Bugün turizm yazmayacağım.
Hiçbir zaman bu güzel satırları siyaset ve veya belirli bir kurum ve kuruluşa alet etmedim. Sadece yıllarca akademik ve sektörel tecrübelerimi kendi doğrularım ışığında sizlerin huzuruna getirdim.
"Neden hep siyasette aynı yüzler yıllardır bu meclisin koridorlarını aşındırıyor? Başka yüzler neden bu meclisin bir parçası olmuyor veya olamıyor ?" Bu sözler birlikte üniversite yıllarımda aynı sınıflarda okuduğum Önder'e ait.
Türkiye'de işini kurmuş, önemli başarılara imza atan, eşinin görevi nedeni ile de bu günlerde İsviçre'de yaşayan Önder kardeşim belki bizlerden dolayı Kıbrıs siyasetini yakından takip ediyor.
Halkın yüzde yetmiş yediye yakını devletten para çekiyor
İster emekli, ister kamuda istihdam edilen kişilerin genel Kuzey Kıbrıs bütçesi ve maliyesi içerisindeki oranı yüzde yetmiş yedisi.
Geriye kalan diğer yüzde yirmi üçlük oran ile ekonomiyi, eğitimi, turizmi parlatacaksınız, altyapıyı geliştireceksiniz, hepsinden önemlisi Kuzey Kıbrıs’ı tanıtacaksınız.
Hele bir de doğaüstü olaylar, Covid, Global pandemi bir de siyaset kendi geleceğini, ülke geleceğinden önce görür ise ülke yüzde otuz beş gibi bir açık ile bir yıl sonrasını planlamaya itilir. Sonuç tam bir hüsran.
Kamu çok şişmiş durumda
Yıllardır iktidara gelen partiler, "o senin kızın, bu benim oğlum idare edin, yerleştirin bu gençleri kamuya, onlar bizdendir, hiç merak etme. Devam edelim, "Sn. Bakan, bizim bu çocuklara sahip çıkmaz isen, seçim zamanı gösteririz sana, ona göre "Win - Win siyaseti, al gülüm, ver gülüm zihniyeti bu küçücük ülkenin en büyük çıkmazı ve yanlışı.
Bakıyorsunuz böyle küçük bir toplum içerisinde, bu kadar çok sık hemen hemen on üç ayda bir seçim oluyor ise düşünmek lazım. Bu periyot içerisinde ise yeni haklı veya haksız bu vatandaşlar yapılıyor ise, takdir edersiniz ki bu yeni vatandaşlar vatandaş yapılırken belirli sözler de alınarak bu ülkenin vatandaşı yapılıyor. Uzun lafın kısası, iktidara hizmet eden bu yeni vatandaşlar var.
Bu yüzdendir ki birbirine adeta gebe olan iki taraf da sistemi bozmuyor ve o yüzden hemen hemen aynı yüzler yıllardır siyaseti adeta meslek edinen bu dostlarımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni idare ediyor.
Varsa aksini iddia eden çıkalım, istedikleri zaman programımıza davet edelim, bir saat konuşalım.
Bu arada bu siyasetçilerimizin hiçbirinin suçu yok. Seçiliyorlar sonuçta. Öyle veya böyle. Yıllardır yapılan tarihin tekerrür ediyor olması. Bu kadar çok hekim doktorun siyasetin içerisinde olması bence doğru değil. Hekim sağlığı yönetebilir ama, eğitim, turizm, ekonomi, çalışma, ulaştırma bayındırlık, İçişleri ve diğerlerini yönetemez. Zaten yönetebilecek kabiliyette olsalar ülke olarak bu halde olmazdık. Doğruya doğru.
Liyakat her şeyin üzerinde olmalı
Parlamentoda görev alan herkes liyakat sistemine göre seçilmeli.
Hadi seçilmedi diyelim, alt kadrolar, müsteşarlar, özel kalem, bakanlık müdürleri, gerçekten de bakanı doğru yönlendirme kapasitesi olacak kişilerden seçilmeli. Sadece "o bizden, bu bizden değildire" bakılmamalı.
Halkın iradesi her şeyin üstünde olmalı
Halk iradesi dışında hiçbir unsur kabul edilemez.
Kuzey Kıbrıs halkı artık şapkasını önüne eğerek düşünmeli.
Bu siyasetçiler kim tarafından seçiliyor? Halk neden yıllardır bu şikayet edilen sistemi sonlandırmak için çaba sarf etmiyor? Ülkemizde bu kadar kendi alanın uzmanı, doktoru, doçenti hatta profesörü olan kişiler seçilmiyor da hep aynı yüzler siyasetin önemli halkalarını oluşturuyor? Bu aynı yüzler kendi kendine mi oy veriyor ve seçiliyorlar?
Meşhur bir söz var "Halklar hak ettikleri gibi yönetilir…"
Gençler bu ülkeye kök salsın, çocuklarımız ona buna mahkum olmasın diyor isek, halkımız kimi seçerken iyice düşünmeli.
"Turizm Hayattır…"