenci akışımız daha da ivme kazanacak. Turizmde de yine Rumlardan iyiyiz çözümün gelmesi halinde turist akışı da hızlanacaktır ve izolasyon, ambargolar gibi çağ dışı uygulamalar ülkemiz üzerinden kalkacaktır. Hizmet sektörüne bakıldığında bu alanda da kötü değiliz ama Türkiye ile işbirliğimizi artırma yoluna genişletme yoluna gitmeliyiz.
Soru: Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak? Ve bu nasıl çözülebilir?..
Yanıt: Günün sonunda milli duygular ne kadar da öne çıkarsa ben ekonominin ve mal-mülk, toprak konusunda ciddi sıkıntılar olabileceğini görüyorum.
Güncelleme Tarihi: 21 Temmuz 2016, 09:46