1878’e kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydık.
1878’de İngiliz sömürgesi olduk.
Rum-Yunan ikilisinin 1800’lü yıllarda başlattığı Enosis kavgası sömürge döneminde daha da yoğunlaştı.
Enosis davası 1 Nisan 1955’ten itibaren siyasi bir kavga, siyasi bir eylem olmaktan çıktı, silâhlı bir terör mücadelesine dönüştü.
EOKA eyleminin iki hedefi vardı.
Terör yoluyla İngiliz’i adadan kovmak.
Yine terör yoluyla Kıbrıs Türk’ünü sindirmek.
Bu iki taktik hedefin beklenen ve arzulanan stratejik sonucu ise Enosis’ti.
Bu doğrultuda sivil-asker İngiliz’i vurup öldürmeye, hükümet binalarını sabotaj yoluyla yakıp-yıkmaya başladılar.
Makarios’un oluşturarak Grivas’ın liderliğine verdiği EOKA önce İngiliz’e, sonra Türk halkının birey ve kurumlarına yöneldi.
Artık EOKA’nın hedefinde yalnız İngiliz değil, Türk de vardı.
Buna örgütsüz olarak karşı koymak olası değildi.
Bu gerçek ışığında bizimkiler de örgütlenme faaliyetine girdiler, ortaya mantar biter gibi küçük çaplı dağınık örgütçükler çıkmaya başladı. Bunlar arasında Volkan, 9 Eylül ve Kara Çete’yi sayabiliriz. Ellerinde birkaç kırık-dökük silâhtan, az sayıda av tüfeğinden başka bir malzeme yoktu. Tehlikeyi gören Denktaş ve dava arkadaşları 1957’de TMT’yi kurdular. Kurdular dedimse, buna sadece temelini kazdılar demek daha doğru olur. Bir yeraltı örgütü ancak profesyonel elemanlarla yönetilebilir ve başarılı olabilirdi. Denktaş’ın girişimiyle TMT’yi devralmak üzere Yarbay Rıza Vuruşkan liderliğinde bir grup Türk subayı muhtelif sivil maskelerle 1 Ağustos 1958’de Kıbrıs’a geldi, göreve başladı. Gerçek TMT işte o zaman ortaya çıktı ve örgütlendi. Kazılmış olan temel üzerine ciddi bir yeraltı örgütünün çatısı yükseldi.
***
EOKA’nın amacı Enosis, TMT’nin amacı Enosis’i önlemekti. Neticede EOKA başarısız oldu, TMT başardı ve bu sayede Enosis yerine Kıbrıs Cumhuriyeti geldi.
Makarios daha ilk günden Cumhuriyet’in Enosis’e giden yolda bir sıçrama tahtası olduğunu ilân etti, Akritas Plânı’nı hazırlamaya başladı.
Sonrası malûmdur.
21 Aralık 1963’te Akritas Plânı yürürlüğe kondu. Maksat ani bir baskınla birkaç günde Kıbrıs Türk’ünü teslim almak, Enosis kapısını açmaktı.
TMT ve TMT’nin etrafında bütünleşen halkımız direndi, buna olanak vermedi, Makarios’u ikinci kez sukut-u hâyâle uğrattı.
Katliamlar oldu, göçler oldu, gettolara kapatıldık, 11 yıl boyunca misli görülmemiş bir barbarlığın kurbanı olduk, emperyalizmin ve Rum-Yunan ikilisinin icra ettiği Orta Çağ karanlığının insanlık dışı muamelesine maruz kaldık.
***
21 Aralık-19 Temmuz 1974 itibarıyla gettolara kapatılmış bir cehennem hayatı yaşıyor, sadece savaşıyor ve direniyorduk.
Üretim adına neredeyse hiçbir faaliyetimiz kalmamıştı.
Köyden şehre, şehirden köye yola çıkan insanımız evine dönemiyor, katledilip kuyulara atılıyordu.
Az öncesine tekrar bakacak olursak 1968’de sürgünden dönen Denktaş, Türkiye’nin sıkıntılarının da baskısıyla Kleridis’le kerhen bir uzlaşmaya vardı, Makarios bunu reddederken Kleridis’e şunu söyledi:
- Her Türk teker teker gelip teslim olmadıkça bu iş bitmez.
Yeni doğan bebeklere süt, yağmuru geçiren damlarımıza bir torba çimento alamaz ve bulamaz haldeydik.
Kızılay yardımıyla yaşayan sefil bir hayata mahkûm edilmiştik.
Böylesi bir perişanlık içindeydik.
Yarın: 1974 sonrasında ne olduk?
Güncelleme Tarihi: 05 Eylül 2017, 10:08