Çiğdem AYDIN
Kuzey Kıbrıs, kanser hastalıklarında dünya şampiyonluğuna koşarken, genç obezlerin sayısında ciddi artışların olduğu öğrenildi. Bu konuda en son 7 yıl önce kapsamlı bir araştırma yapılmakla birlikte, dahiliye uzmanları, psikikolog ve diyetisyenlere başvuran obez sayısında gözle görülür bir artışın olduğuna dikkat çekildi.
Diyabet Derneği’nin 2005 yılında yaptırmış olduğu bir araştırmaya göre, KKTC’de genç obezlerin oranı yüzde 1.3 iken, 2007’de bu rakam yüzde 13,8’e yükselmişti. Uzmanların tahminlerine göre bu oran 2013’te yüzde 20’nin üzerine çıktı. Obezite artışının, Annan Planı döneminde inşaat patlaması ve beklenmedik para bolluğuna denk gelmesi dikkat çekici!..
Uzmanlar uyarıyor
Obezitenin kesinlikte tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğuna vurgu yapan uzmanlar, kişilerin hayat şekline göre beslenmesinin önemli olduğunu, sabah kahvaltısının ise asla atlatılmaması gerektiğini söyledi.
Dünyada olduğu gibi Kuzey Kıbrıs’ta da artan obeziyete karşı mücadelede, uzman desteği doğru beslenme egzersinin önemine işaret eden uzmanlar, çocukların sağlıklı yetiştirilemsinde anne babalara önemli görevler düştüğünü vurguladı.
Dünyayı tehdit eden obezite, yani aşırı kiloluluk Kuzey Kıbrıs’ta da büyük sorun haline geldi.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından obezite, Beden Kitle İndeksinin (boy-kilo orantısı) 30’un üzerinde olduğu ve sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanıyor.
En son araştırmayı 2007’de KADEM yapmıştı
Buna göre KKTC’de, Diyabet Derneği’nin 2005 ve 2007 yılında KADEM’e yaptırdığı araştırmada, obez gençlerin oranının yüzde 1.3’ten yüzde13.8’e, fazla kiloluların yüzde 14.8’den yüzde 18.1’e çıktığı görülüyor. 12 ile 15 yaş aralığındaki gençlerde 2 yıl içinde obezite yüzde 11.3’ten yüzde 18.1’e yükseldi. Araştırmada en önemli bulgulardan biri de yaşların küçüldükçe obez oranlarının yükselmiş olması.
Kas oranı yüksek kişiye obez denmez
Bu durumda neler yapılması gerektiğini Beslenme Uzmanı Orhan Özdengiz Diyalog’a anlattı
Özdengiz, ülkede obezite konusuna yüzeysel bakılmaması gerektiğine işaret ederek, “Tek başına Beden Kitle İndeksine bakıp kişiye obez denilmesi kesinlikle hatalıdır. Eğer bir kişinin Beden Kitle İndeksi 30’ un üzerinde olup vücut yağ oranı yüzde 20’nin altında olup da kas oranı yüksek ise biz o kişiye obez diyemeyiz. Yani kas oranı yüksek bir kişiye obez denilemez” dedi.
Obezitenin vücutta her türlü hastalığa neden olabildiğini ifade eden Özdengiz, obezitenin ,
en başta, kolesterol, hipertansiyon, diyabet, böbrek yetersizliği, felç ve bazı kanser gibi kronik
hastalıklara yakalanma riskini arttırdığına işaret etti.
“Anne babalara önemli görevler düşüyor”
Özdengiz, şöyle konuştu:
“Sadece bu hastalıklar bile göz önüne alındığında obezitenin kesinlikle tedavi edilmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Günümüzde obezite her yaştan kişide görülmekte ve sıklığı her geçen gün artmaktadır. Özellikle çocukluk dönemdeki obezite ülkemizde sıklığı her geçen gün artmaktadır. Bu hastalığı önlemek ailelerden başlamaktadır. Çocukları sağlıklı yetiştirerek sağlıklı gelecek nesiller yaratmak anne ve babaların elindedir. O yüzden uzmanlar tarafından yapılan sağlık ve beslenme eğitimleri aileler için çok önem taşımaktadır”
“En uygun beselenme şekli belirlenmeli”
Obeziteye karşı ne yapılması gerektiği konusunda Özdengiz, şu bilgileri paylaştı:
“İlk olarak obez kişinin beslenme durumu saptanmalı ve hayat şekline göre en uygun beslenme programı hazırlanmalıdır. Bunun tabiki bir beslenme uzmanı eşliğinde yapılması en uygun ve sağlıklı yöntemdir. Düzenli yapılan ana ve ara öğünlerle metabolizma hızlanmaya başlamaktadır.Yani 2 ile 3 saat arası beslenmek metabolizmanızın hızlanmasına ve daha rahat
kilo vermenizi sağlamaktadır.”
“Kahvaltı öğünlerin kraliçesi”
Kahvaltının tüm öğünlerin en önemlisi ve asla atlatılmamsı gerektiğini vurgulayan Özdengiz, şöyle devam etti:
“Kahvaltı bütün öğünlerin kraliçesi, yani bizim için en önemli öğün ve o yüzden kahvaltı asla atlanmamalıdır. Kahvaltı, o gün için metabolizmanızın hızlanmasına yardımcı olmaktadır.
