Ömer KADİROĞLU
Kıbrıs Türkünü yok olmaktan kurtaran 20 Temmuz Birinci Barış harekatı ile 14 Ağustos İkinci Barış Harekatı’na katılanlar ve o günleri yaşayanlar anılarını Diyalog’a anlattı.
Özgürlüğü kazanmanın kolay olmadığını belirten eski mücahitler “Mücahit ve Mehmetçik el ele vermeseydi bu günleri görmezdik” dedi.
İşte onların anıları:
Ali Bozdağlı (Emekli Yüzbaşı)
“20 Temmuz Barış Harekâtı döneminde Boğaz Sancağının karargâh bölük komutanıydım. 19 Temmuz 1974 akşamı saat 22.30 sıralarında sancaktarımız tabur komutanlarını ve sancağa bağlı bölük komutanlarını makamına çağırdı ve ertesi gün Türkiye’nin adaya müdahale edeceğinden bahsetti. Biz Kıbrıslı arkadaşlar daha önce de böyle durumların çok olduğunu ancak gerçekleşmediğini biliyorduk. Sancaktarımız bize ciddi bir karar alındığını ve Türkiye’nin adaya müdahale edeceğini yineledi. Karagah bölük komutanı olduğum için bana Kırnı (Pınarbaşı) havaalanı yakınında paraşütlerin atılacağı yere sermem için tanıtma bezleri verildi. Toplantı sonrasında Kırnı uçak alanı yanında gerekli tüm tedbirlerimizi aldık. Bölgedeki çalışmalarımız tamamlanınca bir süre sonra bölgeye paraşütçülerin atılmaya başlandığını gördük. O anları gözlerimiz dolu dolu izledik. Adaya inen askerlerimizle kucaklaştıktan sonra mücadelemiz daha ciddi bir şekilde devam etti. Gündüz Boğaz sancağında olay pek fazla yaşanmadı. Gece saatlerinde sancağa dört bir yandan ateş açıldı Rumlar tarafından. Bir süre mücadele edildikten sonra Rumları geri püskürttük. Şimdiki gençlere nasihatimdir bu topraklara sahip çıksınlar. Büyüklerine sorarak nereden nereye nasıl bir mücadele ile gelindiğini öğrensinler ve bu toprakları benimseyerek korusunlar”
Erdal Yücelt (İnşaat Yüksek Mühendisi)
“20 Temmuz 1974 kendi kendine olan bir durum değil belli bir sürecin neticesi olarak meydana geldi. 1961 yılında yurt dışından mezun olarak Kıbrıs’a döndüm ve 1963 yılında hadiseler başladı. Biz de vatan müdafaası için gönüllü mücahit oldum. 12 buçuk yıl mücahitlik yaptıktan sonra 20 Temmuz’a rastladık. Mücahitlik sürecinde en alt kademeden en üst kademeye kadar görev yaptım ve bu süre içerisinde sadece toplum müdafaası için uğraştık. Hiçbir zaman taarruz pozisyonuna geçmedik. Yaklaşık İki bin kişilik mücahit ordusuna karşılık 18 bin kişilik Rum kuvveti vardı. Bu sayının 8 bini yerli 10 bini de Yunanistan’dan gelmişti. Cephanemiz de çok kısıtlıydı ve endişelerimiz vardı. O kadar kısıtlı cephanemiz vardı ki 12 buçuk yıllık mücahitlik hayatımda bir tek mermi atmadım. Eğitim ve tatbikatlarda da tesadüfen başka görevde olduğum için atış yapamadım. 1974 senaryosu Türkiye’nin çok büyük askeri ve diplomatik başarısıdır. 20 Temmuz zamanı ben 7 Temmuzda terhis oldum ve 15 Temmuzda Rum ihtilali başlayınca görevime geri döndüm ve Mücahitler sitesi komutanlığı yapıyordum. Neticede bu şekilde bir barış harekâtı ile bu toprakları kazandık. Çok başarılı bir harekât olduğunu söyleyebilirim. O zamanlarda yaşadığımız mücahitliği hiç kimse yaşamadı ve bunu biz şimdiki gençlere anlatamadık. Mutlak suretle eski tarihi incelemeleri, babaları, dedeleri ve atalarının yaşadığı o yılları öğrenmeleri ve bu topraklara sahip çıkmalarını istiyorum”
Özay Uluç (Emekli Öğretmen)
