Çiğdem AYDIN
Kıbrıs sorununun kısa sürede çözümleneceğine ilişkin haberlerin yoğunlaştığı bir döndemde, İki Toplumlu Koro’nun, güneydeki konserinin iptal edilmesi KKTC’de geniş yankı uyandırdı.
Tanınmış yazar ve sanatçılarımızdan İsmail Bozkurt, Ahmet Tolgay ve Çetin Özen, Diyalog’a yaptıkları açıklamada, Rumlarla uzlaşının zorluğuna dikkat çekti.
Araştırmacı-Yazar İsmail Bozkurt, koronun programında sadece bir Türkçe şarkının bulunmasını dahi kabul edemeyen bu hareketi isimlendirecek bir kelime bulmakta zorlandığını söyledi.
Araştırmacı-Yazar Ahmet Tolgay, iki toplumun birarada yaşamaya hazır olmadığını belirtirken, YDÜ Sahne Sanatları Fakültesi Genel Koordinatörü, tiyatro sanatçısı Çetin Özen “bir şarkıya bile tahammülleri yok” diyerek tepkisini dile getirdi.
İşte görüşler:
İsmail Bozkurt: Yakınlaşma yok
“Rumların bu yaptığına ben fanatizm diyemiyorum, buna bağnazlık da diyemiyorum. Bu yaklaşımı açıkçası ben isimlendiremiyorum. Irkçılık desem dahi hafif kalır. Bir sanat olayını hazmedememek nasıl bir duygu nasıl bir düşünce şeklidir ben isim koyamadım. Sanat, müzik evrenseldir, mutluluktur hatta bu konuda bazı ülkeler yasalar bile yaptı. Böyle bir davranışı anlatacak bir kelime yok ne yazık ki.”
Soru :Peki çözüm olacağına inanıyor musunuz?
Bozkurt: Ben pek inanmıyorum. Çözüme ulaşacak kadar bir yakınlaşma veya ilerleme yoktur. İki toplum arasındaki farklılıklar çok derin anlaşmazlıklar bulunuyor. Bana 2016 yılı içerisinde veya sonunda çözüm olacak düşüncesi çok ütopik geliyor. Gerçekçi değil.
Soru: Sizce iki toplum birarada yaşamaya hazır mı?
Bozkurt: İki toplumu bir arada yaşamaya hazırlamak hiç kolay değildir. İki toplumun kendi kendilerini idare edecekleri, kendi kendilerini yönetebilecekleri ve bizim anladığımız şekliyle bir çözüm olursa, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devam edeceği, iki kesimliliğin sulandırılmadığı bir çözüm olursa o zaman birlikte yaşayabilirler. Ama bunun tersi bir çözümde birlikte yaşanabileceğine inancım yoktur.
Çetin Özen: Bir şarkıya tahammülleri yok
“İki toplumlu koro bu..Kültür adına..Yani bu koro tek toplumun yani Rum toplumunun korosumuydu da şarkı repertuarında Türkçe şarkı olmayacaktı. Bir şarkıya bile tahammülleri yok...Rum Toplumunun Eğitim Bakanlığı bunu iptal ediyor..Özel sektörde değil..Anlaşılır gibi değil.. Onlar ne istiyorlar biliyor musunuz? Kendi davalarına destek çıkan, hizmet eden her Türk toplumunun Kültür-Sanat faaliyetlerini ayakta alkışlarlar..Oysa hadi onların davalarına hizmet etmeyen bir Kültür-Sanat faaliyetini Rum tarafında sergile ve rumlar tarafından ayakta alkışlansın...Hiç şahit oldunuz mu?Ben olamadım,olacağıma da inanmıyorum. Ama aksini gördüm...Onların davalarına hizmet eder Kültür-Sanat faaliyetleri Rum Siyasiler ve Halkı tarafından ayakta alkışlandı hatta ödül bile verildi!!! Sanatta bile ayrım yapılıyor...Sporda ayrım yapılıyor..Evrensel olan herşeyde ayrım ve ambargo var..Bunu ancak Dünya güçleri Rum Toplumunun kulağını çekerse aşılır, Barış olsunda nasıl olursa olsun dersek, Türk toplumunun sonu ve bu ada da’ki varlığı tehlikeye girer.. Tokalaşma-Öpüşme iki kişi arasında olur..Ve bu eylem gerçekleşirken Toka için iki el birbirine temas eder sıkışır, öpeceksen yine iki yanak birbirine temas eder ve öpüşülür aksi durum, bizim ne kültürümüzde ne de Barış anlayışımızda vardır...”
Soru: Kıbrıs sorununun kısa sürede çözüleceğine inanıyor musunuz?
Özen: Kıbrıs sorununun bu yıl içerisinde çözülebileceğine inanmıyorum..Neden mi?
