banner564

Ömrünü ülkesine adadı

Adını Kıbrıs Türk tarihine ‘ilk kadın başhekim, sancaktar ve anestezi uzmanı’ olarak yazdıran Ayten Salih Berkalp 1960 ve 1974 yıllarında devlette etkin görevlerde bulundu

Ömrünü ülkesine adadı
banner598

Afet İLBAN

Gazimağusalı 87 yaşındaki ilk kadın başhekim, sancaktar ve anestezi uzmanı olan Ayten Salih Berkalp, 1960 ve 1974 yıllarında yaşanan olaylara tanıklık etti, etkin görevlerde bulundu.
Toplumsal direniş yıllarının sonrasında KKTC’nin kuruluşuna giden süreçte yönetici pozisyonunda devlet kademesinde görev de üstlenen Berkalp, özel hayatıyla ilgili, “O günlerde evlenmeyi düşünemezdim, bir erkekle evlenmeyi düşünecek zamanım yoktu. Ben kendimi ülkemle evlenmiş gibi düşünüyordum” ifadelerini kullandı.
Türk Ajansı Kıbrıs’ın sorularını yanıtlayan Berkalp, çocukluğunu, gençlik dönemini, İstanbul yıllarını, Kıbrıs’a döndükten sonra yaşadıklarını anlattı.  
İstanbul Çamlıca Kız Lisesi'nde eğitimini tamamlamasının ardından yine Türkiye'de Erenköy Lisesi'nde "Olgunluk Sınavı"na girdiğini dile getiren Berkalp, bu sınavı başarıyla geçtiğini aktardı. Kıbrıslı yani yabancı uyruklu biri sıfatıyla üniversiteye Tıp Fakültesi'ne kayıt için gittiğinde, liseyi Türkiye'de okuduğu için üniversite giriş sınavına girmesi gerektiğinin kendisine söylendiğini kaydeden Berkalp, bu sınavı da iyi dereceyle geçtiğini belirtti. Ancak Tıp Fakültesi ile birlikte başvuru belgesine en çok puan gerektiren "Diş Hekimliği"ni de yazdığı ve kazandığı için üniversite eğitimine "Diş Hekimliği" ile başlamak zorunda kalan Berkalp, Şubat ayında Tıp Fakültesi'ne geçiş yaptırdı.
İlkokuldan itibaren sporla iç içe olan Ayten Berkalp, İstanbul Çamlıca Kız Lisesi'nde voleybol, basketbol, atletizm takımlarında da yer aldı, şampiyonluklar kazandı. 

1960'ta Kıbrıs’a dönüş
6 yıllık Tıp Fakültesi eğitimini tamamladıktan sonra 1960 yılında Kıbrıs'a dönen Berkalp, 1 yıllık mecburi hizmetinin sonrasında Limasol'a tayin oldu. Limasol'da 1 yıla yakın çalıştığını ifade eden Ayten Berkalp, o dönemde genel pratisyen olduğunu, nöbetçi olduğu günlerde ise anestezi yapma mecburiyetleri olduğunu anlattı. Anestezi konusunda daha fazla eğitim almak için Lefkoşa Hastanesi'ne giden Berkalp, "Kanlı Noel" olarak bilinen Aralık 1963'te olaylar çıktığında anestezi asistanı olarak Lefkoşa Devlet Hastanesi'nde çalışıyordu. 
Anestezi uzmanı 2 Rum doktorun izinli olması nedeniyle, olaylar başladığında Lefkoşa Hastanesi'nde sadece Dr. Vedat Keus ve kendisinin anestezist olarak görev yaptığını aktaran Berkalp, hastanenin cerrahi bölümünde ise tek başına çalıştığını ifade etti.