“20 Temmuz Barış harekarı sırasında Lefkoşa’da bulunuyordum. Çıkarma olduğunu haberlerde duydum ve hemen gidip Kumsal bölgesinde bir birliğe kayıt oldum. Bu süreçte yoğun çatışmalar yaşanıyor ve birçok arkadaşımızı bu çatışmalarda kaybettik. Kumsal bölgesinde bir süre bulunduktan sonra Yenişehir’de Tütün Fabrikasının bulunduğu yerdeki bir birliğe gittik. Ben burada havancı olarak görev yapıyordum. Ruso ortaokulunun olduğu yerde Rum mevzileri vardı. Bu sırada bir Türkiyeli komutan bize Kaymaklı bölgesine doğru ilerleyelim dedi ve hemen harekete geçtik. Ben o zaman 30 yaşındaydım. Bu süre zarfında çok büyük zorluklar çektik. Ailemizden haber alamadığımız için aklımız onlardaydı. Ne oldular ne yaşıyorlar bilemiyorduk. Daha sonra köyün düştüğü ve orada kalanları İngiliz Üstlerine götürdüler oradan da Kıbrıs’ın Kuzeyine geçtiler. Şimdiki gençlerden tek istediğim bu topraklara sahip çıkmalarıdır. Bu toprakların kazanılması için verilen mücadele sırasında aileler, anne, baba ve akrabaların neler yaşadığını iyice öğrenmelerini istiyorum”
Ali Piro
1942 yılında Ağırdağ köyünde doğdum. 20 Temmuz 1974 yılında çok zorluklar yaşadık. Ben o yıllarda Saray Otel’de çalışıyordum. Bu olaylar yaşanmaya başlayınca bizi askere çağırdılar. Çok sık bir şekilde çatışmalar yaşıyorduk. Bizim birliğimiz 77’nci bölüktü. Bölüğümüz şimdiki Sağlık Bakanlığı binasının olduğu yerde bizim birliğimiz vardı. Çıkarmanın yapıldığı sırada yaşanan çatışmalar vardı. Bu çatışmalar nedeniyle Türkiye’den gelen birçok asker yaralanmış ve hastaneye kaldırılmıştı. Ben de çatışmalardan yaralandım ve hastanede yatıyordum. Orada bulunduğum sırada askerler geldik ve bir şey yapamadık diyerek ağlıyordu. Bu bizleri de derinden üzen olaylar arasındaydı. Şehitlerimizin yanı sıra çok sayıda da yaralılar vardı. Ailelerimizle irtibatımız yoktu. Ailelerimiz ne yapıyor? Yaşıyorlar mı öldüler mi hiçbir haberimiz olmuyordu. Allah o günleri bir kez daha yaşatmasın. Gençlerin bu topraklara sahip çıkmasını ve bu toprakların kazanılmasında verilen mücadelenin ne olduğunu bilerek bu bilinçle hareket etmelerini istiyorum”
Nurettin Çırakoğlu
“20 Temmuz 1974 öncesinde Kıbrıs Türkü 1955 yıllarından bu mücadeleye başladı. 63-67 olayları yaşandı. O zamanlarda toplum bir birine bağlı olan bir toplumdu. İlk olarak 15 Temmuz 1974 yılında Rum’un kendi içindeki darbelerden dolayı bir kargaşa yaşandı. Ben o sırada Larnaka’daydım ve olaylar sırasında orada kısıldım. Orada bir gün bir gece kaldıktan sonra bizi Alaminyo şehitlerinden olan Hüseyin usta vardı. Hüseyin usta Şimdiki Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın babasıdır ve onun yanında çalışıyorduk. Bizi o aldı ve köyümüze teslim etti. Rum darbesinden bir gün sonra Hüseyin usta bizi köyümüze teslim etti. O dönemlerde bizler de askerden yeni çıkmıştık ancak olaylar nedeniyle komutanımız bizi geri çağırdı ve göreve koydu. 4-5 gün temaslarımız oldu ve bu sırada Erbakan ve Ecevit’in emri ile Kıbrıs’a çıkarma yapıldı. 20 Temmuz sabahı saat 05.00 sıralarında görevde olduğum sırada arkadaşlar beni çağırdı ve Radyodan rahmetlik Denktaş’ın bir anons yaptığını duyduk. Kıbrıs’ın her tarafından adaya çıkarma yapıldığını duyuruyordu. O dönemlerde silah ve cephanemizde yetersizlik vardı. Biz köyümüzü savunurken köyümüzü kaybettik ve esir düştük. İkinci harekât sonrasında da oradan ayrılarak Kıbrıs’ın kuzeyine geçtik. Gelmiş geçmiş hükümetler Kıbrıs Tarihini gençlere doğru bir şekilde anlatamadılar. Bu konuda gençlere tavsiyem KKTC topraklarına sahip çıkmalarıdır. Bu topraklar büyük zorluklarla kazanıldı.
