Teoman TURAN
Geçitköy Barajı dolup, taştığı için Anamur’dan gelen ‘içilebilir kalitede’ suyun önemli bir kısmı denize dökülüyor... Fakat, KKTC’nin birçok bölgesinde olduğu gibi Güzelyurt’a bağlı Güneşköy’de ikamet eden insanlara hala kuyulardan çekilen tuzlu su veriliyor...
Kanser hastalıklarının patladığı KKTC’de insanların hala kuyu suyuna muhtaç edilmesi tepkileri de beraberinde getiriyor. Günneşköy sakinleri “Bıraksınlar teşvikleri de bizlere suyu versinler. O zaman herşeyi üretebiliriz” diyor.
Diyalog TV Halk Meclisi toplantısının 30’uncusu Güneşköy’de yapıldı. Bölge sakinlerinin yoğun ilgi gösterdiği programda üreticinin yaşadığı su sıkıntısının yanı sıra ülke sorunlarına ilişkin düşünceler ortaya kondu.
Köy muhtarı Serkan Alsakal’ın ev sahipliğinde köyün hayvan üreticilerinden Cemal Darbaz’ın organizatörlüğünde gerçekleştirilen Halk Meclisi programına CTP Milletvekili Hüseyin Erçal, UBP Milletvekili Zorlu Töre, Güzelyurt Belediye Başkanı Mahmut Özçınar, Bel-Sen Başkanı Fikret Keleş, Hayvancılar Birliği Başkanı Mustafa Naimoğluları, Güzelyurt Sivil Toplum Platformu Sözcüsü Şinasi Özdeş ve çok sayıda bölge sakini katıldı.
Diyalog Medya Grubu Genel Yayın Yönetmeni Reşat Akar ve Diyalog TV Haber Müdürü Aytuğ Türkkan’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen program iki saat sürdü ve Diyalog TV’den canlı olarak yayınlandı. Programa katılan konuşmacıların görüşleri şu şekilde oldu:
Serkan Alsakal (Güneşköy Muhtarı ): Su konusu maalesef artık kronikleşti, bir türlü sonuç alamıyoruz. Güneşköy ve Aydınköy havzasından 40 yıldır Lefkoşa ve diğer bölgelere gönderildi. Şimdi sular tuzlandı. Türkiye’den su geldi, Lefkoşa, Mağusa ve birçok yere gitti ama ne Güneşköy’e ne de Aydınköy’e verilmedi. Biz soruyoruz bölgemize su ne zaman gelecek? Bize birileri bilgi versin. Belediye başkanımız uğraşıyor ama hükümetler bir türlü proje yapmıyor. Bundan dolayı şikayetçiyiz. Ayağımıza su geldi, birkaç kilometreye taşıyamıyoruz. Bize bir tarih versinler artık.
Abuzer Buğur: İçmediğimiz bir suya yüksek fiyat ödüyoruz. Bu su bahçelere 0,75 TL’den veriliyordu. Şu andaki kullandığımız su tuz oranı bakımından yemek yapmada dahi kullanılmaz ama ödediğimiz miktar çok fazla. Mağusa ve Lefkoşa içilebilir kalitede su alıyor ve bunu ödüyor biz de ödüyoruz ama bu suyu alamıyoruz. İkinci konum ise cami konusu… Bir camimiz yok, bir arsa istedik hala verilmiyor. Güzelyurt’ta her yerde yapıldı biz de bir arazi verilmesini istiyoruz.
Hasan Dağcıoğlu: Güneşköylü’yüm. 42 yaşındayım doğduğumdan beri bu Kıbrıs sorunu gider, Rumlar zaten barışa yaklaşmıyor. KKTC’nin parlayan kenti Güzelyurt’tur. 3 üniversite, yeni hastane, yeni yollar… Rum gelip alacakmış Güzelyurt’u. Evde 9 fişeğim var, gelip alabiliyorsa alsın. İkinci konum ise su… Biz yeni fiyattan ödüyoruz ama damacana da satın alıyoruz. Seçimler geldiği zaman adaylar köylere geliyor ama sonra bir daha göremiyoruz. 6 vekilimiz var bölgeden sadece bir kişi geliyor, o da Kemal Dürüst. Kıbrıs Türkü çok anlayışlı ve mütevazidir, bize yardımcı olacak vekillerimizi bekliyoruz, mecliste Güzelyurt’un sıkıntılarını da söylesinler.
