Güney Kıbrıs’ın eski Lahey Konsolosu, Rum Ortodoks Kilisesi’nin Kültürel Miras temsilcisi ve merkezi Lahey’de bulunan ‘Walk of Truth’ Vakfı’nın kurucusu Tasula Hacitofi “Bugün izlediğimiz yol hiçbir yere götürmediği gibi kâbuslar da yaratıyor. 1974 öncesi ve sonrasında cereyan eden her şey için birbirimizi affetmeye başlamazsak, bir adım ileri gidemeyiz” dedi.
Fileleftheros’un “Kıbrıs’ın Bugün Bir Gandi’ye, Bir Mandela’ya İhtiyacı Var” başlığıyla yayınladığı söyleşisinde, Hacitofi bugün Kıbrıs sorununu doğru zemine oturtmak için daha az duygusallığa, daha çok mantığa ihtiyaç olduğunu belirtti. Hacitofi, “40 yıldan sonra izlemekte olduğumuz yolun hiçbir yere gitmediğini, kâbuslar yarattığını artık anlamalıyız. 40 yıldır Kıbrıs sorunundaki müdahiller arasında ciddi görüşme hiç başarılamadı. Bu, büyük bir olgunluk sorununu gösterir” dedi.
Aynı adada 500 yıl
Türklerin ve Rumların son 500 yıldır bu ülkede birlikte yaşadıklarını, aralarında ciddi bir var oluş ve işbirliği sorunu yaşanmadığını belirten Hacitofi şöyle dedi:
“Gerçek sorunlar, bizi Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, Müslümanlar ve Hıristiyanlar olarak bölen 1960 Anayasası aracılığıyla kendi kendilerini yönetmeleri gerektiğinde başladı.”
Hacitofi şyle devam etti:
“Kıbrıslı Rumlar için 1960’lardaki sorun ana vatana duygusal bağımlılıklarıydı. Aynı şey Kıbrıslı Türkler için de geçerliydi. 2004’te tümümüzün Avrupa ailesine girmesiyle birlikte artık hepimizin daha olgun düşünmesi gerektiği kanaatindeyim.
Önce, yapılan ve hissettiğimiz haksızlıkları konuşmalıyız. Ancak bu şekilde yeniden birlikte
yaşayabiliriz. Aksi halde belki yeniden ölülerimize ağlamamız gerekecek. Gazze’deki gelişmeleri endişeyle izliyor, Kıbrıs’ın 1963 ve 1974 olaylarını yeniden yaşaması fikrinden korkuyorum. Türkiye Almanya değildir. Adalet olmadan ve bizi bu noktaya getirenler özür dilemeden Kıbrıs halkının bir çözümü kabul etmek zorunda kalacağı düşüncesi beni acıtıyor.
1974 öncesi ve sonrasında cereyan eden her şey için birbirimizi affetmeye başlamazsak, kendi
çıkmazlarımızda hapis kalmanın haricinde bir adım ileri gidemeyiz. EOKA, Makariosçular, ‘evet’çiler, ‘hayır’cılar, Müslümanlar ve Hıristiyanlar, önce hepimiz oturup kendimize gelmeli ve ikinci istilanın yıldönümünde birlikte ağlamalıyız”
“Türkiye’yi inceledim ve anladım ki sorun biziz”
Kendi gerçeğini ararken, Türkleri incelemek, Türk-Yunan ilişkilerini ve Türkiye’nin azınlıklara yaklaşımını anlamak için Türkiye’ye gittiğini belirten Hacitofi “Birçok şeyi anladım” dedi. Hacitofi, anladıklarını şu şekilde özetledi:
“Anladım ki Türkiye Helenizm’ini niteleyip, ayıran biziz. Türkiye Türklerinin Kıbrıslı Türklere ve Trakya Türklerine nasıl yaklaştıklarını anladım. Değişimin bizden başladığı sonucuna vardım. Daha iyi günlerin gelmesi için kişisel ve toplumsal özeleştiri gerek. Biz her zaman suçluları bulmaya baktık ancak şu anda sorun başkadır. Sorun biziz, kendimiziz. Geçmişi ders gibi incelememiz gerekir. Etrafımızdaki hayalleri gömmenin zamanı gelmiştir. Tarihteki rolümüzden dolayı kendimizi affetmeden başkalarını da affedemeyiz.
Kıbrıs’ta ‘bir insan, bir oy’ mantığı olmalı
Demokrasi ‘bir insan, bir oy’ mantığını gerektirir. Kıbrıs sorunu da hiç bu ilkeye dayandırılmadı. Çünkü her iki taraftan da bazı aptallar, uluslararası toplum bize dini ve milli ayrılığı işlediğinden, çeşitli sorunlar yarattı. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte birbirimize vatandaş gözüyle bakmak yerine Helen ve Türk diye, Hıristiyan ve Müslüman diye ayırdık. Bu nedenle bugüne kadar bunca bayrağımız var. Yunan, Kıbrıs, Türk, Kıbrıs Türk bayrağımız var. Bu aptallıklar yabancılara da böyle mesajlar veriyor. Yabancılar ne istediğimiz konusunda ciddi olmadığımızı düşünüyorlar.”
Hacitofi, Beşparmak dağlarındaki Türk bayrağına işaret ederek şunları söyledi:
“Biz her gün aşağılanmayı yaşarken siyasilerimiz Kıbrıs sorununu müzakere etmeyi nasıl kabul ediyorlar? ‘Kıbrıs’ın yarısı Türk’tür’ mesajı gündelik hayatımızdayken nasıl Kıbrıs Cumhuriyeti’nden söz edebiliriz? Neden sorun Türkiye iken 40 yıldır Kıbrıslı Türk vatandaşlarımızla müzakere ediyoruz? Biz kendi hareketlerimizle batırırken yabancı nasıl bir çözüm istediğimizi, bize nasıl bir çözüm vereceğini nasıl bilsin? Bu noktada ilkeler meselesi beni rahatsız ediyor.”
“Erdoğan isterse çözer”
Kapalı Maraş’a de değinen Hacitofi, kapalı Maraş’ın diğer bölgelerden farklı hukuki ve siyasi engelleri bulunduğunu çünkü 1974 öncesinde burada hiç Kıbrıslı Türk yaşamadığından kapalı Maraş’ın açılması konusunda Kıbrıslı Türklerle konuşacak bir şeyleri olmadığını söyledi.
Hacitofi özetle şunları ekledi: “Erdoğan isterse Kıbrıs sorununu ilerici bir yöntemle, bütün Kıbrıslıların ‘bir adam bir oy’ kabul edilmesiyle ve AB ilkeleri tesis edilmiş şekilde çözebilir. Erdoğan’a verilmesi gereken mesaj, ‘Give Cyprus back to the Cypriots’tur (Kıbrıs’ı Kıbrıslılara geri ver).”
Güncelleme Tarihi: 11 Ağustos 2014, 09:28