Kurucu Cumhurbaşkanımız rahmetli Rauf Raif Denktaş ömrünü bu sorunun çözümü için harcamıştı.. tabii bana göre..Sağlığında hep eleştirildi. Barış istemiyor onun için Barış olmuyor diye..Ondan sonra gelen 2. Cumhurbaşkanı da bu sorunu çözemedi.Sanırım onlarda gerçek Barışı istemediler...Şu anki Cumhurbaşkanımız ise etrafına topladığı partisine ve kendi düşüncelerine yakın kişilerle bu sorunu çözmek için güya büyük uğraşlar veriyormuş gibi bizlerin gözümüzü boyamak istiyor.Toplumun büyük bir kesimi kapalı kapılar ardında neler konuşuluyor nasıl bir pazarlık yapılıyor bilinmiyor.Rum basını bizlere daha çok bilgi veriyor..Nedense konuşma yasağı hep türk siyasetçilerine uygulanıyor.Rum basını bu dedikoduları nerden öğreniyor? Eğer Rum basınında çıkan haberler yalansa,yanlışsa neden Rum Toplumu lideri çıkıp yalanlamıyor veya düzeltmiyor yazılanları? Barış bahsedildiği gibi çok yakınımızda değildir. Dini ,dili, kültürü farklı iki toplumu dış güçler bu ada’da birlikte yaşamaya zorluyorlar.. Ben ne geçmişte nede gelecekte yeni neslin birlikte bu ada’da barış ve huzur içinde yaşayacaklarına inanmıyorum. Hiristiyan aleminin kutsal tapınağı kiliselerdir. Geçmiştede bu hep böyleydi gelecekte de böyle kalacaktır. Ne mi kalacaktır? Madem ki her Pazar sabahı kilisede toplanmak (ki zorunlu gibidir) ve bu toplantılarda, ayinlerde barıştan huzurdan, ada güvenliğinden bahsederken papaz efendimiz, bu barışın, huzurun, güvenliğin içerisinde Türk toplumu ,Türk halkı, İnsanını katmıyor ve dışarda bırakıyorsa, barışı biz göremeyeceğiz demektir diyorum. Çünkü sorun zannettiğimiz veya zannettiğiniz kadar basit değildir. Hep birlikte yaşayarak göreceğiz....”
Soru: İki toplumun birarada yaşayabileceğine inanır mısınız?
Özen: Sadece 1-2 nedenle bile iki toplum bir arada yaşayamaz..Oysa derinlemesine ve somut olarak gerçekleri görebilirsek,o zaman göreceksiniz ki birlikte yaşamak istemeyen Türk toplumu değil Rum toplumudur. Avrupa’nın değil, dünyanın şımarık Hristiyan toplumudurlar. Bu güne kadar hangi konuda Türkler dünya veya Avrupa toplumu karşısında alkışlandı? Referandumda Türkler evet dedi ne oldu? Hep bir bahane bulundu..Bizim siyasetçilerimizde bunu yedi..Üzerine kül döküldü unutuldu..Ben münferit olarak Rum toplumunda dostlarım olmasına rağmen çoğu zaman onlarla birlikte Rum tarafında birlikte kamuya açık yerlerde bizlerle görünmekten rahatsızlık duyduklarını hissediyorum..Bizim adımıza rahatsız oluyorlar..aman bir Rum vatandaş çıkıp birşey söylemesin, laf atmasın gibi. Çünkü bunlar yaşanırsa Rum dostlar müdahale etmek zorunda kalacaklar ve çirkin olaylar yaşanacak..Peki bu tarz olaylar, iki toplumun da bu ada ’da serbestçe dolaşıp, eğlenmesine, gezmesine engel teşkil etmiyor mu?.. Korku her iki toplumda da var. Çünkü çok canlar gitti. Bunlar kolay kolay unutulmaz. Her iki kesim siyasetçileri toplumlarına çok yalan söylediler..Bu yalanlar şimdi ortaya çıkmaya başlasada her iki toplum birbirlerine güvenmemeye devam edeceklerdir. Bu olayları yaşayan nesil ölüp gitse de, kilise fonksiyonu oldukça hep fanatik Rum gençleri yetişecektir. Bu ada ‘da yaşayan Türk ve Rum toplumları ancak, iki ayrı kesimde,can güvenlikleri,huzurları olduğu sürece yaşayabilirler. 1960-1963 ...Bu evlilik 3 yıl sürdü ve bitti...Tekrar bu iki toplumu evlendirmeye lütfen kimse uğraşmasın..Barış .. elbette istiyoruz... Bunu herkes istiyor... Ama Barışı isterken can güvenliğimiz, huzurumuzun da bozulmaması gerekir.1974 ten beridir her iki toplumunda can ve mal güvenliği yerli yerinde... Aksini söyleyen varsa çıksın... Hele birde bu gerçekler ışığında Avrupa veya dünya güçleri Kıbrıs Türk Toplumuna destek verir, Kıbrıs Rum toplumunun kulağını çeker ve” ya sende makul ol,şımarık olma,bu adada her iki toplum da yaşayacaksınız,isteklerine sınır koy,yoksa Türk Toplumunu tanırım “dese bu işi 24 saatte çözülür...Ama nerdeeeee...Hayal-i cihan değer...”
