Hakan YILDIRIM
Türkiye Demokrat Partisi (DP) eski Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Kıbrıs’ta yaşanan sorunun en büyük sorumlusunun Avrupa Birliği (AB) olduğunu söyledi. Kıbrıs’ta, Rumların tek taraflı olarak AB’ye alınmasının Londra ve Zürih Antlaşmalarına aykırı olduğunu belirten Cindoruk, “Statüsü belli olan bir adanın bir bölümünü AB’ye almak sonuç itibari ile AB’yi burada yalnız bırakmıştır. Doğu Akdeniz çanağında en büyük sınırı olan Türkiye’dir. Türkiye bu sınırları koruma gücünü bu sınırı veya bu kıyıları zenginleştirme işini hakkıyla yapmıştır. O nedenle sade hukuki bakımdan değil fiili bakımdan da bu devletin güçlü devleti Türkiye’dir.” dedi. Cindoruk, Türkiye aleyhinde karar alan Avrupa Parlamentosu’nun buna hakkı olmadığını belirtti.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) 31. Kuruluş Yıldönümü çerçevesinde adaya gelen Hüsamettin Cindoruk, Diyalog’a özel açıklamalarda bulundu.
“Türkiye doğal gaz çalışmalarında haklı”
Kıbrıs’ta yaşanan son gelişmeleri değerlendiren Cindoruk, Akdeniz’deki en güçlü ülkenin Türkiye olduğunu savundu. Son günlerde Güney Kıbrıs-Mısır-Yunanistan ve İsrail yakınlaşmasını yanlış bulduğunu aktaran Hüsamettin Cindoruk, Mısır’ın Türkiye karşısında yer almasının, ilerleyen dönemlerde başına dert açacağını iddia etti. Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk halkının garantörü olduğunu vurgulayan Cindoruk, dolayısıyla Türkiye’nin Kıbrıs açıklarında doğal gaz çalışmalarında da haklı olduğuna işaret etti.
“Türkiye’nin Kıbrıs politikasını destekliyorum”
Türk halkı olarak ve Türkiye’de siyasi politikanın bir kesimini temsil eden biri olarak burada izlenen politikayı desteklediğini ifade eden Cindoruk, “Sonuçların 2 halk içinde hayırlı olmasını diliyorum. Ortada bir zenginlik varsa sade iki halkın ve bu 2 halkın temsil ettiği siyasi statükonun eseri olacaktır. Burada bir noktayı ilave edeyim. Bizim hükümetle ihtilaflarımız var; siyasi açıdan ideoloji açıdan. Ama son yaptıkları bir işi çok destekliyor ve tebrik ediyorum” şeklinde konuştu.
“Kıbrıs’ta taraflar belli”
Kıbrıs’ın, 1958 ile 1960 yılları arasında 2 anlaşmaya konu olduğunu hatırlatan Cindoruk, “Biri Londra, biride Zürih anlaşmaları. Bu anlaşmalar açık. Kıbrıs’ta taraflar belli… Bu anlaşmaların en büyük özelliği Kıbrıs’ın taraflarını belli etmektir. İngiltere, Yunanistan Türkiye, 3 taraf. Bir de tabi Rum halkı ve Türk halkı. Bunun dışında yeni taraflar bulmak icat etmek mümkün değil. Devlet hukuku açısından da değil siyasi hukuk açısından da değil. Yunanistan’ın özellikle Mısır’ı Kıbrıs meselesine dâhil etmesi abesle iştigaldir” açıklamalarında bulundu.
“Getirilecek ‘Barış Suyu’, ekonomiyi güçlendirecek”
Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a getirilecek olan Barış Suyu ile ilgili olarak da konuşan DP eski Genel Başkanı Cindoruk şöyle devam etti: “Türkiye’den Kıbrıs’a Barış suyu getiriliyor. Türkiye, kısa bir zaman sonra büyük bir su kanalı akışı sağlayacak. Çoğu çalışmalar bitti şimdi sadece boru döşeme işi kaldı. Hem suyun gelişi Türk kesime yarar sağlayacağı gibi suyun fazlası da Rum kesimine de bereket getirecektir. Ayrıca insan temizliği açısından ve başka bir şey var. Su berekettir. Su ile birlikte Kıbrıs’ın ekonomik gücü artacaktır. Kıbrıs’ın hijyeni artacaktır. Kıbrıs’ın yeşil alanları artacaktır. Tarafların petrol kadar önemli olan su meselesine dikkat çekiyorum. Çünkü önümüzde dünyada en önemli mesele su meselesi olacaktır. Su kaynakları kıt dünyada… Ve o kıt kaynakların bir kısmı da maalesef Kıbrıs’ta… Ama Anadolu, Kıbrıs’a bugün suyunu akıtarak, Kıbrıs’ın su sıkıntısını bitiriyor. O nedenle petrolle ilgili ihtilaf çıkaranların bu noktaya dikkat etmesini tavsiye ederim.”