Hakan Dağcıoğlu: 7 yıl Rum tarafında işledim ve sendikalı çalıştığım dönemler oldu. Burada özel sektörde işleyen KKTC vatandaşının hangisi sendikalı? Ben Rum’da sendikalı işleyeceğim ama kendi ülkem KKTC’de zavallı bir konumda çalışıyorum. Bu memlekete su geldi, denize akıyor ve biz de tuzlu su içiyoruz. Bu nasıl bir beceriksizlik? Bizim suyumuz 40 yıl aktı gitti Lefkoşa’ya Mağusa’ya! Su için 5,15 TL istiyorlar, ödemeyeceğim… Alabilirlerse alsınlar, isterlerse de hapishaneye atsınlar, ödemeyeceğim! Sayın Bakanlar Mercedeslerde giderken yollardaki durumu galiba görmüyorlar, arabalarda süspansiyon kalmadı ama onlar sezmiyorlar Mercedeslerde herhalde…
Turgay Gezen: Güneşköy’de suyumuz çok kötü. Ne yemek yapılabilir ne diş fırçalanabilir… Belediye başkanımızın bu sorunu çözeceğine inanıyorum. Memlekette sorun çok, toplumun ruh sağlığı bozuluyor, peki yöneticiler ne yapıyor? Bizlerin sesini duyuyor mu yetkililer? Annan planının 13’üncü yılına girdik, bu bölge en yüksek evet oyu verdi. Ben de evet dedim belirsizlikten kurtulmak için. Şimdi ilerde bir plan gelirse ne olacak? Büyük ihtimalle ‘hayır’ çıkacak. Zaten Rumlar hayır diyecek, onların niyeti zamana oynama. Ama bizde de hayır çıkacağına inanıyorum. Çözüm olmazsa Rumlarla birleşik bir Kıbrıs kuramazsak ayrılıkta da anlaşabiliriz neden olmasın?
Ahmet Farisoğlu: Ben Gaziveren’den geliyorum. Soluduğumuz bu hava temiz mi? Bizim bölgede kömür ocakları her akşam yanıyor. Karbonmonoksit bizleri zehirliyorlar. Bir portakal ağacına ya da bir kabağa kaç kere ilaç atılır? Kim denetliyor? İsteyen istediği gibi ilaç atıyor ama kimse denetlemiyor. Bir de kırsal kesim arsalarına değinmek istiyorum. 62 kişiye arsa verildi bunları bölüşen 3 aile oldu. Böyle adalet mi olur? Verilsin ama adil bir çerçevede verilsin. Gaziverenlilere sesleniyorum, imza kampanyası başlatıp bu dağıtılan arların iptalini isteyeceğiz. Alt yapısı hazırlanan arsalar dağıtılsın ve adil dağıtılsın.
Cemal Darbaz: Halkın sesini bu kadar duymamazlıktan gelen bir yönetim olmaz. Güneşköy’ün nüfus oranına baktığınızda ülkede en büyük hayvancılık yeri olduğu görülür. Bir su sorunumuz var bir türlü çözemedik. Biz ayrıca hayvancılık dışında narenciye de üretiyoruz. 70 bin dönüm narenciye bulduk 30 bine düştü. Hayvancılık bir yere geldi şimdiki idare yok etmek için elinden geleni yapıyor. İmalatçıya verilen 35 milyon TL’lik destek hayvancıya veriliyormuş gibi gösteriliyor. Bu memlekette bir süt ödemesini bile yapamıyoruz. 7 arkadaşımın çeki geri döndü bugün. İki aydır süt parası almıyor hayvancı.
Mahmut Özçınar (Güzelyurt Belediye Başkanı): Bu ülkede sorunları herkes biliyor ancak adım atamadığımız bir gerçek. Bu ülkeyi yanlış yönetir durumdayız. Kaynakları ekonomik akıl yoluyla yönetmenin yolu bulunmalıdır. Sadece kapıların açılması bile ekonomik yapının dengesini bozdu. Hayvancının, narenciyecinin yaşadıkları kooperatifçilikten kopmanın nedenleridir. Buradaki hayvancılık organize bölgesi ülkenin ilk organize hayvancılık bölgesidir. Su konusu bölge için önemli. Bu bölgenin suyu yıllarca tuzlanmanın bahasına tuzlandı, giderek kötü duruma düşüyoruz. Tarım suyunun bu bölgeye gelmesi için çalışmaların süratlendirilmesi gerekir.
