banner564

Kıbrıs politikası yok ama “politikasızlık” da yok!

Kuzey Kıbrıs’taki iktidar odakları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması gerektiğini söyleyip duruyorlar. Cumhurbaşkanı Tatar, Rum tarafı ile müzakere etmeyi bırakın, Guterres ile birlikte üçlü bir görüşme yapılabilmesi için bile “egemen eşitliğin peşinen kabul edilmesini”, başka bir değişle KKTC’nin tanınırmış gibi yapılmasını şart koşuyor. New York’tan böyle üçlü bir görüşme yapılmadan dönülmesini bile göze alabiliyor.
Bir yerlerden vahi mi indi bilemiyoruz ama Tatar gibiler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıtmak için uğraşır ve sözcülerimiz Türk Devletleri Teşkilatı’na “kendi ismimizle gözlemci üye olduk” diye övünürken, şimdi yeni isimler ortaya atılmaya başlandı. Türkiye’deki koalisyonun güçlü ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Kıbrıs Devleti” olmamızı önerdi. “Kuzey” yok; bütün Kıbrıs var… Unutuldu sanıyorum; “Türk” yok! Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise Annan Planı referandumundan sonra İslam Teşkilatı’nın kabul ettiği gibi “Kıbrıs Türk Devleti” olarak çağrılmamızı uygun bulmuş… “Cumhuriyet” yok; “Kuzey” yok! “Türk” unutulmamış!
Aklımıza çeşitli sorular takılıyor tabii…
Bahçeli, artık bütün Kıbrıs’a ve Kıbrıs’ta yaşayan herkese sahip çıkmamızı istiyor olabilir mi? O kadar güçlendik ki, bütün Kıbrıs adına ve Kıbrıs’ta yaşayan bütün insanlar adına mı konuşacağız? Türk Devletleri Teşkilatı’na “gözlemci üyeliğimizin” onaylanıp onaylanmadığını kesin olarak bilmiyorum. Ortada farklı iddialar var ve resmi makamlar bu konuda açık vermiyor. Bahçeli gibi Turanistlerin büyük yakınlık duydukları bu teşkilat bile bizi “Kıbrıs’ın Kuzey’ini kontrol eden bir Türk devleti” olarak gözlemciliğe tartışmasız bir şekilde kabul edememişken bütün Kıbrıs adına ortaya koyacağımız iddiaya destek çıkabilecek mi?
Fidan’ın yaklaşımı daha da ilginç… Türkiye Dışişleri Bakanı olarak Fidan, Annan Planı’na dönmemizi önermiş olabilir mi? İslam Teşkilatı, bizi Annan Planı’ndaki ismimizle gözlemci yaparken aslında kendini de korumuş ve yönelecek baskıları, “BM tarafından onaylanmış bir plandaki isimleri ile ve üstelik gözlemci olarak kabul ettik” diye savuşturma olanağını elinde tutmak istemişti. Aynı şekilde Fidan da, “Biz Kıbrıslı Türkleri Annan Planı’ndaki isimleri ve statüleri ile tanıtacağız” demeye mi getiriyor acaba?
Çok kafa karıştırıcı bir duruma düştük… Bütün bu karışıklıklar, ortada bir “Kıbrıs politikası” olmadığını mı gösteriyor?
Bence bırakın “bir politika olmamasını”; ortada bir “politikasızlık hali” bile yoktur. Politikasız olsak, herkesin susacağını ve konu ile ilgilenmeyeceğini düşünürüm… Ama şimdi, “her kafadan bir ses çıkması dönemine” girdik gibi görünüyor. Her bir makam sahibinin kendi politikası var.
“Ağzı olan konuşuyor” diye bir söz vardır, bilirsiniz… Konuşmak iyidir! Bugünlerde çok daha iyidir. Onlar konuştukça, bizim gibilerin “konuşma hakkı” da genişliyor. Tek bir politika olsa ve herkesin ona uyum göstermesi beklense daha mı iyi olurdu? Öyle bir durumda sonumuz, kim bilir ne olurdu?


Kimsin; nerelisiniz? Belki KKTC’li… Belki de Kıbrıslı… Belki de Kıbrıslı Türk’üm… Herkes farklı bir şey söylüyor aslında!

YORUM EKLE

banner608

banner474