Züleyha KARAMAN
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun Kıbrıs konusunda açık ve net bir politika izlemediğini savunarak “bir gün öyle bir gün böyle davranıyor. Çelişkiler yumağında” dedi.
Diyalog’un sorularını yanıtlayan Talat, Kıbrıs sorununun çözümünde Türkiye’nin çok önemli olduğunu ifade ederek, “Ama önce burada Eroğlu’nun değişmesi lazım. Burada açık ve net bir politikanın olması lazım” diye konuştu.
Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis’in, çözüm için eski Rum lideri Dimitris Hristofyas’dan daha uygun olduğunu belirten Talat, garantiler konusunda ise Rum tarafının hoşlanmayacağı görüşler ortaya koydu.
Garantilerin Kıbrıs Türkü’nün çoğunluğu için “olmazsa olmaz” olduğunu ifade eden Talat, garantilerle oynamanın çok tehlikeli olacağını vurguladı.
Üsler bölgesinin ekonomik kalkınması yönünde Rum kesimi ile anlaşma imzalayan İngiltere’yi de eleştiren Talat, “İngiltere bunu hep yapıyor. Rum tarafı ile ilişkileri limonidir ve onu iyileştirmek için bizi feda ediyor” dedi.
Hristofyas geç kaldı
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Diyalog’un sorularını şöyle yanıtladı:
Soru: Eski Rum lider Dimitris Hristofyas, “Talat’la olsaydık sorunu çözerdik” dedi, sizce geç kalmadı mı?
Talat: Söylediklerini duyunca, ben de ‘bunu söylemekte geç kalmadı mı’ dedim. Çünkü doğruya bakarsanız ben de aynı kanaatteyim. Bir yanda barışı kendine misyon edinmiş birisi, Kıbrıs Türk halkının lideri, KKTC Cumhurbaşkanı olarak oturuyor, bir yanda neredeyse kuruluşundan beri, Kıbrıslı Türklerle Rumların birlikte yaşamasını isteyen bir partinin lideri olarak Rum liderliğine seçilmiş birisi. Şimdi bu ikisi bir araya geldiklerinde anlaşma daha kolay olur.
Soru:Bütün beklenti de zaten bu yönde değil miydi?
Talat: Bütün beklentide bu yöndeydi, aslında bakarsanız, Hristofyas’ın çözüm itsediğine ben hala inanıyorum ama onun sorunu, çözüm istemeyenlere direnmesinde yatıyor.
Soru:Direnemedi mi?
Talat: Direnemedi. Onlara, ‘hayır ben bu meseleyi çözeceğim ve zamanlı olarak çözeceğim’ diyemedi. Her şey zamanında olursa doğrudur, başarı ancak zamnında atılan adımlarla elde edilir. Eğer bir adımı zamanında atmazsanız geç kalabilirsiniz.Tarih bunun örnekleri ile doludur. Bizim Annan Planı’na karşı tutumumuzun ortaya konması, 2004’deki siyasetimizi 2002’de yürütseydik durum çok farklı olurdu. 2003 Mart’ında Lahey’de 2004’deki siyasetimiz olsaydı, Kıbrıs Rum tarafı çözümsüz Avrupa Birliği’ne giremezdi. Ama o geçildi. O an atlatıldı mı o iş bitiyor. Bunun gibi tarihte daha çok örnek verebilirim. Hristofyas’ın söylediğine de bu cevabı vermek gerekir herhalde. Ben kendisini defalarca uyardım; eğer Kıbrıs sorununu çözemezsek ya da gözle görülür, açık, net adımlar atamazsak, sona yaklaştığımızı göstermezsek Kıbrıs Türkü çözümden yana olmayan birisini de seçebilir, bu mümkündür. Çünkü halka umut kalmayınca, halk çözümden umudunu kesince, çözümün lideri ile yapacağı fazla bir şey kalmaz, çözümsüzlüğün liderine de kayabilir. Ben bunu söyledim, uyardım defalarca. ‘Hiç merak etme, olmaz öyle şey, sen kazanırsın, işte ne yapalım, daha fazla sıkışamayız’ gibi şeyler söyledi. Sonuçta da benim dediğim oldu.
Çözüm olsaydı bugünkü sorunlar yaşanmazdı
Soru:Bu anlamda Hristofyas’a bir kırgınlığınız var mı?
