Eski müzakereciler Ergün Olgun ile Osman Ertuğ, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, Almanya ve Rusya Dışişleri Bakanlarına karşı “takındığı tavrı” doğru bulduğunu belirterek, sergilenen ilkeli tutumun devamını diledi.
Eski müzakereciler Olgun ile Ertuğ, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, “Kıbrıs Türk halkının özgürlük, eşitlik ve güvenliğini koruyacak bir çözümü hedeflediğini” vurguladığını belirterek, “Vazgeçilmez gördüğümüz bu temel ilkelerin altının nasıl doldurulacağı büyük önem taşımaktadır. Sayın Akıncı’nın aynı duyarlılığı bu prensiplerin bir anlaşma metnine somut olarak nasıl derç edileceği ve pratikte nasıl uygulanacağı konusunda da göstereceğini ümit ediyoruz” dedi.
Olgun ve Ertuğ, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “47 yıllık müzakere sürecinin son 5 ayında yıllardır sağlanamayan ilerlemeler sağlandı” şeklindeki açıklamasını da eleştirerek, “Mevcut sürecin varlığına olanak sağlayan, ona zemin teşkil eden 1977 ve 1979 Doruk Anlaşmaları ile 11 Şubat 2014 tarihli Ortak Açıklama olduğu unutulmamalı, bunların yarattığı zemin küçümsenmemelidir” değerlendirmesini yaptı.
Ortak açıklama yaptılar…
Eski Müzakereciler Ergün Olgun ile Osman Ertuğ, ortak bir yazılı açıklama yaparak, müzakere süreci ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın açıklamaları ile icraatlarını değerlendirdi.
Açıklamada, Akıncı’nın; halen devam etmekte bulunan ve kritik bir aşamaya ulaştığı ifade olunan görüşmeler süreciyle ilgili olarak yaptığı çeşitli açıklamalarda; “Kıbrıs Türk halkının özgürlük, eşitlik ve güvenliğini koruyacak bir çözümü hedeflediğini vurguladığı” belirtilerek, bu konuda şunlar kaydedildi:
“Vazgeçilmez gördüğümüz bu temel ilkelerin altının nasıl doldurulacağı, yani hayata nasıl geçirileceği tabiatıyla büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla, Sayın Akıncı'nın bu prensipleri ortaya koymakla gösterdiği duyarlılığın aynısını, söz konusu prensiplerin bir anlaşma metnine somut olarak nasıl derç edileceği ve pratikte nasıl uygulanacağı konusunda da göstereceğini ümit ediyoruz.”
“Eşitlik ilkesine riayet edilmesi elzemdir”
Açıklamada, Federal Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier ve Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un “görüşmeler sürecine destek vermek ve tarafları uzlaşı konusunda teşvik etmek” maksadıyla yapıldığı söylenen bu ziyaretlerde, bir Birleşmiş Milletler parametresi olan ve BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonunun da zeminini teşkil eden “eşitlik” ilkesine riayet edilmesinin elzem olduğu vurgulandı.
Açıklamada bu konuyla ilgili; “Silah zoruyla gasp etmiş bulundukları siyasi tanınma kalkanı arkasına saklanarak Kıbrıs Rum tarafının bu konuda gösterdiği tepki ve kopardığı gürültüye itibar edilmemeli, taraflara adil ve eşit muamelenin gerekleri yerine getirilmelidir. Aksi takdirde taraflar teşvik edilmiş değil, ancak bir tarafın uzlaşmazlığına prim verilmiş olur” denildi.
Çavuşoğlu’nun sözleri memnuniyetle karşılandı
Açıklamada, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun adaya yaptığı son ziyarette, görüşmeler sürecindeki mevcut aşamayı bir “son şans” olarak değerlendirmesini ve “belli bir takvime bağlanarak Kıbrıs sorununun her iki tarafın kabul edeceği, kalıcı, adil bir çözüme kavuşmasını ve bir an evvel referanduma gidilmesini istedikleri” şeklindeki sözlerinin de memnuniyetle karşılandı ve bunların Rum-Yunan tarafında da karşılık bulması temenni edildi.
Ancak adayı ziyaret eden Yunanistan Dışişleri Bakanı Kotsias’ın, müzakerelerin en son aşamasında Garantör Ülkelerin de katılımı ile ele alınacağı kararlaştırılan “garantiler” konusundaki kışkırtıcı ifadeleri ile Rum tarafının hidrokarbon yatakları konusunda tek yanlı girişim ve uygulamalara devam etmesinin, “maalesef erken çözüm konusunda iyimserliğe mahal bırakmayacak nitelikte” olduğu ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Sayın Kotsias’ın beyanları karşısında mevcut garanti sisteminin devamının ve bunun yarattığı caydırıcılığın Kıbrıs'ta kalıcı barış ve istikrarın temelini oluşturduğunun altını çizmek isteriz. Garanti sisteminin amacının yaratılacak yeni anlaşma şartlarını korumak, gözetmek olduğu ve bu anlamda garantilerin varılacak anlaşmanın gözetilmesini isteyen gerek Kıbrıslı Türk gerekse Kıbrıslı Rumlara hizmet edeceği ortadadır.
Kaldı ki son 52 yıldır Kıbrıs’ta yaşananlar en temel insan hakkı olan can güvenliğinin Kıbrıs Türk halkı açısından ancak Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin devamıyla sağlanabileceğini ortaya koymuştur. Gerek bölgemizdeki kanlı çatışmalar ve bunların yarattığı insanlık trajedisi, gerekse Güney'de son günlerde Kıbrıslı Türklere karşı yapılan saldırılar, Kıbrıs Türkünün can ve mal güvenliği açısından garantilerin ne derece vazgeçilmez olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.”
“KKTC’de etkin iyi yönetim gerekli”
Açıklamada, son olarak Cumhurbaşkanı Akıncı’nın “ne kadar sağlam ayaklarımız üstünde durursak, Kıbrıs’ta kalıcı barışın temelleri o denli sağlam olacak” açıklaması değerlendirilerek, KKTC’de etkin, iyi yönetimin gerekliliğini ve ülkenin mevcut ekonomik kazanımları ile rekabet edebilirliğini ileri götürebilmenin önemine işaret edildi.
Buna yönelik olarak 10 yıldan fazla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kendine vatan edinen, düzgün insanlar olarak yaşamın ve çalışma hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelen insanların da ayrımcılık yapılmadan KKTC vatandaşı yapılmalarının bir gereklilik olduğu savunulan açıklamada, bunun insan hakları ve uluslararası uygulamalar bakımından da elzem olduğunun ortada olduğu kaydedildi.
Güncelleme Tarihi: 30 Kasım 2015, 11:03