banner564

Kıbrıs jeopolitiği

Coğrafya derslerinde öğrencilere öğretilen konular arasında jeopolitik dersi de vardır. Siyasi coğrafyanın alt konularından biri olarak değerlendirilen jeopolitik, devletlerin coğrafi özellikleri ile siyasetleri arasındaki ilişkileri inceler. Jeopolitik, coğrafyacıların çalışmalarıyla ortaya çıkmış ve siyaset bilimciler tarafından da geliştirilmiştir. Askeri stratejistler de, jeopolitikten yararlanmış ve gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Kıbrıs adası konumu nedeniyle, önemli deniz yolları üzerinde doğal bir liman oluşumudur. Tarihin akışı içerisinde önceleri deniz ticareti faaliyetlerin, günümüzde ise tükenebilir enerji kaynaklarının dağıtım yolların kontrol altında tutulmak istenmesi nedeniyle dikkat çekmektedir. Dolayısıyla Kıbrıs küresel anlamda jeopolitik açıdan önemlidir. Şöyle ki;
• Kıbrıs, coğrafi konumu nedeni ile Avrupa, Asya, Afrika kıtaları arasındaki düğüm noktasını oluşturur. Kıbrıs’ın denetimi, Avrupa’dan, Asya ve Afrika’ya yapılacak jeopolitik açılımları kolaylaştırır.
• Kıbrıs, Basra Körfezi ve Hazar enerji kaynaklarını denetleyen bir konuma sahiptir. Kıbrıs’ta konuşlanacak hava gücü ile bu enerji kaynaklarını denetlemek mümkündür.
Kısacası Kıbrıs adası Avrupa enerji hattının güvenli çalışmasına veyahut çalışmamasına neden olabilecek özelliklere sahiptir. Küresel amaçları olan bir gücün, Orta Doğu, Basra Körfezi, Kafkaslar, Balkanlar, Doğu Akdeniz, Türk Boğazları, Ege ve Süveyş Kanalı ile Kızıldeniz’deki dengeleri ve bu bölgeleri denetleyen Kıbrıs’ı göz ardı etmesi mümkün değildir. Her zaman hareketli bir bölge olan Kıbrıs adası üzerinde, küresel jeopolitik mücadelede sahne değişmemiş, ama aktörler değişmiştir. Tarih sayfalarında birçok değişik güçlerin kontrolüne giren Kıbrıs, günümüzde çok kültürlü olarak devam etmek zorundadır. 
Gayet iyi biliniyor ki, birçok devletin çıkarları doğrultusunda emellerini gerçekleştirmek istemektedirler. Kıbrıs adasına en yakın kara parçası olan Türkiye’nin de çıkarlarını koruması en doğal hakkıdır. Özellikle Ege denizinde dengelerin Türkiye’nin aleyhine bozulmasından sonra, Akdeniz’de de Kıbrıs’ın Yunanistan’ın egemenlik alanı haline gelmesi, Doğu Akdeniz bölgesinin büyük ölçekli ülkesi olan Türkiye’yi nefes alamaz hale getirecektir.
Kıbrıs’ta şu anda tam bir sessizlik hâkim. İki bölümde gerçekleşen Mont Pelerin zirvesi sonrası iki toplumlu görüşme masasında taraflar gerilmişti.  Gerilimi fazla büyümeden yeniden ele alma becerisi Birleşmiş Milletler Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’ye aittir. Neydi bulduğu formül? İki liderin, müzakerelerde açıkta kalan konuları adada konuşmaya başlamaları, 9-11 Ocak tarihlerinde Cenevre’de yeniden bir araya gelmeleri ve 12 Ocak tarihinde de garantörlerin de katılımıyla uluslararası bir konferans gerçekleştirilmesi. Fakat iki toplumlu görüşmelere devam kararı alındıktan sonra konu ile ilgili açıklamalarda hep yuvarlak kelimeler kullanılmaya başlandı. Herhangi bir detaylı bilgi verilmiyor. Özellikle toprak ve güç yönetimi konusunda sis perdesi aralanmış değil.
Kısacası Kıbrıs, petrol-doğal gaz üreticisi ve tüketicisi konumunda olan ülkelere hâkim olmak için iyi bir kontrol ve saldırı merkezi konumundadır. Kıbrıs sorunu bu açıdan ele alındığında evrensel yankılar uyandırmaktadır. Diğer bir değişle Kıbrıs sorunu, ilgili devletlerin ulusal sorunlarına yansıyacağından, ilgili devletler Kıbrıs’ın kontrol şeklinde kendisine bir rol biçmektedir. Belirttiğim nedenler ışığında Kıbrıs sorunu, Kıbrıslı Türk-Rum arasında ikili bir çatışma alanı gibi değil, Doğu Akdeniz’de bölgesel bir bunalım alanı olarak algılanmalıdır. Bunalımın aşılması adına birden çok çözümler üretilebileceği gibi, bölgenin coğrafi özellikleri dikkate alındığında üretilecek çözümde, Kıbrıs Türk ve Rum toplumunun enerjide ortak hareket ederek, Türkiye’nin sağladığı coğrafi yakınlıkla geçiş ülkesi olarak kullanılması akılcı bir çözüm olacaktır. Herkese güzel bir hafta dileklerimle, iyi pazarlar.
YORUM EKLE

banner471

banner474