Hazırlayanlar : Av. Orhan Arsal ve Av. Şengül Göksu
Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı Taner Erginel ile İcra Sorunları ile ilgili Söyleşi
Soru: Mazbata sorununu anlatıyorsunuz ve geçmişte böyle bir sorun olmadığını söylüyorsunuz . Zamanla hükümlü borcun taksitlerle ödenmesi için emir verme konusundaki uygulama mı değişti?
Cevap: Evet öyle oldu. Bu nedenle mazbata sorunu ortaya çıktı. Bir çok insan borcunu ödeyemediği için hapse atıldı. Onlar arasında yurt dışına kaçanlar ve intihar edenler oldu.
KKTC de uygulanan Anglosakson hukuk sisteminde taraflar yasalara aykırı olmama koşuluyla her konuda anlaşabilirler ve bu anlaşmayı Mahkeme kararına dönüştürebilirler.
Diyelim ki davacı bir dava açarak taleplerde bulundu. Bu davanın karşı tarafa tebliğ edilmesi gerekir. Davalı Mahkemeye gelmez ve meydanı boş bırakırsa davacı kendisi veya tanıkları şahadet vererek davayı ispat edebilir ve hüküm alabilir. Davalı Mahkemeye gelip talebi kabul ederse yine anlaşma gereğince karar verilir.
Adversarial yargılama yönteminin bu temel çalışma şeklinin genelde adil olmakla birlikte bazı konularda adil sonuç vermediği anlaşıldı. Bu nedenle borçlunun gelirine yönelik icrada ve taksit dilekçelerinde tamamen farklı bir prosedür kabul edilmiştir. Sistemde bir istisna yapılarak yargıç pasif konumdan çıkarılıp aktif konuma getirilmiştir.
Soru : Yasa, taksit dilekçelerinde yargıca nasıl bir görev vermiştir?
Cevap: Bir kişinin Mahkemeye gelip borcunu ayda 5000 TL taksitlerle ödemeyi kabul ettiğini varsayalım. Bu kişi, kabul beyanının hapisle sonuçlanacak bir yolun başlangıcı olduğunu fark etmemiş olabilir. Ayda geçinmesi için gerekli miktarın üzerinde 5000 TL geliri yoksa verilen emri yerine getiremeyecek ve kendini hapiste bulacaktır. Halbuki yargıç kendisi doğrudan borçluyu sorgulasa ve gelirini saptayıp, insanca yaşamak için ihtiyaç duyduğu miktarı belirledikten sonra taksit emri verse herhangi bir sorun çıkmayacaktır. Borçlunun insan haklarına aykırı olarak borç taksitlerini ödemediği için hapse atılması söz konusu olmayacaktır.
Yasa: “İki tarafın anlaşmasıyla, kabul beyanıyla veya alacaklının sunacağı delillerle taksit emri verilemez. Taksit emri verilebilmesi için yargıcın mutlaka borçluyu şahsen sorgulaması gerekir” demiştir.
O zaman taksit emri verilebilmesi için borçlunun şahsen Mahkemeye gelmesi şart olmuştur. Bu nasıl sağlanacaktır? Bunun için tanık celpnamesi çıkarılması gerekir. Bu nedenle taksit dilekçelerinde diğer dilekçelerden farklı olarak tanık celpnamesi de çıkarılmaktadır. Tanık celpnamesi ile bir kişiyi zorla Mahkemeye getirmek mümkün olduğu için bu yola başvurulur.
Soru: Zamanla uygulamada bozulma olduğunu söylüyorsunuz? Borçlu Mahkemeye gelmeden taksit emri verilmeye mi başlandı?