Adil Onalt: Sayıştay’a bir üye atanacak bir buçuk ayı kaldı emekli olmaya. Kıdem tazminatına 200 bin maaşına 20 bin TL zam. Ombudsmana açıklama yaptı başbakan kızının mezuniyetine devlet bütçesinden gitti. Bir bakanın üçüncü kat izni için rüşvet aldığı, Cratos Otel’in 9 trilyon borcunun silinmesi… Böyle bir memlekette halka neyi anlatacağız? Süt paraları ödenmedi, çekler geri geliyor. Sistem çökmüştür şu an.
Fakir Binladin: Gelecekte çocuklarımız soracak “Kıbrıs’ı nasıl kaybettik? Eğer okuma yazma bilseydim yazıp hediye edecektim herkes okusun diye. Savaşta kazandık masada kaybettik. 74’te harekata katıldım, savaşların içinde büyüdüm savaşların içinde ölüyoruz gidelim. Ecevit ‘Bu zaferi ekonomik olarak taçlandıracağız?’ dedi, sanayi, Türk Petrolleri, Cypfruvex kuruldu. Özal aldı Sabancı’yı geldi. Gördü arabaları Mercedes, BMW 200 liraya Hollanda’dan bozuk getirilip tamir edilen Mercedesleri gördü kimindir dedi bunlar işçilerin dediler. Ben iş yapamam dedi burada benim memurlar bile sürmez bu arabaları çekti gitti. Ferdi Sabit Soyer Cypruvex’e geldi. Sizin için ne yapabiliriz dedi. Fazla ürünümüz var satamayız bir kargo uçağı koy bize satalım Ankara’ya İstanbul’a tamam fakir dedi. Uçak vardı Londra’ya hellim nane taşırdı aldılar Özal’a makam uçağı yaptılar. Bir uçak isterken olanı da kaldırdılar.
CTP Güzelyurt İlçe Başkanı / Doğan Şahali:
“Sorunların nasıl aşılacağı ile ilgili bir şey ön görmüyoruz. Bu sorunların aktarılmasıyla birlikte ne gibi sorunlar çözüldü? Şapkayı önümüzde koymamız gerekiyor ve nereye gittiğimizi iyi anlamamız gerekiyor. 745’ten bu yana bu toplumun eleştiriler karşısında hassas olan kesimler var. Devlet bu konuda bugün geldiğimiz halde yollarımız bir bakalım, köylerimizin haline, hastanelere, eğitimlere, okullara ve çevremize bakalım. Bugün geldiğimiz konakta şapkamızı öne koymaz ve yeni bir şeyler söylemezsek bir 10-20 yıl daha ve sorunları başka yerlere aktararak konuşmaya devam edeceğiz.”
Mustafa Naimoğluları (Hayvancılar Birliği Başkanı): Birçok yerel yönetimlerde hizmetler artıyor. Halkın konuşmasından demokrasiden kimse korkmasın. Korkuyorlarsa iş yapacaklar. Ülkede her yere eşit noktada hizmet götürülmesi lazım. Bazı bölgelerde su varsa bazı bölgelerde yok, bu bizim ayıbımızdır. Koop- Süt’ü batırdılar aldık en önemli kuruluşları haline getirdik. Siyasetçiden daha iyi düşünebilir diğer insanlar. Kooperatifleri batırdık, sivil toplum örgütleri ve diğerleri kurtarmaya çalışıyor. Biz kendi işimizi yapmak için mücadele ediyoruz. Üreticinin önüne taş koymasınlar.
Ufuk Arslan: Devlet üretme çiftliğinde tekeler iflas etti. Bir köyde 1 TL iken 1000 TL’ye iki teke aldılar çiftliğe götürdüler. Bir hafta sonra gittiler baktılar tekeler harup ağacının altında yatıyor. Ne yapıyorsunuz diye sordular, tekeler devlet memuru olduk dedi. Meclise çıkan vekiller yemin ederken kağıttan okuyor, ilkokulda çocuklar istiklal marşını ezbere okuyor. Bu adamlardan ne bekleyebiliriz? Üniversite bitirmiş adamlar iki satırlık yemini dört defa kağıda bakarak ediyor.
Fikret Keleş (Bel-Sen Başkanı): Sendikalaşma olayı özel sektörde anayasal bir hak, ancak başaramadık. En kısa zamanda olması için çalışmalarımız sürüyor. Özel sektör ile kamu farklıdır. Gerçekten büyük bir sorundur çözülmesi gerekiyor.