Mustafa Arıkan (Erenköy Mücahitler Derneği Başkanı)
“20 Temmuz 1974 yılında devlette memurdum. Rumlardaki harekâttan dolayı bizi göreve çağırdılar. Şimdiki hastanenin yanında bulunan birliğe giderek katıldık. Daha sonra da Meclis binası yanında bulunan birliğe geldik ve burada tedbirlerimizi aldık. Bir süre sonra Barış Gücü yetkilileri gelerek bize bulunduğumuz yerin Rumlar tarafından öğrenildiği ihbarı geldi. Yarım saat sonra iki havan bulunduğumuz yere düştü ve iki arkadaşımız yaralandı. Bu süreçte beni sevindiren olay 20 Temmuz günü paraşütlerin inmeye başladığını görmek oldu. Bizle meclis yanından çıkarak köşklüçiftlik bölgesine gitmeye çalıştığımız sırada gençler önümüzü keserek bize kendilerinin de mücadeleye katılmak istediğini söyledi. Bu duruma çok duygulandım ancak yaşları küçük olduğu için onları geri çevirdik. Allah o günleri bir kere daha göstermesin. Çok zor günlerden geçildi ve bu topraklar kazanıldı. Şimdiki gençlere özellikle şunu söylemek istiyorum. Bu topraklara sahip çıksınlar. Kulaktan duyma anlatımlarla karar vermek yerine yakın tarihi okuyarak öğrenmelerini anne ve babalarına sorarak o günlerde neler yaşandığını öğrenmelerini istiyorum”
Veli Hakkı (Eski Mücahit Komutanı)
“15 yıl askerlik yaptım. 20 Temmuz 1974 yılında çok zor günler yaşandı. Kıbrıs Türkünün asla aklından çıkmayacak olaylar yaşandı. Hayatımızın en mutlu gününü 20 Temmuzda gördük. Türkiye’nin bu adaya çıkarma yaparak müdahalede bulunması Kıbrıs Türkü için önemli ve sevindirici bir durumdur. 20 Temmuz günü paraşütlerin atıldığını gördüğümde bağırarak bulunduğumuz bölgedeki insanlara duyurdum. Türk ordusuna o zamanlarda büyük bir özlem vardı. O zamanlarda Kıbrıslı Türkleri adadan silmeye çalışıyorlardı. Bu sırada Türkiye’den eğitimli kişiler Kıbrıs’a gelerek TMT’yi kurdu. TMT’de vatanı için mücadele edecek kişiliğe sahip kişiler TMT’ye alındı. Birçok mücadeleler verildi ancak çok iyi silah ve mühimmatlarımız yoktu. Yıllarca Kıbrıs Türkü mücadelelerini sürdürdü. Silahlarımızın bakımlarını yaparak çanaklara koyup yer altına gömüyorduk. Çatışmalar artınca silahlarımızı çıkartıp gerekli mücadeleyi veriyorduk. Kıbrıs Türkü Türkiye ile birlikte bu toprakları kazandı. Büyük sıkıntılar içerisinde çok az bir imkânla bu mücadeleyi sürdürdük. Zor şartlarla aldığımız bu topraklara şimdiki gençlerimizin sahip çıkmasını istiyoruz. Eğer Türkiye bu adaya çıkarma yapmamış olsaydı bizler bu günleri göremeyecektik. Birçok olay yaşandı ve birçok Türk askeri hala kayıptır ve aranır durumdadır. Lütfen gençlerimiz bu topraklara sahip çıksın. Bizler o günleri tekrardan yaşamak istemiyoruz. Kimse bunu istemez.”
Hamdi Özkan (Gaziler Derneği Lefkoşa Şube Başkanı)
“1976 yılından beri Kıbrıs’ta yaşıyorum. 1974 Barış Harekâtında bir fiil bulundum. 20 Temmuz 1974 yılında Girne’den adaya çıkarma yaptık. Adaya çok büyük zorluklarla çıktık. Barış Plajının bulunduğu yerden çıkarma yaptığımızda orada küçücük bir ev vardı. Bu evi kendimize siper yaparak adaya çıkarma yaptık ve adaya çıkar çıkmaz ilerlemeye başladık. Bu ilerleme sırasında birçok arkadaşımız yaralandı. Biraz ilerledikten sonra limon bahçeleri vardı ve onların içerisine dağıldık. Bir burada bayağı bir mücadele verdikten sonra uçakların geldiğini gördük. Uçaklar beşparmak dağlarını kesintisiz bir şekilde bombalamaya başladı. Bu taarruz bizi rahatlatınca bizler de daha ileriye iç kesimlere doğru ilerlememizi sürdürdük. Rumlara karşı verdiğimiz mücadele sonrasında Rumlar geri çekilmeye başladı. Bu sırada biz Geçitköy’e geldik ve burada bir evde mevzilenerek Rumlarla çarpışmaya başladık. Bize açılan ateş karşısında hayatımızı kaybedeceğimizi düşünmeye başladık. Öyle bir ateş açılmıştı ki mermiler ıslık atarak başımızın üzerinden geçiyordu. Bu süreçte esirlik yaşamadık ancak esir aldığımız Rumlar vardı. Yakaladığımız esirlere karşılık Rumlar tarafından esir alınan Türklerle takas ediyorduk. Bu süreçte unutamadığım anılar var adaya çıkar çıkmaz verdiğimiz şehitlerimiz, kaçmaya çalışırken vurulup öldürülen insanlar, çarpışmalar hala aklımda. O günlerde hiç yaşayacağım ve bu günleri göreceğim aklımın ucundan bile geçmiyordu ancak çok şükür bugün hayattayız. Bugünkü gençliğe tek ricam kanlarla alınan bu vatana sonuna kadar sahip çıkmalarıdır. Bu topraklar için çok şehit verildi ve şimdiki gençlere bunun değerini bilerek vatanlarına ve bayraklarına sahip çıkmalarını istiyorum”