Hüseyin ÇİÇEK
Ömer Demir, siyasetle ilk defa 1985 yılında tanıştı. O dönemde ‘TC kökenlilerin partisi’ denilerek Yeni Doğuş adında bir parti kuruldu. Ömer Demir bu partiden milletvekili seçildikten sonra 1990’da UBP’ye geçti ve ikinci kez milletvekili seçildi. Bir dönem bakanlık da yaptı.
Halen emekli olan Demir’e göre; bugünkü siyaset eskisine benzemiyor. Geçmişte köy köy dolaştıklarını ve halkın derdini dinlediklerini anlatan Demir “şimdiki siyasette partizanlık ön planda tutuluyor”diyor.
Ömer Demir’e yöneltilen sorular ve cevapları şöyle:
Soru: Siyasete Ne zaman başladınız? Ne zaman ara verdiniz?
Yanıt: Siyasete 1985 yılında Yeni Doğuş Partisinde başladım, 1990 yılında Ulusal Birlik Partisi’nde ikinci kez milletvekili seçildim, 1988-1990 yılları arasında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı görevinde bulundum, 1993 seçimlerinden sonra milletvekilliğine adaylığımı koymadım.
Soru: Siyaset öncesinde ne iş yapıyordunuz? Şimdi ne yapıyorsunuz?
Yanıt: Siyasetten önce Tarımsal Donatımının Gazimağusa Bölgesi atölye şefiydim, şu an emekliyim, mesleğim Makine Mühendisliğidir.
Soru: Ekonomik durumunuz nasıl?
Yanıt: Şu anda emekliyim ve iyi durumdayım. Eşim Servet Demir ise halen daha avukat olarak çalışmaya devam ediyor.
Soru: Bakmakla yükümlü olduğunuz kimseler var mı?
Yanıt: Bir tane kızım var kendisi Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümünde 3.sınıf öğrencisidir.
‘Sevilen, sayılan biriyim’
Soru: Siyaseti bıraktıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisinde bir azalma söz konusu oldu mu?
Yanıt: Kesinlikle olmadı, herkes tarafından sevilen sayılan birisiydim, şu anda da öyleyim. 1990 seçimlerinde dönemin Başbakanı sayın Derviş Eroğlu’ndan daha fazla tercih aldığım köyler vardır.
Soru: Bugünkü siyasette yapılan yanlışlıklar nelerdir?
Yanıt: Bugün kişisel siyaset yapılıyor yani partizanlık daha ön planda tutuluyor. Bizim zamanımızda kapımıza gelen hiç kimseyi geri çevirmezdik, kesinlikle parti ayrımı yapmazdık ve bundan dolayı ben Türkiye kökenli olmama rağmen, Kıbrıslıların yoğun olarak yaşadığı köylerden bile yüksek oranda tercih alıyordum. Şimdi ayrımcılık yapılıyor, siyasiler eskiden yapıldığı gibi halkın içine fazla karışmıyorlar yani artık halktan daha kopuk bir şekilde yaşıyorlar. Biz zamanında her akşam bir köydeydik, meclis çalışmaları hakkında halkı sürekli olarak bilgilendirirdik ve sürekli halkın içerisinde olduğumuz için de halkın problemlerini daha rahat ve bizzat bu problemleri görerek öğreniyorduk.
AİHM darbe vurdu
Soru: Kıbrıs sorununun çözümü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yanıt: Şu an çözüm olacak gibi görünse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye için verdiği tazminat kararı bu işin daha uzun bir süre gideceğinin göstergesidir. Aslında alınan bu kararın zamanlamasının çok hatalı olduğu görüşündeyim. Tam da her iki taraftan olumlu görüşlerin açıklandığı bu dönemde böyle bir kararın çıkması ilişkileri gerebilir. Yine de böyle bir kararın ardından sonra bile her iki taraf siyasilerinin açıklamalarında çok dikkatli olmaları halinde gerginliğin tırmanması önlenir.
Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?
Yanıt: Kıbrıs Türk tarafı çözüme kısmen hazırdır, ancak şu anda birtakım adımlar daha atmalıyız. Mesela ortak etkinlikler düzenleyerek halkı çözüme hazırlayabiliriz. Her iki toplumun iç içe karışıp birbirini kucaklaması gerekmektedir. Aşırı taşkınlıklara mahal verilmemesi için iki tarafın da azami çaba göstermesi gerekmektedir. Zaten her iki toplum da birbirini tanıdıktan sonra varolan birçok problem de kendiliğinden çözülecektir.
Soru: Müzakerelerde en önemli sorun ne olacal?
Yanıt: Bence en ciddi sorun toprak konusudur. Zaten bu sorunun çözülürse anlaşma da olacaktır. Avrupa ve ABD’ nin katkıları ve Türkiye-Yunanistan ikilisinin karşılıklı anlayışlı davranışı ile bu sorunun çözülebileceği inancındayım.
Soru: Çözüm olursa siz ne yapacaksınız?
Yanıt: Hayatıma aynı şekilde devam edeceğim. Şu anda birçok Rum dostum var, sık sık görüşüyoruz. Görüşmeye ve daha çok dost edinmeye devam edeceğim.
Yarın:Kenan Atakol
Güncelleme Tarihi: 17 Mayıs 2014, 01:52