Talat:Niye kırgınlığım olsun ki. Tabi şu bağlamda var; Kıbrıs sorununu çözseydik, bugün Kıbrıs Türkü ne bu noktada olurdu, ne de Kıbrıs Rum’u. Kıbrıs Rum tarafındaki ekonomik çöküntü olmazdı, olsaydı bile bu ölçüde olmazdı. Ekonomik çöküntünün etkisi çok daha az olurdu. Ama ne yazık ki öyle olmadı. Sonuçta Kıbrıs sorununu çözemeyince ekonomik çöküntü de hepimizi vurdu. Benim yaptığım, kırgınlıktan çok hayıflanmadır. Hayıflanıyorum. Gerçekten üzülüyorum; niye yapamadık bu işi, niçin. Benim hatam var mı. hatasız kul olmaz tabiki. Ben, muhatabıma, anlaştıklarımızı bile açıklatamadığıma göre kendime çok fazla suç bulamıyorum. Keşke bulabilseydim, kendi kendimle hesaplaşırdım. Ama şunu söyleyeyim; Kıbrıs Türk tarafı çok önemli bir konumdadır. Esası, Kıbrıs sorununun çözümü Kıbrıs Türk tarafının hanesindedir, buradan zorlanmak zorundadır. Türk tarafı çözümü zorlamak zorundadır. Çünkü ihtiyaç Türk tarafınındır.
Anastasidis daha uygun bir lider
Soru: Şu an Anastasiadis’in karşısında siz olsaydınız Kıbrıs sorununu daha mı kolay çözerdiniz?
Talat: Ben şöyle düşünüyorum; aslında Anastasiadis çözüm için Hristofyas’dan daha uygun bir liderdir. Bu yanlış anlaşılmasın, Hristofyas çözüm istemezdi ya da daha az isterdi o yüzden böyle konuşuyorum zannedilmesin. Hristofyas, Kıbrıs Rum toplumu içerisinde bir uçtur, bir taraftır.Çoğu zaman toplumun değerlerine rakiptir, örneğin dine, işte Türk dostu olmakla suçlanır. Kilise onu sevmez, ‘ateistir’ der. Dolayısıyla Hristofyas mecburdur, hem din konusunda en azından dine düşmanca yaklaşmadığını göstersin, Kıbrıslı Türklerin dostudur da, Rumların da düşmanı değildir gibi bir imaj yaratmaya çalışır. Dolayısyla adım atarken de hep temkinlidir, hep çok dikkatlidir. Anastasiadis daha rahattır. Çünkü, kilise tarafından desteklenir, Rum tarafının çoğunluğu sağcıdır o da sağcıdır. Sonuçta toplumun geniş kesimleriyle, iş çevreleriyle daha yakın bir görüştedir. O bakımdan Anastasiadis çok daha rahat adımlar atabilir, esneklik gösterebilir diye düşünüyorum.
Soru: Anastasidis’i destekleyen kilise aslında çözüm yanlısı değil, bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Talat: Doğru da, Anastasiadis’i destekleyen kilise, aynı zamanda Anastasiadis’i sadece bugün değil, Kıbrıs sorununda değil, her konuda destekliyor. Onun için Anastasiadis, kiliseyi etkisiz hale, daha doğrusu tepkisiz hale getirebilir. Çünkü o çevreden çıkmış birisidir.
Soru: Anastasiadis başkan seçildikten sonra herhangi bir temasınız oldu mu?
Talat: Bir tebrik dışında olmadı. Ama buluştuğumuzda çok makul şeyler söylüyordu. Tabi iktidara gelince, toplumun bütünün hassasiyetlerini dikkate almak zorunda olduğu için daha temkinli olacağı kesindir. Herkes böyledir.
Soru Rum Meclis Başkanı Yannakis Omiru, son zamanlarda, Kıbrıs konusunda uluslararası konferans fikrini sık sık dillendiriyor. Anavatanlar olmadan sizce Kıbrıs sorununda çözüme ulaşılabilir mi?