Ledra Palas'tan silah sesleri geldi
Yaralıların cerrahi bölümüne geldiğini anlatan Berkalp, olaylar başlamadan 1 gün önce Türk Hekimler Birliği’nde toplandıklarını belirterek, şunları kaydetti:
"Türk Hekimler Birliği’nde toplandık ve dendi ki, 'Eğer hadiseler çıkarsa Rum bölgesine gidemezsek, Türk bölgesindeki klinikler özel hastane gibi çalışacaklar.' Ben Necdet Ünel'in kliniğinde görev alacaktım. Yalnız ben şunu sordum, 'Bana Rum tarafına gitme diyorsunuz, ben nasıl gitmeyim, Rum tarafında yaşıyorum.' 'Gitmeyeceksin' dediler bana… 'Lütfen bakandan (Niyazi Manyera) izin alın' dedim. Çünkü ben gitmezsem de bir hasta ben olmadığım için geç kalınır ölürse, ben ertesi ne yüzle hastaneye gideceğim, ben doktorum. 'İzin verilirse gitmem ama verilmezse gidiyorum' dedim. Sayın Bakan, başhekimle konuştu. Başhekim, "Dr. Ayten'in gelmesi lazım' demiş. Ben o gece hastaneye döndüm ve pencereden baktığımda köprünün üzerinde askerleri gördüm ve anladım bir hadise çıkacağını... Nitekim pazar gecesi (21 Aralık) ameliyat için anestezi verirken Ledra Palas'tan silah sesleri geldi, Çetinkaya'dan cevap geldikten sonra, her mahallede çatışma çıktı. Çatışmalar sabaha kadar devam etti."
Berkalp, ertesi sabah yaşananları ise şu sözlerle anlattı:
"Pazartesi sabahı kapıyı açtım, gidip hastama bakacaktım, karşımda tanımadığım genç bir çocuk ve erkek hemşire gördüm. (Menteş Zorba ve Veli Hüseyin) Erkek hemşire bana dedi ki, "Abla bizi ne olur Türk tarafına götür, evimize gideceğiz.' İzin almaya gittim, alamadım. Ben de çocukları ve hastanedeki dairemi yoklamalarına izin vererek, çocukları pazartesi akşamına kadar dairede muhafaza ettim. Pazartesi akşamı, başhekim çocukları benden alıp, başhemşirenin evine verdi. Ve çocuklar kurşunlandı. İki olay oldu hastanede biri bu... Biri de bu olaydan önce hasta oğluna kan verilen bir babayı benim bilgim haricinde kan bankasına yolladılar ve bir daha görmedik adamı, ölüsünü gördük sonra morgda... İlk vakamız budur Yusuf Ahmet... Ondan 1 ay sonra oğlunu da yolladılar bize… Belli ki kanaması oldu, kan vermediler, oğlu da öldü...
Bu iki olay üzerine 'Ben artık çalışmıyorum' dedim ve o adamlar bizi de takip etti belki şahidiz diye bizi yok edeceklerdi. Bir Rum genç doktor beraber çalıştığımız, 'Ne arıyorsunuz' dedi onlara. Ben, 'İçerde ameliyathanede silahlı adamlar var, bizi takip ettiler' dedim. Genç Rum doktor önüme geçti ve, 'Ne münasebet… Dışarı çıkın, onu öldürmek için önce beni öldürmeniz lazım. Ayıptır bu kadın 48 saattir bizim için çalışıyor' dedi.”

Makarios'un gelişi
24 Aralık'ta Türk uçaklarının geçiş yapmasının sonrasında Makarios'un, bir doktor ve başhemşire dahil 30'a yakın kişinin 2 odada kapalı ve tehlikede olduğunu öğrendiğini aktaran Ayten Berkalp, o gece Makarios'un bizzat hastaneye geldiğini söyledi.
Makarios bana dedi ki, 'Sizi kurtarmaya geldim'... 'Nasıl kurtarıyorsunuz bizi' dedim. 'Sizi sarayıma götürüyorum' dedi. 'Bizi burada öldürmüyorsunuz, sarayınızda öldüreceksiniz ve yok edeceksiniz' dedim. Makarios, 'Ben bir din adamıyım, ne münasebet, sizi piskoposhaneye götüreceğim' dedi. Ben de 'Bir şartla çıkarım İngiliz Yüksek Komiserliği'ne haber ederseniz' dedim. Onun üzerine gittik. Ertesi gün bizi İngiliz Yüksek Komiserliği'ne götürdüler, bunun sonrasında Türk bölgesine geçirildik.

İlk defa yüksek sesle ağlamaya başladım
Türk bölgesine geçirilirken, ilk defa medyanın da kendileriyle birlikte Türk bölgesine geçtiğini anlatan Berkalp, Türk bölgesine geçer geçmez Kumsal Katliamı'na tanık oldu.
Dr. Küçük'ün ailesinden bana medyayı bir yere götürme emri verildi. Gittiğim yerin neresi olduğunu bilmiyordum. Meğer Kumsal'daki şimdi müze olan binaymış. Girdik içeriye, arkaya doğru gidiyoruz. Bir kapı açtılar, banyoya girdik, tuvalet ayrı, banyo ayrı... Bir baktım, yaklaştım, bir kadın iki kolu açık, öndeki kolunda iki çocuk, diğerinde tek bir çocuk... Çok kötüydü... Unutamadığım olaylardan bir tanesidir bu... Çok ölüm gördüm doktorum, hastanedeki 2 çocuğun da ölüsünü de gördüm onlara da çok üzüldüm ama bu sabiler... İlk defa o kadar insanın içinde arkada medya grubu yüksek sesle ağlamaya başladım. Bayılıyorum gibi oldum sallandım. Biri beni tuttu, beni hemşire zannetmişler, 'Üzülme hemşire hanım, intikamlarını alacağız' dedi. Beni çıkardılar ve Adiloğlu Hastanesi'ne yolladılar.

