banner564

“Kimsenin milyon dolarla uçacağı yok”

CTP Genel Sekreteri Kutlay Erk, Kıbrıs’taki doğalgaz ve petrolün halkları zenginleştireceği iddialarına katılmıyor

“Kimsenin milyon dolarla uçacağı yok”
banner598

Züleyha KARAMAN

   CTP Genel Sekreteri Kutlay Erk, Rumların zaman zaman doğalgaz ve petrolden büyük gelir sağlanacağı ve herkesin milyon dolarla uçacağı yönünde açıklamalar yaptığına dikkat çekerek “ Bu tür iddialar bana aldatmaca gibi geliyor. Ortaya çıkacak zenginliği uluslararası işletmeler alıp gidecek. Halklara kalacak olan istihdam imkanıdır, belki birazcık iyi gelir düzeyidir.

Kimsenin milyon dolarla uçacağı yok. Milyar dolarları çok uluslu şirketler alıp gidecek, o kesindir”dedi.

   Erk, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda sürdürülen müzakere sürecinin de hızlandırılması gerektiğini söyledi. Erk, Diyalog’a yaptığı açıklamada “gelinen aşamada liderimiz görüşme masasında performasını tamam bulmuyoruz. Tabi bütün suçu kendi liderimize yüklemiyoruz . Rum liderin de bu görüşme sürecinde tutukluluğu ve isteksizliği olduğunu anlıyoruz. Biz iki liderin daha sık görüşmesini arzu ediyoruz. Ayda bir görüşerek Kıbrıs sorunu çözülmez”dedi.

   Erk, “50 yıllık Kıbrıs sorunununun bir 50 yıl daha sürmesini istemeyiz” diyerek, liderlerin ve temsilcilerinin çok daha sık görüşmesi gerektiğine dikkat çekti.

   Kutlay Erk, Diyalog’un, Kıbrıs sorununa ilişkin sorularını şöyle yanıtladı:

   Soru:AB’nin güçlü ülkeleri Kıbrıs sorunu  çözülürse hidrokarbondan dolayı  tarafların büyük bir zenginliğe kavuşacağından bahsediyor. Siz ne dersiniz?

   Kutlay Erk:Bu biraz denizdeki balığı vaadettmek gibi bir durum aslında. Ama uluslararası toplumun ve bazı büyük güçlü ülkelerin heyecanlanması birşeylerin varolduğunun göstergesidir.Yani sıfır değildir, zengin bir kaynak olduğuna dair de güçlü bir inanış vardır.    

   Ancak görüyoruz ve biliyoruz ki bu hidrokarbon kaynaklarından halklar aslında zenginlik olarak pek fazla yararlanmıyor. Daha fazla uluslarası ve çok uluslu şirketler yararlanıyor. Yani bakıyoruz, örneğin Nijerya’da veya İran’da veya Azerbaycan’da veya    

Venezüella’da bile zengin kaynaklar olmasına rağmen halkların kendileri zengin midir? Suudi Arabistan halkı çok mu zengindir? Suudi’yi yönetenler zengindir, Azerbaycan’ı yönetenler, İran’ı yönetenler zengindir.  Halklar aslında çok düşük gelir seviyesinde çalışıyorlar.

   Bildiğim kadarıyla Azerbaycan’da memur maaşı ortalama 400 doları geçmiyor. İran’da öyledir. O kadar zengin kaynak ama halka fazla bir şey düşmüyor. Uluslararası şirketler bu esas ekonomik faydayı alıp gidiyor. Onun için bu biraz bana da aldatmaca gibi geliyor.

   Yani size zenginlik vaadediyorlar ama bu zenginliği işletenler alıp gidecek. Halklara kalacak olan istihdam imkanıdır, belki birazcık iyi gelir düzeyidir. Rumlar bazen ‘milyon dolarla uçacağız’ diyorlar ama bu doğru değil. Kimsenin milyon dolarla uçacağı yok. Milyar dolarları çok uluslu şirketler alıp gidecek, o kesindir.

 

“Dereyi görmeden paçaları sıvamak”

 

   Soru:Enerji konusunun Kıbrıs sorunun çözümünde “büyük birleştirici güç olduğu” da  gündeme getiriliyor. Ne dersiniz?