Şinasi Özdeş (Güzelyurt Sivil Toplum Platformu Sözcüsü): Her işin bir bedeli vardır. En büyük sorunumuz su, sular tuzlanıyor. Bu vanayı arıyorum. Alayköy ve Suat Günsel’in almak istemediği suyu alsın Lefkoşa’da kapatayım benimle gelecek olan var mı? Ben denize akan suyu bekleyemem yıllarca. Bu suyun bedelini ödeyelim, kapatalım vanayı. Bedelsiz iş olmaz. Kıbrıs konusu yıllar var gider. Herkes çözüm istiyor, her sabah Rum tarafına gidip geliyoruz. İşçiler öğrenciler var. Bu barışı köklü çözüme götürmek için ne Türkiye ne Kıbrıs Türkünün ahı vahı çözebilir… Amerika’nın ve diğer büyük devletlerin parasal çıkarları olmadan asla çözüm beklemeyiniz.
Dr. Hüseyin Erçal (CTP Milletvekili): Eğer ki bugünkü mutsuzluğumuzun nedenini öğrenmek istiyorsak, bu ülkede son bir yıldır yapılan uygulamalara bakmamız gerekir. Yaptıkları yasalara, anlaşmalara uymayan bir idari yapı var. Kendisine saygısı olmayan. Meclisin halk pazarındaki itibarı bu dur şu anda. Halkın parasını imtiyazlarlalar ayrıcalıklarla, bir kısım insanlara dağıtmakta hiçbir sakınca görmediler. Dünyanın hiçbir ülkesinde emeklilerin çalışanlardan daha fazla aldığı görülmedi. Müşavir adı altında insanları oturtmak hiçbir ülkede yoktur. Dünyanın birçok ülkesinde emekli olurken insanlar milletvekilliği ya da üst kademe bir yönetim yaptığı diye ayrıcalıklı emekli edemezsiniz. O zaman toplumda mutsuzluk oluşur. Sahilleri dağıtarak, bütçeyi çar çur ederek bu ülkeyi mutsuzluğa sürüklediler. Müşavirlik olayını ortadan kaldıracak bir sistem önerdik ne yazık ki mecliste itiraf edildi ki hükümet yasayı mecliste geçirmeyecek. Belki biraz halkın nünde daha mutlu düzen doğar diye uğraştık ama olmadı. Su ile ilgili anlaşma imzası var uygulaması yok. Denize akıp giden suya bakacağız.
Zorlu Töre(UBP Milletvekili): Güzelyurt bölgesinde belediye hudutları içerisinde 3 bin abone vardı şu anda 9 bin abone var. Demek ki bu ülkede güzel şeyler de oldu. Mutsuz olacağımız şeyler gibi mutlu olacağımız büyük şeyler de vardır. Bu bölgede 3 tan üniversite var. Gidiş geliş yol yapıldı. Anavatandan gelen su bu bölgeye ulaşır ve bu bölgeden çıkan su başka bölgeye verilmezse su tatlılaşacak güzelleşecek, üretim artacak. Sorunların ileriye atılması söz konusu değildir. Türkiye’den su geldi her bölgeye içme ve tarımsal amaçlı olarak da bu bölgelere gelecektir. Bölgenin sorunları çalışarak sonlandırılır. Aldanma ve aldatma yönünde Annan Planı’ndan sonra yüzde 65 Kıbrıs Türk halkı evet dedi ama Talat dedi ki Rumlar bizi aldattı. Şimdi bizim yöneticiler çıkıyor kapının arkasında barış, birleşik Kıbrıs var diye söylüyor. 50 yıldır konuşuyor. 1960’ta kurduğumuz devlet yürümedi. Başımıza yıktılar. Güzelyurt verilmezse Rumlar asla olmaz diyor. Boşu boşuna ümit etmeyelim eşitliğe dayalı bir anlaşma yapmazlar bizimle. Kendi toprağımıza, ülkemize sahip çıkalım.
Ali Uğurlu: Kıbrıs meselesinden konuşayım. 80 yaşında oldum bitmedi bitmeyecek. Annan Planı’nda bu köye herkes geldi. Yunanlı bir gazeteci geldi. Bu adam hayır diyecek dediler kendine. Bana sordu, neden hayır diyeceksin diye. Eskiden çobanla yılan arkadaştı. Bir gün çoban arkadaş oldu kaldı evde, oğlu gitti. Yılan da sandı ki babasıdır, süzüldü yanına oğlan vurdu ezdi kuyruğunu o da ısırdı kendini. Ertesi günü buluşur çobanla yılan sorar kendine ne yaptın öyle. Dedi ki sende bu evlat acısı bende de bu kuyruk acısı varken bu iş gitmez. Kıbrıs meselesi de böyle.
Güncelleme Tarihi: 01 Mayıs 2017, 09:59