Cevap: Hayır. Borçlu yine geliyor. Bugün de eskiden olduğu gibi tanık celpnamesi çıkarılmakta ve Mahkemeye gelmeyen borçlu zorla getirilmektedir. Ancak bunun amacı borçlunun Mahkeme tarafından sorgulanması olduğu halde bu amaç doğru bir şekilde yerine getirilmemektedir. Birçok davada davalı yargıç tarafından sorgulanmadan ve borçlunun geliri ile insanca yaşamak için ihtiyaç duyduğu asgari miktar saptanıp, bu konularda bulgu yapılmadan sadece davalının kabulü üzerine taksit emri verilmektedir. Borçlu içine girdiği ortamın sıkıntısı içinde genellikle ödeyemeyeceği taksiti ödemeyi kabul etmektedir. Bunun doğal sonucu olarak taksit emrini yerine getirememekte ve hapse atılmaktadır.
Bu uygulama yasaya uygun olmadığı gibi, insan hakları sözleşmelerine de aykırıdır. Çünkü borçlular mal varlığını kaçırdığı için değil taahhüt ettiği borç taksitini ödemediği için hapse atılmış olmaktadır.
Burada icra sisteminde tüm dünyada gerçekleşen reformların izlenememesinin yarattığı bir sorunla karşı karşıyayız. Borçlunun icraya tabi mal varlığı net bir şekilde belirlenmediği ve kolayca icra edilemediği için hatalı yönde çözüm aranmıştır. Hatalı uygulama sonucu borçlarını ödeyemeyen insanlar, insan haklarına aykırı olarak hapse atılmaya başlanmıştır. Buna ülkemizde yaşanan mazbata sorunu diyoruz.
Soru: Mazbata sorunu nasıl çözülebilir?
Cevap: Mazbata sorununun çıkmasının nedeni borçlunun Mahkeme tarafından sorgulanmadan ve aylık geliri ile geçinmek için ihtiyaç duyduğu miktar belirlenmeden taksitlerle ödeme emri verilmesidir.
Taksit emrini yerine getirmeyen borçlunun bu emri yerine getirmemesi Mahkeme emrine itaatsizlik kabul edilmekte ve bu nedenle hapis emri verilmektedir. Halbuki bu olayda borçlunun Mahkemeye itaatsizlik kastı yoktur. Borçlu parası olmadığı için taksit emrini yerine getirememektedir.
Hapis emrinden sonra Mahkeme Mukayyitliğinde düzenlenen evraka mazbata denmektedir. Geçmişte borçlunun ödeme imkanları yargıç tarafından araştırılıp saptandığı için, taksit emri sadece ödenebilecek miktar için veriliyordu. Dolayısıyla parası olduğu halde ödemeyenler aleyhine mazbata çıkıyordu. Bu durumda olan borçlunun mazbatada belirtilen miktarı ödeyecek parası zaten vardı. Mazbata çıktıktan sonra birikmiş miktarı ödeyerek hapse atılmaktan kurtuluyordu. Dolayısıyla mesleğe başladığımız ilk yıllarda hiç kimse borcunu ödemediği için hapse girmiyordu.
Doğru olan borçlunun mal varlığının icraya tabi olan bölümü ile tabi olmayan bölümünü net bir şekilde ayrılmasıdır. Daha sonra borcun icraya tabi bölümünün süratle icra edilmesini sağlayacak kuralların kabul edilmesi gerekmektedir. Geçmişte İngiltere’de öğrenmeye çalıştığımız kurallar bunlardı. Bu gün de bu kuralların öğrenilip sistemimize kazandırılması gerekmektedir.
Doğru bir icra sistemine kavuşamadığımız için hatalı bir uygulama ile borçlarını ödeyemeyen insanlar hapse atılmaya başlanmıştır. Hapis korkusu ile ülkeden kaçan veya intihar eden insanlar olmuştur. Maalesef yaşanan büyük sıkıntılara rağmen KKTC de icra sorunu halen çözülebilmiş değildir. Kanımca bugün 2003 yılında sorunu çözmek için harekete geçtiğimiz ilk noktadayız.
Soru: İcra sorunu ile ilgili başka anlatmak istediğiniz bir şey var mı?
Cevap: İcra sorunu yargımızı paralize etmiş ve insan haklarına aykırı bir uygulama ile mazbata sorununun çıkmasına neden olmuştur.