Kahvaltı yapmayan kişilerin metabolizması tam olarak çalışmadığı için gün içerisinde yediklerini yakamaz hale gelir ve kilo almaya başlamaktadırlar.
Kızartmalardan, yağlı ve şekerli besinlerden, hamur işlerinden, katkı maddesi içeren besinlerden, katı yağ içeren besinlerden, kolalı ve şekerli içeceklerden, alkolden elinizden geldiği kadar uzak durmanız gerekmektedir. Bol bol su tüketmeye özen gösterin. Su içtikçe daha rahat kilo ve yağ vermeye başlayacaksınız o yüzden günde en az 2 -2,5 litre su tüketmeye çalışın. Özellikle akşam geç vakitlerde yapılan atıştırmalarda metabolizma çok yavaşladığından yediğinizi yakamazsınız ve tükettiğiniz herşey yağ olarak depolanabilmektedir.”
Egzersiz tedavisi
Bir diğer önemli konun ise egzersiz tadavisi olduğunu kaydeden Özdengiz, şöyle devam etti:
“Sağıklı beslenme tadavisine kilo vermede destek olmaktadır. Asla egzersiz tek başına çözüm olmamaktadır. Haftada en az 3 , en fazla 5 gün yapılacak olan ve en az 40-45 dakika sürecek olan egzersiz obezite tedavisinde destek olmaktadır. Obezite tedavisinde verilecek olan kilonun fazla olacağından egzersiz yaparak deride sarkmaları engellemede, kas kayıplarını engellemede ve yağ kayıplarının artmasına yardımcı olmaktadır.”
“Motivasyon önemli”
Obezite tedavisindeki en önemli kuralın motivasyon olduğunu belirten Özdengiz, “Benim her zaman uğraştığım ve üzerine birçok konferenslara katıldığım motivasyon, yani obez psikolojisi olmuştur” dedi.
Kişiler beyin olarak tam motive değillerse kilo vermesinin daha zor olduğunu anlatan Özdengiz, “Tedavi için başvuran kişilere empatik, destekleyici, açıklayıcı, gerçekçi ve yol gösterici bir şekilde yaklaşılması tedaviye uyumu arttırmaktadır. O yüzden kilo verirken kişinin motivasyonunun yüksek tutulması her şeyden daha önemlidir. Tabi ki motivasyon tek başına biz diyetsiyenlerin elinde değildir, mutlaka bir psikolog desteğiyle beraber kişinin motivasyonunu arttırarak kilo kaybında iyi sonuçlar almaktayız” diye konuştu.
“Psikolojik destek şart!”
Diyalog Gazetesi’ne konuşan Psikolog Fezile Ömürlü de, obezitenin bir hastalık olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Uzman Psikolog Fezile Ömürlü, obezitenin ya da halk arasında bilinen adıyla şişmanlığın, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu söyledi. Ömürlü, obezitenin, besinlerle alınan enerji miktarının, metabolizma ve fiziksel aktivite ile tüketilen enerji miktarını aştığı durumda ortaya çıktığına dikkat çekerek, obezitenin özellikle son 20 yılda, bütün dünyada süratle arttığını ve salgın hastalık gibi yayılmakta olduğunu vurguladı. Psikolog Fezile Ömürlü, salgın olduğunu savunduğu obeziteden ülkemizin de ciddi şekilde etkilendiğini ifade etti.
‘İlişki Ölçekleri Anketi’
Psikolog Fezile Ömürlü, şöye konuştu:
“Yapmış olduğum çalışmada Girne ve Gazimağusa Devlet hastaneleri poliklinik servislerinde diyetisyene başvuran 50 kişi çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalara ‘Demografik Bilgi Formu’, ‘Psikolojik Belirti Tarama Listesi’, ‘İlişki Ölçekleri Anketi’ uygulanmıştır. ‘Beden Kitle İndeksleri’ de ayrıca hesaplanımıştır.
Beden Kitle İndeksi’ne göre oluşturulan beş grubun (zayıf, normal, aşırı kilolu, obez, morbid obez) alt ölçeklerinden somatizasyon, obsesif-kompulsif bozukluk, kişilerarası ilişkilerde duyarlılık ve pozitif semptom toplam puanları bu gruplarda daha yüksek bulunmuştur.”
Tedavide gecikilirse ruhsal bozukluk olabilir
“Psikolojik olarak kilolarından dolayı sıkıntı yaşayan bireyler tedavi sürecine geç kaldıkları zaman ve tedaviye uymadıkları zaman bir takım ruhsal bozuklukluklar yaşayabilir” diyen Ömürlü, kişilerin ve ebeveynlerin bu tür konularda dikkatli olmaları, ayrıca kilo alımının sadece yeme alışkanlığından değil, aynı zamanda piskolojik nedenlerden de kaynaklanabileceğini vurguladı.
Ömürlü,kişilerin “Bu gibi üzücü durumları önleyebilmek adına psikoloğa başvurmaları gerekmektedir ve bunun yanında da aşırı kilolarından kurtulmak adına diyetisyene başvurmaları gerekmektedir” dedi. Fezile Ömürlü, uzun yıllar diyetisyenlere giden ve uygulanan beslenme programlarına uymalarına rağmen bir türlü kilo veremeyen bireylerin kesinlikle psikolojik destek almaları gerektiğini sözlerine ekledi.