   Kutlay Erk: Bu, dereyi görmeden paçaları sıvamak gibi bir konudur. Aslında Kıbrıs adasının ve karasularının ve denizlerinin bütün dogal zenginlikleri Kıbrıs’ın iki halkına aittir. Bu iki halk bunu beraber yönetecek. Ve bu oranlara dağıtılan bir konu da değildir. Bu daha fazla o bütün zenginliğin kullanımıyla ilgilidir. Bunu Türkiye ile paylaşmanız diye bir şey söz konusu olmayabilir. Ama bileceksiniz ki; Türkiye enerjide Doğu Akdeniz’de bir merkez haline gelmiştir ve kendi dışındaki coğrafyalardan  gelen enerji kaynaklarını başka coğrafyalara aktaran  bir kilit noktaya gelmiştir. Ekonomik nedenlerle Türkiye bu pozisyonu kullanıyor. Yoksa başka bir şey değildir. Türkiye’nin burada bir kilit noktası olmasının nedeni, en uygun, en fizıbıl nokta olmasıyla bağlantılıdır.  Dolayısıyla siz bunu ‘Türkiye’nin dışında yapayım’ diyebilirsiniz ama eğer ekonomik  değilse, pahalı bir maaliyetle bunu dağıtmaya kalkarsanız rekabet edemezsiniz, alıcı bulamazsınız. Onun için, hayatın gerçeği vardır, pratiği vardır, ekonomik değerler vardır. Eğer buradaki gazı Türkiye ile işbirliği içerisinde dağıtmanız daha ekonomik, daha akılcı ise onu yapmak zorunda kalırsınız, beğenseniz de beğenmeseniz de onu yapacaksınız. Oysa önümüze bakmamız lazım, önümüze önyargılarla değil, bilimsel bakmak lazım. Ekonomik bilime, politik bilime göre bakıp öyle karar vermemiz lazım. Dogal kaynaklar Kıbrıslıların hepsinin zenginliğidir. Umarımki bu zenginlikten Kıbrıs da yararlanabilsin, çok uluslu şirketler hepsini alıp gitmesin, parasal değerini de. Kıbrıs’a da bir pay düşsün ondan  sonra bu pay düşerken nasıl üleşebileceğimizi konuşabilelim.   

 

Berlin farklı bir durum

 

   Soru:Almanya’nın Lefkoşa Büyükelçisi, iki Berlin’in birleşmesini  örnek  gösteriyor ama diğer taraftan  Avrupa’da ayrılan ayrılana. Bu konuda ne diyorsunuz?

   Kutlay Erk:Kim nasıl müdahale ederse veya neyi telkin ederse etsin neticede kararı verecek olan halklardır. Kıbrıs’ta iki halk vardır ve bu iki halk 2004’te kendi kaderini tayin hakkını kullandı. Kıbrıslı Türkler federal yapıda birleşmeden yana kullandı, Kıbrıslı Rumlar o birleşme modelini benimsemediği için ‘hayır’ dedi. Dolayısla Kıbrıslı Türkler’deki meyil, Rumlar’da da görünen meyil, aslında Kıbrıs’ın birleşmesidir. Başka yerlerde halklar, kendi kaderini tayin hakkını  ayrılmadan yana kullandı. Çekoslayavkya’da Çek’ler ve Slovak’lar kendi kaderini tayin hakkını ayrılmadan yana kullandı.

   Yugoslavya’da aynı şekilde oldu. Onlar yaşadıkları deneyimlerle ayrılmayı, kendi halkları için daha doğru bir kader gördüler.

    Bizde ise yaşadığımız deneyimlere baktığımızda, birleşik bir Kıbrıs’ın daha iyi bir karar olacağını görüyoruz. Dolayısıyla Kıbrıs’taki halkların aslında birleşmeyle ilgili bir karar vermesi daha doğru olabilir.  O yönde bir çalışma vardır. Ümit ederim ki çok uzun sürmez bu olabilir.

   Başka ülkeler farklı farklı telkinlerde bulunabilir. Başka ülkeler farklı örnekler gösterebilir. Doğu Almanya-Batı Almanya birleşmesi farklı bir örnektir. Alman’ın Alman’a aynı dinden olan insanların birleşmesiydi ama farklı iki ekonomik yapının  birleşmesinin sıkıntılarını hala daha Almanya yaşıyor. Farlı ırk değil, farklı din değil, farklı dil değil ama farklı ekonomik yapıların bir gecede birleşmesinin  sıkıntısını hala daha Almanya çekebiliyor.

   Onun için bizim, Kıbrıs’ta farklı etnik kökenlerin ve farklı ekonomik yapıların birleşmesini daha dikkatli yapabilmemiz gerekiyor. Neticede bu ada birleşecek, birleşmeye Kıbrıs’taki iki halk kendi oyları ile karar verecek, bir bütünleşme olacak. 

   Çekoslavakya’nın ayrılmasından Çekler ve Slovaklar  başlangıçta mutluydular, daha sonra kendi aralarında sıkıntıları olmaya başladı, bir çatışma yok ama  örneğin Çek’ler zenginlikleri alıp gitti, Slovaklar daha fakir kaldı gibi ve bu ayrılma doğru mu olduydu gibi değerlendirme vardı. Her ülkenin koşulu kendine özeldir. Bize özel halkalarımız birleşmeden yana kendi kaderini tayin hakkını kullanacak.