Bu sorunu çözmek için basit değişikliklerle yetinmeyip, köklü bir değişiklik yapmamız ve deyim yerinde ise yeniden yapılanma içine girmemiz gerekir. Bunun için dünyanın en iyi icra sistemini oluşturmayı ideal olarak benimsemeli ve bu amaçla tüm dünyadaki icra sistemlerini gözden geçirmeliyiz..
Anglosakson hukuk sistemini uyguladığımıza göre bu sistemi uygulayan ülkelerin icra sistemlerini incelemeyi tercih etmeliyiz. Anglosakson ülkelerin icra sistemlerinde son 50 yıl içinde meydana gelen değişiklikleri belirten bir taslak hazırlatarak işe başlamalıyız.
İngiltere’de yaşayan ve orada meslek icra eden çok değerli hukukçu soydaşlarımız vardır. Hükümet onlar arasında en iyi uzmanı arayıp bulabilir ve gerekirse hizmetine karşılık bedel ödeyerek kusursuz bir taslak hazırlanmasını sağlayabilir. O zaman sorunu çözmek için doğru bir adım atılmış olacaktır. Daha sonra bu taslak üzerinde Yasama Meclisi Hukuk Komitesinin çalışması bizi doğru icra kurallarına kavuşturacak ve bu ciddi sorundan kurtaracaktır. Böylece ülkemizin yargısı ve ekonomisi ileri bir noktaya taşınacaktır.
İcra konusunda çağın gerisinde kalmamız ülke ekonomisine, büyük zarar vermiştir. Alacaklılar gibi borçlular da bundan büyük zarar görmüştür.
Bunların yanında büyük bir tehlike ile daha karşı karşıya olduğumuzu sanıyorum. İcra konusunda yapılan şikayetleri dikkate alan Hükümetlerin bu sorunu çözeceğiz diye hatalı değişiklikler yapma ve yargımızı büsbütün bozma olasılığı vardır. Böylece dünyanın en iyisi olabilecek yargımızın gittikçe bozulması söz konusu olabilir.
Soru: KKTC Yargısının dünyanın en iyi yargısı olabileceğini söylüyorsunuz. Bu gerçekçi bir ideal mi? Gerçekçi bir ideal ise bunun için ne yapılmalıdır?
Cevap: Uzun çalışmalar ve deneyimler sonunda vardığım kanıya göre ilk yapmamız gereken dünyanın en adil yargısını oluşturma idealini benimsemektir. Çünkü bu ideal olmadan yapılan yasal değişiklikler hatalı olmaktadır. Ülkemizin hukuk sistemine en büyük zarar hatalı gelişigüzel değişikliklerden gelmektedir.
Üzerinde durmamız gereken diğer önemli konu Yasama Meclisimizin yaptığı önemli yasaların hatalı olmasıdır. Bu konu üzerinde de dikkatle durulmalı ve hatalı yasaların halkımıza ne kadar büyük zararlar verdiği hesaplanmalıdır. Hükümetin önemli temel yasaların vasat bir çalışma ile yapılamayacağını anlaması sağlanmalıdır. Hükümetler önemli temel bir yasanın yapımında taslağı hazırlayabilecek en iyi uzmanı arayıp bulma ve ona görev verme yönüne gitmelidir.
Kanımca üzerinde durulması gereken diğer husus KKTC yargısının uyguladığımız Anglosakson sistemin temel ilkelerinden uzaklaşmış olması ve bu bozulmanın icraya da yansımasıdır. Bunun nedeni de genç hukukçuların hukuk sistemimizin temel ilkelerini öğrenmeden mesleğe atılmalarıdır. Dolayısıyla onlara bu bilgileri öğrenme fırsatı sağlamamız gerekir.
Bu hususlara dikkat edilip çözüm bulunması halinde dünyanın en iyi yargısını oluşturmanın hayal olmaktan çıkacağına ve gerçekçi bir ideal haline geleceğine inanıyorum.
Tüm bu gerçeklerin dikkate alınmasını ve icra sistemimizi düzeltecek önlemlerin en erken zamanda alınmasını temenni edelim.
(Bitti)