Talat: Şimdi hangi safhada anavatanlar devreye girecek, o çok önemli. Hangi safhada gireceği belli: Herhalde, Yönetim ve Güç Paylaşımı, Ekonomi gibi konularda değil. Güvenlik konusunda ki, uluslarasarı boyutu var bunun. Bu konuda Türkiye-Yuanistan-İngiltere, daha doğrusu garantörler devreye girecek. Ama o güne kadar diğer hususları iki toplum tespit edecek. Ben, anavatanların ya da güçlü başka ülkelerin, ya da uluslararası toplumun ya da BM’nin bu sürece müdahil olmasına karşı değilim, hatta desteklerim. O yüzden Omiru’nun söylediği eğer buysa bana yabancı değil. Eğer Omiri’nun söylediği, BM Güvenlik Konseyi ise o hiç mümkün değil. Çünkü Güvenlik Konseyi Kıbrıs’la ilgili olmayan bir çok ülkeyi de kapsar. Rusya, Çin, Fransa, ABD, İngiltere bu ülker teker teker Kıbrıs’la ilgilenebilir ama Güvenlik Konseyi olarak değil. Çünkü Güvenlik Konseyi yaptırımcıdır. Yaptırımcı bir güç olarak ilgilenmesi veya devrede olması sıkıntılar yaratabilir. Burada önemli odak, iki toplumdur. Diğerlerinin hepsi yardımcıdır.Türkiye’de yardımcıdır,Yunanistan da, İngiltere de, daha uzak ABD, Rusya’da yardımcıdır.
Soru: Türkiye’de mart ayında yerel seçimler yapılacak. Ak Parti’nin seçimlerden güçlü çıkması halinde Kıbrıs konusunda önemli gelişmeler yaşanacağı iddiaları var?
Önce burası değişmeli
Talat: Her zaman söylüyorum, Kıbrıs sorununun odağı Kıbrıs’tır.Yani çevreleyen faktörler tabiki çok önemlidir.Türkiye çok önemlidir, ama önce buranın değişmesi lazım. Burada açık ve net bir politikanın olması lazım. Bir gün, tek egemenliği, tek uluslararası kimliği kabul etmek, ertesi gün ‘ben bunu kabul etmediydim’ demek, ‘benim tek devleti kabul ettiğim doğru değildir’ demek, ‘Talat’ın bıraktığı yerden devam edeceğim’ deyip, Talat’ın bırıktıklarını ortadan kaldırmaya çalışmak, onlarla ilgili yeni pürüzler çıkarıp, müzakereleri uzattıkça uzatmak, bunlar bizim zayıf yanlarımızdır. Esas hareket buradan olmalıdır.
Soru: Siz bunları Eroğlu’na söylüyorsunuz?
Talat: İşte şuandaki politika. Kıbrıs Türk tarafı tek egemenliği kabul etti. Sonra da ‘ben tek devleti kabul etmedim’ diyebiliyor. O zaman ne olduğunu anlamadı bunların. Birbirine karıştırdı herhalde. Tek egemenlik olacak da tek devlet olmayacak! anlamadım. Kurucu devletler olacak tabi, herkes kendi yetkilerini yürütecek. Öyleydi zaten, Annan Planı’nda da öyleydi, ama Annan Planı’nı da reddettiydi, Sayın Eroğlu. Şimdi, ‘Annan Planı’nı biz kabul ettik, Rumlar redetti kabahat onların’ diyebiliyor. Sanki kendisi de ‘evet’ demiş gibi. O yüzden anlıyorum onun bu çelişkiler yumağını. Yani bir gün öyle, bir gün böyle. Çünkü orjinal, doğal, inandığı görüşleri savunamıyor. Konu budur. Niye savunamıyor, çünkü onlar prim yapmıyor. Çünkü o görüşler, dünya tarafından gülüp geçilen görüşlerdir. Onları öne süremiyor. Onları öne süremiyince tabi çelişkiler içinde gidip geliyor. Rum tarafı zaman kazanmak için ortak metin istedi, bunu hepimiz biliyoruz. Ama bunu, dünyaya, Rum tarafının yaptığı bir oyun, kabul edilmez bir entrika olarak gösteremedik. Bunu başaramadık. Dünya inandı ki bir metin şartır. Oyalama için yapılan bir girişim ‘olmazsa olmaz’ haline geldi. İngiltere, tek egemenlik tek