“Rumlar Annan Planı’nda sorunu kilitledi”
Kıbrıs’ta yapılan müzakereler sonucunda Anna Planı’na hayır diyen Rumların sorunu kilitlediğini dile getiren Cindoruk, “Kişisel görüşler olabilir devlet adamları görüşlerini ileri sürebilir. Müzakereler yapabilirler. Ama temel olan belgelerdir. 2 tane devletler hukuku olan belgeden bahsediyorum. Bu 2 belge Londra ve Zürih anlaşmaları statükosunu belli etmiştir Kıbrıs’ın. Ondan sonra referandumla vs. Kıbrıs halkının görüşleri alınmıştır ama bu siyasete yansıyamamıştır. Kıbrıs halkının bu referandumu ret etmesiyle bu durum kilitlenmiştir. Ama bu kilide rağmen Kıbrıs statükosu değildir. İngiltere Türkiye, Yunanistan’ın dışında Türkiye’nin tarafı yoktur. Ve başka bir şeyin daha altını çizeyim” ifadelerini kullandı.
“Kıbrıs Türk halkını ilgilendiren Türkiye’yi de ilgilendirir”
Kıbrıs Türk halkını ilgilendiren her türlü konunun Türkiye’yi de bağladığına işaret eden Cindoruk, şöyle devam etti: “Türkiye, Kıbrıs’ın garantörüdür. Bu garantörün içine petrolde girer. Havada girer ve güvenlikte girer. Her alanda Kıbrıs tüm ada halkıyla dostluk içerisinde olmalıyız. Onu her zaman söyledik söylemeye devam ediyoruz. Yine güney Kıbrıs müsaade ederse güney Kıbrıs’a da geçmek istiyorum. 1954’ten beri yaşam hayatımda sayfalar var. Benim Rum halkına tavsiyem Türk halkıyla uzlaşmaları ve Türkiye ile Yunanistan’ın uzlaşmalara yardımcı olmasıdır. Petrol her yerde var. Bulunur bulunmaz ekonomiktir değildir oradan çıkarılacak ihtilaflar için çok dikkat etmek gerekir.”
“Doğal gaz, belirli kurallar içerisinde değerlendirilir”
Kıbrıs açıklarında doğal gaz çıkması durumunda belirli kurallar içerisinde değerlendirileceğini belirten Cindoruk, “ Bu kurallar nedir.? Devletler hukukunun yaptığı anlaşmalardır. Lozan ‘dan dan sonra yapılmış değerli anlaşmalardır. Onun dışında çağrılar aramak görüşmelere girişmek tahrikler yapmak fevkalade yanlış davranışlardır” dedi.
“Mısır’ın buraya karışması doğru değil”
“Türkiye, nasıl Kahire’nin, İbn-i Sina’nın ve Mısır’daki firavun bölgelerinin işine karışmıyorsa, Mısır’ın da buraya karışması doğru değildir” diyen Cindoruk şunları söyledi: “ Türkiye Mısır’dan çekinmez. Mısır ile olan ilişkilerimiz dostane götürmek isteriz ama onlar bunları haspane noktalara getirirse bütün Türkiye’yi karşında bulur. Sadece bugünkü cumhurbaşkanını değil. AB parlamentosu sismik geri çekin üzerine yorumu Hukukta mühim bir hadise var. Yetki meselesi. Böyle bir yetkisi var mı? Bu yetkiyi nerden alıyor. Hukuksal belgelerden alması gerek. Hukuksal belge yok. Belge olmadığı gibi Türk tarafı ve Türkiye AB üyesi değil. O nedenle Türkiye üzerine bir yaptırım uygulaması olanaksız. O nedenle yetkisiz haksız bir talepte bulunuyor. Türkiye’yi bir bağlayıcı tarafı yok. Türkiye’nin bu konuda AB ile bir uzlaşma anlaşma yetki sertifikası yok. Türkiye için bu kararlar yok mertebesinde sayılır ve hükümsüzdür. Türkiye bunları duymaz.”
Güncelleme Tarihi: 17 Kasım 2014, 09:41