Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, bir devletin adının değişmesinin uluslararası statüsünü değiştirmeyeceğini vurgulayarak, devletin adını değiştirmenin kime ne fayda sağlayacağını sordu.
Özersay, bir devletin adının, bayrağının ve bağımsızlığının “şaka” olmadığını vurguladı.
Özersay yaptığı yazılı açıklamada, KKTC’nin adının değiştirileceği yönünde hükümet yetkilileri tarafından yapılan açıklamaları uluslararası hukuk ve diplomasi açısından değerlendirerek “Devletimizin adının değiştirilmesi Kıbrıs Türk halkına ne fayda sağlayacak? Bu söylenen şey uluslararası hukukta ve diplomaside ne kadar mümkün, ne kadar gerçekçidir acaba biliyorlar mı? Acaba farkında mıdırlar? Bu tartışma Anayasayı değiştirip zaten ağır aksak ilerleyen demokrasiyi daha da ortadan kaldırmak düşüncesiyle mi başlatıldı?” diye sordu
HP lideri Özersay “Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin hakkına yani self-determinasyon hakkına, özetle devlete inanan bir siyasi parti olarak biz altı doldurulmadan, ne yarar sağlayacağı kapsamlı şekilde ele alınmadan ve gerçekçi olup olmadığı değerlendirilmeden bu türden çıkışlar yapılmasının devlete zarar vereceği uyarısını yapıyoruz. Bir kez daha herkese bir devletin adının, bayrağının ve bağımsızlığının “şaka” olmadığını hatırlatmak istiyoruz” dedi.
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, “Kıbrıs Türk Devleti” ya da “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” adını alacak, ismi değişecek denildiğine dikkat çeken Özersay, sorulara zaman kaybetmeksizin ikna edici bir şekilde, altı doldurularak tatminkar yanıt verilmezse bu düşünceyi ortaya atanların devlete zarar vermiş olacaklarını ifade etti.
Bu adım neden şimdi gündeme getirildi?
Böyle bir adımın neden şimdi gündeme geldiğini soran Özersay, şöyle devam etti:
“Uluslararası ortam hangi anlamda 'müsait?'. Mesela Rusya ile Türkiye dış politika açısından yakınlaştığı ve bazı konularda işbirliği yaptığı için düşünülen şey “BM Güvenlik Konseyi kararları KKTC’nin elini kolunu bağlıyordu, adını değişirsek bu eski kararlar yeni Kıbrıs Türk Devleti için bu kararlar bağlayıcı olmayacak, yeni karar almaya çalışırlarsa da özellikle Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya bu yeni kararları Güvenlik Konseyi’nde veto edecek ve aleyhimizde yeni karar da alınamayacak“ şeklinde bir hamleyse eğer: 1983 ve 1984 yılında KKTC ile alakalı olarak alınan Güvenlik Konseyi kararları, KKTC’nin adı “KKTC”dir diye alınmış değildir, hatırlatırım...”
“Boşa kürek çekmiş olursunuz…”
“Kamu diplomasisi bu kadar acemice yürütülürse dünyanın en doğru ve yerinde politikasını da ortaya koyuyor olsanız boşa kürek çekmiş olursunuz.” diyen Özersay, açıklamasını şöyle tamamladı:
“Eğer diplomasiden biraz anlıyorsam ve bir uluslararası hukuk profesörü olarak biraz uluslararası hukuk biliyorsam bu şartlarda gerekli olanın:
Kıbrıs sorunuyla ilgili Doğu Akdeniz’de uluslararası barış ve güvenliği olumlu yönde etkileyecek yeni ve yaratıcı ama aynı zamanda da yapıcı fikirler geliştirip proaktif bir diplomasi ile uluslararası aktörler ile temas halinde ve tabi ki Türkiye’nin de tam desteğini alarak yeni politikalar, yeni, stratejiler geliştirmek;
KKTC’de etkili ve fiili kontrolün bir zamanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yapılan saptamada olduğu gibi Türkiye’de değil aslında Kıbrıs Türk yönetiminde olduğunu gösterecek, kanıtlayacak, bu fikri güçlendirecek adımlar atmak (Anayasanın geçici 10. Maddesi ve çeşitli kurumların yöneticilerinin Türkiye’den atanması uygulamasına son vermek gibi);
Kıbrıs Türk halkının iradesine saygı göstermek, meşru olmayan hükümetlerin kurulmasına ve devamına müsaade etmemek, burada ayrı ve bağımsız bir devlet olduğunu ve bu halkın iradesine saygının Türkiye ile olan ilişkilerde de geçerli olduğunu kanıtlayacak somut adımlar atmak;
KKTC’nin bağımsız bir devlet olmasına ters ya da bu bağımsızlığa gölge düşürecek her nevi açıklamadan ve ilişki biçiminden kaçınmak; olduğunu düşünürüm.”