1971’te başhekim oldu
1967-1968’de İngiltere’de ihtisas eğitimine devam eden Berkalp, dönüşte ve ondan önce de 1964-1967 yıllarında Baf-Poli, Lefke-Erenköy’e doktor olarak gitti. Anestezi uzmanı olduktan sonra 1971’de başhekim olan Berkalp, ilk 1962-63 yıllarında, daha sonra ise 1971’de mücahide olarak yemin etti. Bu iki yeminin de teşkilata giriş yemini olduğunu söyleyen Ayten Berkalp, 1971-74 arasında istihbaratta eğitim gördüğünü belirtti.

20 Temmuz 1974…
20 Temmuz 1974’te olaylar başladığında Limasol’da olduğunu dile getiren Berkalp, “Akşam bizim mevziler yavaş yavaş düştü, 2 mevzi hariç… Bütün halk bizim hastanenin önündeki alana toplandı. Limasol’un nüfusu o zamanlarda 7 bin… Bir kısmı üslere doğru kaçarken, kalan halkın 2 bin kişisi esir alındı, stadyuma kondu. Sadece erkekler 15 yaşından 70 yaşına kadar sonra yaş sınırı 65’e düştü, 8 gün 8 gece açıkta güneşin, 45 derece sıcaklığın altında kaldılar. Stadyum deniz kenarındaydı gece nem, gündüz sıcak… Limasol Türk Hastanesi’nin önü çok dolunca kadınları ise 1 gece için bir kliniğe topladılar, ertesi gün salıverdiler. Ben hastanede kaldım, terk etmedim. 14 bakıcım, 144 kişi odu, 100 küsur kişi katıldı bana… Ben kendilerine bir görev çizelgesi hazırladım. 10 Ağustos’ta İkinci Barış Harekâtı başlamadan yaralıları toplayıp kuzeye geldim, hastaneye bıraktım.

Güney sancaktarlığı görevi
Bu kez beni bayraktara götürdüler. Dr. Necdet Bey, ‘Benden bir subay istemiştiniz, işte size Dr. Ayten. Başka bu görevi yapabilecek kimse yok’ dedi. Komutan kadın olduğum için beni hiç yadırgamadı, ‘Lütfen Ayten Hanımın Güney sancaktarı olduğunu belirten bir yazı yazın’ dedi. Ben, ‘Bana sözlü olarak ne istediğinizi söyleyin önce’ dedim, O da, ‘Biz güneyde bir sancaktar istiyoruz, hem güneydeki mücahitlerimizi derleyip toplasın, köylere de gidebilen, ama sakın kaçak işlerine girmeyin, hayatınızı tehlikeye atmayın. Benim 40 bin askerim var, eğer Rumun bize yönelik harekâtını yarım saat önce bildirirseniz, binlerce askerin hayatını kurtarırsınız’ dedi. Tüylerim diken diken oldu. ‘Görevi aldım kabul ettim’ dedim.”

Bürokrasiye adım…
20 Temmuz sonrasında 1975’te Sağlık Bakanlığı Müdür Muavini görevini üstlenen Dr. Ayten Berkalp, böylece bürokrasiye de adımını attı. Yöneticiliğe başladığı üçüncü yılda, müsteşarının emekli olduğunu, müdürünün hayatını kaybettiğini dile getiren Berkalp, müdür muavini olarak bu iki görevi yürütmeye başladığını ve 1978’de mecburi Sağlık Bakanlığı müsteşar vekilliği görevini aldığını kaydetti. 1982’ye kadar bu görevi yürüttüğünü dile getiren Berkalp, 1982’de Sağlık Bakanlığı Müsteşarı olduğunu ve 1991 yılına kadar bu sürdürdüğünü belirtti.

Ben kendimi ülkemle evlenmiş gibi düşünüyordum
Mücadele içinde geçen hayatında neden hiç evlenmediği sorusunu da yanıtlayan Berkalp, “O günlerde evlenmeyi düşünemezdim, bir erkekle evlenmeyi düşünecek zamanım yoktu. Ben kendimi ülkemle evlenmiş gibi düşünüyordum” diyerek, karşısına çıkan kişilerin de genellikle yabancı olduklarını belirtti.  

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner473