Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, depremlerde can kayıplarının ve yıkımın asıl nedeni olarak “kısa yoldan zengin olmak isteyenlerin siyasetle kurdukları rant ilişkisini” işaret ederek, “Deprem bölgesinde olan ülkemizde umarız en azından bundan sonra imar planlarının önemi anlaşılır” dedi.
HP’den yapılan açıklamaya göre, Kudret Özersay, depremlerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Depremlerde can kayıplarının ve yıkımın asıl nedeninin kısa yoldan zengin olmak isteyenlerin siyasetle kurdukları rant ilişkisinde, planlamaya, imar planlarına karşı çıkarak popülist söylemler ortaya koyan yozlaşmış siyasilerde ve bilimi göz ardı eden kötü yönetimde aranması gerektiğini kaydeden Özersay, imar planlarının önemine vurgu yaptı.
Halkın Partisi’nin geçmişte imar planı yapıp yürürlüğe koymaya çalıştığında toplumun çeşitli kesimlerinden tepki gördüğünü ve çok ağır bir siyasi bedel ödemek zorunda kaldığını kaydeden Özersay, “Depremin kendisi bir doğal afettir. İnsanların önceden kontrol edebileceği bir şey değildir, doğru. Ama sonuçları, ne kadar yıkıcı olup olmayacağı, ne kadar insanın hayatını kaybedip kaybetmeyeceği, bir iyi yönetim eksikliği, bir rant paylaşımı için sorumsuzca davranma meselesidir. Yerine göre bir kader değil bir cinayet meselesidir. Eğer siyasetin inşaat sektörü ile kurmuş olduğu rant ilişkisi sona ermezse imar planlarına karşı çıkılmaya devam edilirse, depreme dayanıklı olmamasına rağmen kaçak yapılara af çıkarılırsa bu vahim sonuçlar başka masum insanların daha canına mal olur” dedi.
Ülke deprem bölgesinde yer alıyor
Ülkenin deprem bölgesinde yer aldığının bilim adamları tarafından söylendiğini belirten Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, şöyle konuştu:
“Bugünü ve sonrasını konuşacaksak, biz Halkın Partisi olarak İmar Planı’nı yapan, hayata geçirmek için kavga eden ve siyasi bedel ödeyen bir partiyiz. Günün sonunda gördük ki bu memlekette de ihtiyaç planlı gelişmedir. Bilim insanları arasında birbiriyle örtüşmeyen açıklamalar var, doğru, ama bu bilimin her alanında geçerli olan bir şeydir. Hukukta da siyaset biliminde de bu böyledir. Birebir uyuşan açıklamalar olmaz, görüş ayrılıkları olabilir. İlk günlerde yapılan açıklamalarda Kıbrıs adasının bir deprem bölgesi içerisinde olduğu söylendi ama birkaç gün önce başka bilim adamları daha sakinleştirici açıklamalar yaptı. Ama ortak oldukları nokta, burada da bir deprem riski olduğu yönünde. Düşünülenin en kötüsü değil ama o deprem gerçekleştiğinde bazı canların yitirilmesine neden olacak bir deprem riski olduğundan bütün bilim insanları bahsediyor. Belki de hiç olmaz ama olma ihtimali mademki var, hızlıca hareket edip adım atılmalı. İnsanları rahatlatmak, kamuoyunda paniği önlemek için güven vermek için ben hükümetim diyenler çıkacak ve diyecek ki 'Ben buraları denetledim'. Her ne kadar gayrimeşru olsalar da hükümet olduklarını iddia ediyorlarsa hem somut adım atmak hem de çıkıp açıklama yapmak zorundalar. Bıraksınlar komite toplantılarını, basın açıklamalarını, fotoğraf paylaşmayı; insanlara somut bireyler göstersinler. 17 gündür herhangi bir bina denetimi yapmadılar, yapabilirlerdi en azından hastane ve okulların bina denetimlerine, dayanıklılık denetimlerine başlayabilirlerdi.”
“Ülkede bu denetimleri yapacak ekip ve ekipmanlar mevcut”
Denetim çalışmalarını yapmak için gerekli ekipmanın ülkede bulunduğunu söyleyen Özersay, “Dışişleri Bakanlığı yaptığım dönemde Maraş konusu gündeme geldiği zaman Doğu Akdeniz Üniversitesi ile birlikte bölgede bulunan binaların ne kadar sağlam olup olmadığının çalışmalarını yaptık. Bir protokol yaptık ve denetleme çalışmaları yaptık. DAÜ içerisinde böyle bir ekip mevcut. Yine bu tarz protokollerle kamu binaları denetlenebilir ve kaygı azaltılır” dedi.