Ahmet Tolgay: Kıbrıs sorunu hiç çözülemez
Soru: Kıbrıs sorununun kısa sürede çözülebileceğini düşünüyor musunuz?
Tolgay: Rum tarafından ısrarla gelen seslere, tavırlara ve koyu kırmızı çizgilere baktığımda, Kıbrıs sorununun değil bu yıl içinde, hiç çözülmeyeceğine inanırım. Her gün umutları bozguna uğratan yeni bir oyun bozanlığı gündeme getiriyorlar. Güven yaratıcı önlemler konusunda Türk tarafı samimiyetini yeterince kanıtladığı halde, öte yandan bu bağlamda hiçbir adım atılmıyor. Rum tarafının tavır ve söylemlerinin şımarıklık ve kendini beğenmişlik boyutlarına gelmesinin önemli bir nedeni de Kıbrıs Türk tarafını seçeneksiz ve kendilerinin dayatacağı Hellenik çözüme mecbur sanmalarından kaynaklanıyor. Bizim toplumsal vizyonumuz, çözümün ille de Rum tarafıyla birlikte olabileceği gibi dar ve seçeneksiz olmamalı. Onları; adil, güvenceli ve sürdürülebilir bir anlaşmaya yanaşmazlarsa, Kıbrıs Türk halkının bu adadaki kaderini belirlemekte iradesiz ve seçeneksiz olmadığına inandırmamızın zamanı gelmiştir. Rum tarafının söylemleri, tavırları ve koyu kırmızı çizgileri Kıbrıs Türk halkının duyarlılıklarıyla ne örtüşüyor, ne de bağdaşıyor. Kaç zamandır sürmekte olan müzakerelerde de elle tutulur bir sonuç sağlanamadı. Kıbrıs sorununun temelini oluşturan yaşamsal konular hep erteleniyor. Bu erteleme nereye kadar sürecek?. Rum tarafı görüşme sürecini takvimlemeye de yanaşmıyor. Zamana oynayıp müzakerelerin önünü açık tutuyor.
Soru: Size göre iki toplum birarada yaşamaya hazır mı?
Tolgay: İki toplumun bir arada yaşamaya hazır olmadığının ciddi belirtileri var. Birlikte yaşanabileceğine dair Türk tarafından gelen nice iyi niyetli yaklaşım, Rum halkından ilgi görmüyor. Düzenlenen kimi ortak etkinlikğe baktığımızda bu etkinliklerde Rumların hep azınlıkta ve hatta isteksiz olduğunu görürüz. Kıbrıs'ta iki toplumun birbirinden ayrı, yan yana yaşama kültürü çoktan beri yerleşmiştir. 1964'ten bu yana bu kültür daha da kökleşmiştir. Bu durum, Kıbrıs'ta harmanlanması mümkün olmayan iki ayrı etnik kültür olduğunun göstergesidir. O nedenledir ki, Kıbrıs sorunu için çözüm düşünülürken iç içelik üzerinde durulmuyor, iki bölgelelilik ve iki toplumluluk öngörülüyor. Ve Kıbrıs Türk halkı böylesi bir düzen için Türkiye'nin etkin ve fiili güvencesini vazgeçilmez görüyor.
Soru: Güneydeki konserin iptal edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tolgay: İki toplumlu koronun Rum kesimindeki konserinin repertuvardaki Türkçe şarkı nedeniyle iptal edilmesi de buraya kadar söylediklerimi doğrulayan güncel ve çok anlamlı bir kanıttır. Müzik, diğer sanat kolları ve spor; ulusları, toplumları ve ülkeleri birbirine yaklaştıran ve kaynaştıran en barışçı etkinliklerdir. Uygar insanlar bu etkinlikleri uluslararası barış adına düzenlerler ve kullanırlar. Gel gelelim, karşımızda bunu bile görebilmekten aciz bir ırkçılık ve bağnazlık var. Ambargoculuk var... Aramızdaki anlayış farkı konusunda güncel bir örnek verebilirim: Son olarak antik Yunan yazarı Aristophanes'in "Lysistrada " oyunundan uyarlanan "Aşk Grevi" adlı tiyatro oyununu sahnelerimizde Yunan müziği eşliğinde izledik. Oyun sırasında Theodorakis'in "Zorba"sının tınıları eşliğinde yerinden kalkıp oynayanlarımız da vardı. Bunları keyifle yaptık. Türk halkı sanat bağlamında böylesi uygar bir anlayıştayken bunun tam zıddı bir bağnazlıkla nasıl bir arada yaşasın?
Güncelleme Tarihi: 02 Şubat 2016, 10:22