12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden tam 40 yıl geçti. Böyle bir gün nasip oldu ve bu satırları kaleme alıyorum. Ne iç, ne de dış darbelere Türkiye bundan böyle geçit vermemeli.
Asker asla sebebi ne olursa olsun kendi halkına silah doğrultmamalı. Allah bir daha bizi FETO ve dış ülkelerin güdümü ile gibi şer odalarından korusun.
Neyse biz dönelim son günlerde bölgede yaşanan Amerika, Rusya, Fransa ve AB merkezinde olan Kıbrıs’a.
Lavrov ziyaret etmişti
Doğu Akdeniz'deki yükselen tansiyonun düşürülmesi ve arabulucu rolü üstlenmek istemesi Amerika tarafından çok da hoş karşılanmadı. Rusya Dışişleri Bakanı GKRY ile dirsek temasını güçlendirme hamlesini Amerika silah ambargosunu hafifleterek karşılık verdi.
Amerika Dışişleri Bakanı Mike Pompeo "Kıbrıs Cumhuriyeti bölgede bizim için anahtar ülke konumundadır" dedi. Üstüne üstlük ABD Dış İlişkilerinin en üst noktası Mike Pompeo BAE ziyaretinden sonra üç saatliğine bile olsa Anastasiadis ziyaretini de ihmal etmedi.
Peki Amerika ne istiyor?
Rus savaş gemilerinin limanlardan uzak tutulması, Rus kara parasının GKRY off shore bankalarınca aklanması önüne geçilmesi esas görüşülecek konuların üzerinde durulacağı anlaşılıyor.
Atina ile tansiyon bir türlü düşmek bilmiyor
Atılan adımlar NATO çerçevesinde çok da sonuç verecek gibi de durmuyor açıkçası. Koşulsuz görüşmeye açık olduğunu Dışişleri, Milli Savunma Bakanlığı hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından defalarca dile getirilmesine rağmen, Yunanlılar adeta yangına körük ile gitmeye devam ediyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un hele pervasızca "Türk halkı ile sorunumuz yok, sıkıntımız Erdoğan ile" yaptığı açıklama çok tepki topladı.
Sömürgeci zihniyet o kadar beyinlerini sarmış gibi gözüküyor ki adeta kendilerini dünyanın hâkimi sanıyorlar. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti'nin 1940’lı yıllarda gibi görerek AB şantajını oynamaktan da geri kalmıyorlar.
Alın AB’nizi başınıza çalın Monşer Macron. Türkiye`miz artık ekonomik ve siyasi rotasını kesinlikle başka coğrafyalara çevirmesi gerekli.
Dönelim tekrar Pompeo`ya. Bu satırları yazdığım anlarda bu ziyaret gerçekleşiyordu.
Biz ise Kuzey Kıbrıs olarak böylesi durumlarda cılız açıklamalar karşısında pek de sesimizin yükseldiği bir açıklamayı siyasilerden görmedim.
Hâlbuki böylesi uluslararası siyasi hamlelere karşı iktidarı, muhalefeti, bütün sivil toplum ve kanaat önderleri tek bir ağızdan sesini yükselterek protesto etmeli.
Ne yazık ki ülkemizde gittikçe yükselen covid-19 tehditleri altında odak noktamızda Cumhurbaşkanı seçimleri var. Bir an önce olsa bitse de ülke olarak işimize baksak. Dünya bu kadar bizi siyaseten izole etmişken bizim dünyamız hala daha bu parametreleri ve gelişmeleri yakalamakta adeta Fransız kalıyoruz.
Dünya turizminde son gelişmeler
Günümüzde siyasi gelişmelerin merkez odağında olan Akdeniz`de hem siyasi gelişmeler var, hem de turizminin merkezi konumundaki farklı senaryo ve süreçler var. Örneğin; Akdeniz bölgesinin en büyük iki rakip destinasyonu Türkiye ve İspanya’da Kuzey ve Güney kutbu gibi farklı iki süreç yaşanıyor.
Türkiye turist çekme anlamında daha avantajlı. İspanya’da sonbahar aylarının kötü geçen yaza nispeten dibe vurması beklenirken Türkiye’de Ağustos ayında başlayan ve yükselen turist trafiğinin sonbaharda da devam edeceği öngörülüyor.
İspanya Turizm Kurulu Başkanı Juan Molas, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede "İspanya'nın turizmde rekabetçi bir ülke imajını kaybettiğini" belirterek “Sonbahar tahminleri yaza göre çok daha kötü. Sonbahar kötü geçen yazdan daha kötü geçecek, felaket bir sonbahar bekleniyor " dedi.
Her şey Covid-19’a da bağlı aslında. Türkiye’de sonbahar sezonunun daha iyi geçeceğine ilişkin tahminler ise Ağustos ayı başında Almanya’nın seyahat uyarısını ciddi oranda kaldırması önemli oldu. Rusya’dan 10 Ağustos itibarı ile uçuşların başlamasıyla ziyaretçi sayısında yaşanan hareketlenmenin sonbahar için yapılan rezervasyonlardaki artışa dayandırılıyor.
Başta Antalya olmak üzere Ege bölgesi de bu dönemde Rus turist ile tanıştı. Az da olsa, turizm merkezlerinde yüzde 50'den fazlası açık olan tesislerin Rusya, İngiltere ve Ukrayna'dan gelen turistle Kasım sonuna kadar sezonun devam edeceği işaretini veriyor.
Covid-19 turizm destinasyonlarının son durumu
UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü)’ne göre; başarılı ülkelerin formülü çok da bilinmez değil. Seyahat kısıtlamalarını kaldıran destinasyonlar daha fazla yüksek veya çok yüksek düzeyde sağlık altyapısına sahip olan ve nispeten düşük Covid-19 enfeksiyon oranlarına sahip olan yerler olduğu belirtiliyor.
Ayrıca, gelişmiş ekonomilerde, seyahat edilen ülkelerin yüzde 79'u kısıtlamaları çoktan kaldırdı. Gelişmekte olan ekonomilerde ise, destinasyonların yalnızca yüzde 47'si bunu yaptı. Kısıtlamaları hafifleten ülkelerin yüzde 64'ünün yurt dışından gelen turistler için bir ulaşım aracı olarak havacılığa yüksek veya orta düzeyde bağımlı olduğu kaydedildi.
Araştırmaya göre 93 destinasyonun (dünyadaki tüm turizm olgusu olan ülkelerin 43’ü) hâla sınırları turizme tamamen kapalı.
Halen en katı kısıtlamalara sahip destinasyonların yarısından fazlası da ağırlıklı olarak havacılığa dayanıyor, bu ülkelere gelen turistlerin en az% 70'i hava yolu ile geliyor. Aynen Kuzey Kıbrıs’ta olduğu gibi. Büyük bir bilinmezlik ve turizm sektörünün kesinlikle büyük bir yalnızlığa itildiği süreçler çoktan yaşanmaya başlandı. Çare maalesef en erken zamanda aşının bulunması olacak. Süreç uzadıkça, hem siyaseten, hem ekonomik anlamda duvara toslayan bir ülke olmamız da kaçınılmaz olacak.
Turizm Hayattır.