Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Kıbrıs sorunu için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute'un birkaç hafta içinde sunacağı raporla ''şapkadan tavşan çıkarmasını beklemediğini, o şapkada üç aşağı beş yukarı ne bulunduğunun belli olduğunu'' söyledi.
Özersay, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Guterres'in New York'taki görüşmesinin ardından AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
İsviçre'nin Crans-Montana kentindeki müzakerelerin başarısız olmasının ardından BM Genel Sekreteri Guterres'in Kıbrıs sorunu için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute'un taraflarla istişareler yürüttükten sonra sunacağı rapora ilişkin değerlendirmede bulunan Özersay, şöyle devam etti:
''Son 50 yıldır devam eden müzakerelerde tarafların pozisyonları, nerelerde, nereye kadar esneklik gösterebilecekleri kabaca belli aslında. Dolayısıyla şimdi 50 yıl aradan sonra sayın Lute'un şapkadan tavşan çıkarmasını beklemiyorum çünkü o şapkada üç aşağı beş yukarı ne olduğu bellidir ve zaten tarafları ziyaret ederek kimin ne istediğini, neyi istemediğini, kimin neyi kabul edip neyi kabul etmeyeceğini sorup öğrenmiş durumda ama Genel Sekreter de bunları zaten biliyor. Genel Sekreter de son iki gündür doğrudan hem Kıbrıs Türk hem Kıbrıs Rum kesimi tarafından, Türkiye ve Yunanistan'dan bunları dinledi.
İki kritik mesele var. Birincisi, taraflar aynı vizyona mı sahipler sorusu havada. Bu sorunun yanıtı henüz net değil. Genel Sekreter açısından da belli ki net değil. İkincisi, tarafların gerçekten bu sorunu çözmeye dönük bir siyasi iradeye sahip olduklarını test etmeye yönelik bir sorusu var. Bunlar tamam olursa 'hangi metodoloji, hangi yöntemi kullanırsak bu sorunu çözüme ulaştırırız' sorusu var.''
BM Genel Sekreteri'nin 50 yıl aradan sonra daha önce yapılmayan bir şey yaparak müzakereler kaldığı yerden devam etsin demek istemediğini söyleyen Özersay, ''Geldiğimiz noktada yarım asırdan sonra yapılabilecek en doğru şey de bu türden bir sorgulama.'' dedi.
“Başarısız olan her müzakere…”
Özersay, başarısızlığa uğrayan her müzakere sürecinin iki toplumun da hem kendi siyasi liderliklerine hem müzakere süreçlerine hem de BM'ye olan güvenini sarstığına, kredibilitenin erozyona uğradığına değinerek, ''Gerçekten başarıya ulaşılacağından emin olunmadıkça bir müzakere sürecine girmek Kıbrıs'ı daha fazla bölünmüşlüğe, çözümsüzlüğe, yılgınlığa götürür'' değerlendirmesinde bulundu.
Müzakerelerde geçen yıl İsviçre'deki noktaya dönüldüğünde Kıbrıs Türk tarafının önemli bir zemin kaybedeceğini anlatan Özersay, şunları kaydetti:
''Kıbrıs Türk tarafı 'bütün iyi niyetiyle son aşamaya geldik zaten artık burada ya biter ya da biter hissiyatıyla' birtakım açılımlar yaptı ve esneklikler gösterdi ama Kıbrıs Rum tarafı kendi üzerine düşen konularda o açılımları yapmadı, dönüşümlü başkanlığı kabul etmedi. Kıbrıs Türk tarafının karar alma mekanizmasına etkili bir şekilde katılmasını sağlayacak açılımı yapmadı. Oraya geri dönerseniz siz çok dezavantajlı bir yerden başlarsınız. Müzakerelerin kaldığı yerden aynen devam etmesi statükonun devamına hizmet edecek. Bir çözüm getirmeyecek.''
Olası bir referandumda hayır çıkarsa…
Olası bir müzakere sonucu referanduma götürüldüğünde "hayır" çıkması durumunda Kıbrıs Türk tarafının statüsünün ne olacağının baştan tanımlanmasını isteyeceklerini vurgulayan Özersay, şöyle devam etti:
''Diyelim ki sayın Lute, şartlar çok uygun görünmüyor. Taraflar aynı vizyonu paylaşmıyor, beklentileri birbirinden çok farklı ve müzakerelerin yeniden başlaması yarardan ziyade zarar getirir diye bir tespitte bulundu ve müzakereler başlamadı ne olacak bundan sonra. Şimdi yapılması gereken, bir kere iki taraf fiziken ve fiilen adada yaşamaya devam edecek, var olmaya devam edecek. Kapsamlı çözüm olmadan da iki taraf arasında iş birliği ve diyaloğu geliştirmek için adım atmamız gerek. Bu sadece müzakere ederek atacağımız adımlar değil aynı zaman da tek yanlı adımlar atmamız gerek. Yakında iki tane daha yeni geçiş kapısı açılacak ve dövizde yaşanan gelişmelerden dolayı eskiden Kuzey Kıbrıs'a hiç gelmemiş olan binlerce Kıbrıslı Rum Kuzey Kıbrıs'a geliyor şu anda daha ucuz olduğu içi, alışveriş yapmak için. Sadece bu bile, iki taraf arasındaki ekonomik ilişki, kendiliğinden iki tarafın birbirini daha fazla tanımasını, daha fazla güven tesis edebilmesini, daha farklı alanlarda iş birliği yapmasının yolunu açacaktır. Ada'daki fiili durum çerçevesinde tarafların olabildiğince çok alanda iş birliği yapması için hepimizin çaba göstermesi gerek eğer bir müzakere süreci yaşanmazsa.''
“KKTC'nin tanıması bizi tabii ki memnun eder''
KKTC'nin tanınması yoluna gidilip gidilmeyeceği sorusuna ise Özersay, ''Tanınma sizin dışındaki tarafların rızasına dayalı. Başka devletlerin KKTC'yi tanıması bizi tabii ki memnun eder ama tanımasını oturup beklemememiz gerek. Bizim KKTC olarak yapmamız gereken şey olabildiğince fazla uluslararası hukuk kurallarının içine girmek” yanıtını verdi.