 

Liderler arkasında duracak

 

   Soru:2004’te Kıbrıslı Türklere verilen sözler neden hatırlanmıyor, hani “hayır” diyen cezalandırılacaktı?  Yeni bir refeandumun 2004’tekinden farkı ne olmalı?

 

   Kutlay Erk:2004’ten farklı olması gereken yanı, liderlerin kendileri sonunda ürettikleri anlaşma üzerinde bağıtlamaları ve halklarına da bunu o yönde telkin yapmaları olacak. Geçen defa Papadopulos, ‘bu şekil çıktı ama ben hayır diyorum’ deyip kendini  bağıtlamadıydı. Bu defa refenaduma gidecek herhangi bir model  iki  liderin onayladığı, kabul ettiği, imzaladığı ve halkına da tavsiye edeceği bir sonuç olacak. Bu önemlidir. Yoksa lider kendisi bile bundan mutlu değilse, ben bunu  niye kabul edeyim eğilimi gelişebilir.  Ama lider tavsiye ederse, lideriniz olarak sizin için en iyisini yaptım diye tavsiyede bunu anlatırsa tabiki  halklar da bir destek olabilir.
   Avrupa Birliği geçen defa bize verdiği sözleri büyük ölçüde yerine getirmedi. Hiç ilgisiz de durmadı. Bazı konularda bazı açılımlar yapabildiler. Bir de AB kendi sistematiği içinde açılım yapmak zorundadır, onun dışına çıkamıyor. Kıbrıslı Rumlar bu pozisyonlarını suistimal ederek AB’yi kıskaca almaya çalışıyorlar, Kıbrıslı Türklere AB söz verdi açılımlar yapmakta engel oluyorlar, o da bir gerçektir. Ama günün sonunda baktığımızda biz AB’den umduğumuzu tam olarak alamadık.

   Biz hala daha Kıbrıslı Türkler olarak çözümden yana, barıştan, birleşmeden, federasyondan yana duruşumuzdan istifa etmedik. Rumlar öyle yaptı, AB böyle yaptı diye biz durumumuzu değişmedik ve ben ümit ediyorum ki görüşmlerde olumlu bir sonuç çıkması halinde Kıbrıslı Türkler yeni anlaşmaya da ‘evet’ diyecekler ve kendilerini, dünyadaki yerlerini kabul  edilmiş bir statü içerisinde onu  almayı isteyecekler. AB’den, Rumlardan yana yaralarımız var ama geleceği kurarken tarihimize esir olmadan coğrafyamızın efendisi olmak için bir karar vereceğiz.

 

Gidişat sıkıntılı

 

   Soru:Kıbrıs müzakerelerindeki durumu ve gidişatı nasıl buluyorsunuz?

   Kutlay Erk: Sıkıntılarımız var. Gelinen aşamada liderimiz görüşme masasında performasını tamam bulmuyoruz. Tabi bütün suçu kendi liderimize yüklemiyoruz . Rum liderin de bu görüşme sürecinde tutukluluğu ve isteksizliği olduğunu anlıyoruz. Biz iki liderin daha sık görüşmesini arzu ediyoruz, ayda bir görüşerek Kıbrıs sorunu çözülmez, en azından erken çözülmez. Ama 50 yıllık Kıbrıs sorunu bir 50 yıl daha sürmesini arzu etmeyiz. Onun için de liderler daha sık, temsilcilerinin çok daha sık görüşmesine ihtiyacımız vardır.

   Bir de masaya ‘çözme’ iradesiyle oturmaları lazım. Yani karşı tarafı nasıl yenerim, nasıl mat ederim dürtüsüyle değil. Nasıl oyalarım, ertelerim ile değil. Nerede yanlışını bulurum ile değil. Doğrudan  çözüm için açılım yapmaya, hesaplı riskler almaya, yeni fikirler üretmeye hazırlıklı olunması lazım görüşme masasında. O yönden endişelerimiz vardır.

   Hele Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun, UBP gecesinde verdiği beyanat, ki arkadan ‘ yanlış anlaşıldım’ dedi ama bize göre Dervişin fikri ne ise zikri de oydu ve onu söylemiştir. Bu, o görüşmecinin yanlış masada olduğunu veya o masada yanlış bir görüşmeci olduğunu gösterir bize. UBP’nin ilkeleriyle, prensipleriyle görüşme masası sürdürülemez, mümkün değildir. Çünkü onların ölçüleri BM ölçütlerine tamamen aykırı ilkelerdir.

Güncelleme Tarihi: 04 Mayıs 2014, 01:30
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner608

banner474