vatandaşlık, tek uluslararası kimlik gibi ortak metinleri Rum tarafı ile imzalayabiliyor. Bütün bunları biz dünyaya anlatamayınca, oyalama taktiği olduğunu dünyaya göstermezsek ve bu dünya gözünde bir gereklilik haline geliyorsa biz de bıçağa yumruk vuramayız. ‘Hadi gel, bu ortak metni yapalım’ diyeceğiz. ‘Gel hemen masaya oturalım, 2 saatte bitirelim. Birbirimizin gözünün içine baka baka’ demeliyiz. Öyle gitsin gelsin kağıtçıklar, o alsın götürsün, Amerikalı öneri getirsin, girişim yapsın şu bu, böyle olmaz. Oturalım, konuşalım...İyi niyetle olursa böyle bir çalışma olur, ama belli ki bir iyi niyetsizlik var, belli ki Rum tarafı zaman kazanmaya çalışıyor. Bizim taraf birşeyler hazırlıyor, ben de bilgilendirildim, tamamdır. Bizim tarafın yaptığı doğrudur. Rum tarafından, ‘bu da girsin’ ya da ‘bu da çıksın’ önerisi geliyor, Allah Allah, hadi o çıkıyor, gidiyor, ‘bu da girsin’ önerisi geliyor. Karşı taraf oyalamaya çalışıyor. Biz bunu anlamazsak, sadece, ‘Rum tarafı oyalamak istiyor’ dersek bir şey kazanamayız onu anlatmaya çalışıyorum.
Soru: Ne yapmak gerekiyor?
Talat: ‘Gel oturalım, iki saatte bu işi yüz yüze bitirelim’ diyeceğiz. Bunu dediğimiz zaman Rum tarafı kaçamaz. Çünkü, ‘gel ortak metinsiz oturalım da müzakere edelim’ önerisi değil benim söylediğim. Gel beraber ortak metni hazırlayalım, o zaman kaçamaz. Çünkü ortak metin şartı ya, ‘gel bunu biz yapalım’ denmeli. Bunu iki lider yapmalı.
Garantilerle oynamak çok tehlikeli olur
Soru: Garantörlük, Kıbrıs Türk tarafı için olmazsa olmaz, Türkiye garantörlük konusunda bir esneklik yapabilir mi?
Talat:Garantörlük Kıbrıslılar bakımından herhangi bir sorun içermiyor.1960 şekliyle garantörlük, AB’deki Kıbrıs’ın taraflarından herhangi birinin, yani Rum tarafının endişe edeceği bir şey asla değildir. O bakımdan ben onuın ciddi bir sorun olacağını düşünüyorum. Geçmişte Rum tarafı bu konuyu kabul etmişti. Glafkos Klerides, garanti sisteminin devamını hatta Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum kurucu devletlerinin sınırlarının değişmezliğinin de garanti kapsamına alınacağını kabul etmişti. Garantilerin olduğu gibi devam etmesinde bir sorun yok. Kıbrıs Türkünün çok büyük bir çoğunluğu garanti sistemini olmazsa olmak olarak görüyor. Bu yüzden onunla oynamak çok tehlikeli olur.
İngiltere bunu hep yapıyor
Soru:İngiltere’nin Rum yönetimi ile üsler bölgesinin kalkınmaya açılması konusunda imzaladığı anlaşmayı nasıl değerlndiriyorsunuz?
Talat: Bu konuda Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamalarına katılıyorum. Bu kabul edilemez bir şeydir. İngiltere bunu hep yapıyor, bir punduna getiriyor, Rum tarafı ile ilişkileri limonidir çünkü, onu iyileştirmek için bizi feda ediyor. Kıbrıs Türkü’ne önem vermeden yürüyüp gidiyor.
Soru: Sizin Cumhurbaşkanlığınız döneminde de Stratejik Ortaklık Memerandumu imzalamışlardı.
Talat: Aynı şeyleri ordada öngördüler, biz görüşmeleri başlatmışken. Niye yapıyorlar bunu, ‘ilişkilirimiz iyileştirmek için’ diyorlar. Çünkü ilişkileri gerçekten kötü.
---------------------------------------------------
Talat’ın iç politikaya ilişkin önemli açıklamaları yarın Diyalog’ta
Güncelleme Tarihi: 01 Şubat 2014, 05:35