Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, toplumu birleştiren bir liderliğin, gerçek çıkış yolu olduğunu vurguladı. Özersay, kişilerin kendi içinde tutarlı olması gerektiğini de belirterek, 5 yıl önce de seçime bağımsız aday olarak girdiğini hatırlattı.
Özersay, katıldığı tv programında cumhurbaşkanlığı adaylığı ve vizyonuna dair açıklamalarda bulundu.
Seçim bürosundan yapılan açıklamaya göre, Özersay şu ifadelere yer verdi;
“Madem ki cumhurbaşkanlığı bağımsız ve tarafsız olunması gereken bir görev yeridir, madem ki anayasamızda da böyle yazıyor, madem ki tarafsız bir cumhurbaşkanına ihtiyacımız var, o zaman o seçilme anını beklemeden, bu yolu yürümeye başladığımda siyasi rütbelerimi sökmem gerektiğine inandım. O nedenle de bağımsız aday olup, partimden de istifa ettim. Cumhurbaşkanlığı partiler üstüdür. Eğer cumhurbaşkanı bir partinin başkanı, bir partinin temsilcisi gibi bir süreçten geçerek cumhurbaşkanı seçilirse toplumun bütün kesimlerine hitap etmesi de zor olur. O makamdaki kişinin gerçekten cumhurun başı, toplumun bütün kesimlerini temsil eden, sesini duyan, hassasiyetlerini anlayan olması çok önemlidir. Kimseyi eleştirmek için de söylemiyorum, diğer adaylar partilerinin adayı olarak çıkabilir, herkesin kendi tercihidir. Ötekileştirmenin, gerginliklerin, kutuplaşmanın yaşandığı bir dönemde aday olduğumda partisine bakmaksızın toplumun bütün kesimlerine hitap edebilmem için gerekli olduğunu düşünüyorum. Herkes bir siyasi partiyi destekleyebilir ama cumhurbaşkanını seçerken toplumun tamamını kucaklayabilecek, uluslararası alanda en iyi temsil edebilecek kişiyi seçebilmek için partiler üstü bakmamız gerekir. İçerdeki sorunların çözülmesinde de Cumhurbaşkanı liderlik göstermelidir. Toplumu birleştiren bir liderlik bizim için çıkış yolu olur.”
“Sırf seçim için kutuplaşma yaklaşımı yanlıştır”
Özersay, “Kapsamlı çözümle ilgili umut veremeyenler topluma korku vererek seçim kazanmaya çalışıyorlar. Sırf seçim için toplumsal ayrışma ve kutuplaşma yaklaşımı bu ülkeye yarar değil zarar verir. Bu seçim geçince bu coğrafyada beraber yaşamaya devam edeceğiz. Marifet önce bu ülkede toplumsal barışı sağlamaktır. Kıbrıs’ta çözüm anlaşması sağlayacağım derken içerde toplumu bölersen, içerde toplumun bir bölümünü ötekileştirmeye yönelirsen ülke bundan zarar görür. Benim vaad ettiğim birleştirici bir liderliktir. Bu Kıbrıs Türkünü çok daha güçlendirecektir” dedi.
“Maraş konusu ince bir iptir…”
Kapalı Maraş’ın açılması konusunda da açıklamalar yapan Özersay, Kapalı Maraş’ın açılması konusunun kendisi için yeni bir konu olmadığını ifade etti.
Özersay, “2012’de, yani 8 yıl önce kapalı Maraş’ın Kıbrıs Türk yönetimi altında açılması için bir rapor hazırladım. O dönemin Cumhurbaşkanı’na da verdim. 2014 yılında bir vizyon koydum ortaya ve dedim ki; uluslararası hukuk kurallarını dikkate alarak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının kapsamını bilerek, insan hakları bakımından geldiğimiz noktayı dikkate alarak kapalı Maraş’ı Kıbrıs Türk tarafının kontrolünde eski sahiplerine artık açmamız gerekir dedim. Bunu o vizyonun içine koyarak Cumhurbaşkanlığı kitapçığının içine yazarak bir vaat olarak halka sundum. Cumhurbaşkanı seçilmemiş olmama rağmen Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak bu düşünceyi alıp yeniden şekillendirmeye başladım. Hükümet ortağımı ikna ettiğim noktada Bakanlar Kurulu’na götürdüm. Bakanlar Kurulu bunu kabul ettikten sonra bu hükümetin politikası haline geldi” dedi.
“Örtülü ödeneği kaldıracağım…”
2015’teki cumhurbaşkanlığı vizyonunda da yer verdiği örtülü ödeneği kaldıracağı vaadini tekrarlayan Özersay, bu konudaki hassasiyetini yineledi.
Hayatı boyunca örtülü ödenek kullanmadığını dile getiren Özersay, “Devlet kademelerinde içinde hesap verebilirlik olmayan hiçbir ödenek kullanılmamalıdır bence. Eğer biri devletin bir kaynağını kullanıyorsa; faturasıyla makbuzuyla bunun hesabını verebiliyor olmalıdır. Daha önemlisi, biri kendi misafirini ağırlıyorsa, kendisi için siyasi bir faaliyet yapıyorsa, devletin arabasını da yakıtını da kullanmaması gerekir. Benim için bu son derece önemlidir. Köy ziyaretlerinde ya da başka yerlere giderken devletin aracını yıpratmaya hakkı yoktur” dedi.