Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman, katıldığı bir televizyon programında Maraş konusunun yanında Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’nın açılmasının da konuşulması gerektiğini belirtti.
Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’in Maraş konusunda komite kurulması önerisini de değerlendiren Erhürman, komite kurulacaksa Maraş konusunun yanında, Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’nın ve hidrokarbon konusunun da bu komitenin gündemine alınması gerektiğini söyledi.
Erhürman, “Eğer kapsamlı çözüme erken zamanda ulaşamayacaksak, durup beklemek yerinde kapsamlı çözüme bizi adım adım ulaştıracak, BM gözetiminde bu konuları görüşelim” dedi.
Maraş ile birlikte Lefkoşa Havaalanı’nın da açılmasıyla, doğrudan ticaret ve direkt uçuş sorununun da çözülmüş olacağını belirten Erhürman, “Hem de iki toplum olarak birlikte iş yapmış olacağız. Bu öneri Birleşmiş Milletlerin önerisiydi. Dolayısıyla BM’nin bir önerisini de masaya getirmiş olacağız. Bu olmazsa da Maraş’ı ben, Taşınmaz Mal Komisyonu’nda izlemiş olduğum yöntemle açarım. BM’yi de, Kıbrıs Rum toplumunu da dışlamıyorum. Ben sadece Uluslararası Hukuk nezdinde önerilerimi yapıyorum.” İfadelerini kullandı.
“Maraş kapsamlı çözümün parçasıdır”
Kapalı Maraş konusunda değerlendirmelerde bulunan Erhürman, Kapalı Maraş konusunda hükümetin bir adım attığına dair ellerinde bir veri olduğuna inanmadığını söyledi ve envanter çalışması ile başlayan Maraş sürecinin “BM’yi muhatap almadan da Maraş’ı açarız” söylemlerine kadar vardığını söyledi. Erhürman bu süreç karşısında da tepkilerinin hemen geldiğini söyledi.
Erhürman açıklamalarına şöyle devam etti:
“Bu şekilde Maraş’ı açmanız mümkün değil. Bizim bir amacımız var. Çözüme henüz ulaşamadığımız koşullarda, kendi halkımızı uluslararası toplumla ve uluslararası hukukla buluşturmak istiyoruz. Maraş’tan bir ekonomik fayda da edilecekse, bunun uluslararası hukuk içerisinde bir formülle gerçekleşmesi gerekiyor. Maraş ezelden beridir, kapsamlı çözümün parçası olarak ve kapsamlı çözümün gerçekleşemediği koşullarda, bizi adım adım çözüme yaklaştıracak olan bir adım olarak görülüyor. Baştan itibaren, hükümetin tavrı BM’yi dikkate almayan bir tavırdı. BM Güvenlik Konseyi kararlarına baktığınız zaman, mesele sadece mülkiyet meselesi olarak ele alınmıyor. Güvenlik Konseyi, Maraş’ın, BM yönetimine devredilmelidir çağrısını da yapıyor. Bizim kapsamlı çözüm irademizi ortaya koymamıza rağmen bu iş gerçekleşmezse de, BM ile masaya oturulur ve Maraş’ı açmak için müzakerelere başlanır.”
“Komite kurulacaksa…”
Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’in Maraş konusunda komite kurulması önerisini de değerlendiren Erhürman, komite kurulacaksa Maraş konusunun yanında, Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’nın ve hidrokarbon konusunun da bu komitenin gündemine alınması gerektiğini söyledi ve “eğer kapsamlı çözüme erken zamanda ulaşamayacaksak, durup beklemek yerinde kapsamlı çözüme bizi adım adım ulaştıracak, BM gözetiminde bu konuları görüşelim” dedi.
“İngiltere ile yoğun ilişkiler geliştirmeliyiz”
Programda “İngiltere’nin buraya direkt uçuş gerçekleştirmemesinin ve doğrudan ticaret yapmamasının tek sebebi AB üyesi olmak mıydı?” diye soran Erhürman, “İngiltere ile daha yoğun ilişkiler içerisine girmek gerektiğini söyledi ve “Sporcularımız konusunda, ticaret konusunda ve diğer başka konularda İngiltere ile görüşmeliyiz” dedi.
“Bizim sözümüz gittikçe kısılıyor”
Erhürman, “Hidrokarbon konusu üzerinde söz hakkı olan iki kurucu ortaktan biriyiz. Ama bizim sözümüz gittikçe kısılıyor, Amerika’dan, Rusya’ya, Mısır’dan, Türkiye’ye kadar herkesin söz hakkı oluyor burada. İçeride de ekonomik anlamda durabileceğimiz koşullar varken, kendi ayaklarımız üzerinde duramama sorunumuz var. Dörtlü koalisyon hükümeti dönemindeyken, Türkiye’den belirtilen kaynak gelmezken, biz yerel kaynaklardan Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı Bütçesi için de kaynak ayırdık ve ödedik. Biz bu konuları konuşmuyoruz” dedi.
“Türkiye ile ilişki, doğru zeminde tesis edilmeli”
Erhürman Türkiye ile ilişkileri ise şu sözlerle yorumladı:
“Türkiye Cumhuriyeti artık bize konuşmaktan vazgeçmeli ve bizimle konuşmalı. Gerçek anlamda ilişki kurulmalı. Bizim için de, artık Türkiye Cumhuriyeti’ne konuşmaktan vazgeçilmeli, Türkiye Cumhuriyeti ile konuşmalıyız. Bu söylediğimi aynı şekilde, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi için de söylerim. Bizim Türkiye Cumhuriyeti ile yaşadığımız sorun bu. Biz birbirimizle konuşamıyor muyuz? Biz birbirimizle konuşamaz bir noktaya mı geldik? Eğer böyleyse bu çok tehlikeli. Ben öyle bir noktaya geldiğimiz kanaatinde değilim. Biz Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen sonra 5’li konferans istiyoruz. O masada Türkiye Cumhuriyeti de olacak, Yunanistan gibi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gibi. Bu 5’li konferans da adanın kaderi ile ilgilidir. O yüzden Türkiye Cumhuriyeti ile ilişki, yeniden doğru zeminde tesis edilmelidir. Doğru zeminde bizim kendi ayaklarımız üzerinde durmamızdır.”