banner564

Kıbrıs, Filistin ve Gazze

Bayram sorunlu geçti. Üstelik bayram sonrası her açıdan sorunların derinleşeceği de bir gerçek. Bayramı zehir eden olaylardan biri de Kudüs ve Gazze’deki vahşet.
İsrail onca askeri imkânına karşın arzuladığı huzura ve güvenliğe sahip olmadı… Aynı şekilde İsrail ile kıyaslanamasa da Hamas’ta elindeki askeri imkânlarla Gazze’de huzuru sağlayamadı.
Bugün yaşananlar; dün kaybettirilen, barış ve antlaşma imkânın sonucudur. Çünkü 1994’te İsrail’de Sayın İzak Rabin ve Filistin’de Sayın Yaser Arafat, Oslo’da bir barış antlaşması imzalamıştı. Bu antlaşmaya göre; iki yönetim bir birinin siyasi varlığını kabul etmişti. Buna göre İsrail, işgali altında tuttuğu Filistin topraklarının bir bölümündeki yerleştirme siyasetinden geri çekilecek ve buraları Filistin’e verilecekti. Antlaşma ile Sayın Rabin ve Sayın Arafat’a Nobel Barış ödülü verilmişti.
Ama İsrail ve Filistin’in içindeki radikal unsurlar bundan memnun olmadı. İsrail’deki aşırı sağcılar, Yahudi toprağını Filistinlilere veriyor diye kıyametleri kopardı. Günümüzün savaş şahini Sayın Netenyahu liderliğindeki Likud Partisi; yabancısı olmadığımız, “bir karış toprak vermeyiz” haykırışları temelinde Oslo Antlaşmasına karşı, milliyetçi ve dinci bir karşı kampanya başlattı. Bir faşist Yahudi genç, 1995’te Sayın İzak Rabin’e suikast düzenledi ve o hayatını kaybetti. 
Filistin’de ise Hamas, Oslo Antlaşmasına karşı, intihar saldırıları eşliğinde askeri tavır geliştirdi. Aynı zamanda Sayın Yaser Arafat’a ve FKÖ’ye karşı da dini ve milliyetçi temelde kampanyalar ve girişimler yapıldı. Bunlar İsrail’de sağcı Likud ve dini partileri siyasi yaşamda etkin kıldı. Oslo Antlaşmasına karşıtlık üzerinden Sayın Netenyahu hala iktidarda. Hamas siyasi varlığını geliştirdi. Ne oldu? 
Ne İsrail halkı ne de Filistin ve Gazze halkı hala huzura kavuşmadı. Çünkü İsrail’in huzuru; Filistinlilerin hakları, acıları, evleri, toprakları ve cesetleri üzerinden gelmez. Filistin’in de huzuru böyle olmaz. Askeri imkânlarla, öteki gördüğüne diz çöktürme ve biat ettirme güdüsü ile huzur ve barış olmaz.
Biz Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar, bunu hala acı ile yaşıyoruz. 1963-74 arası Kıbrıslı Rumlar, askeri ve ekonomik güçle bizim boyun eğeceğimiz masalına aldandılar. 1974 sonrası da biz Kıbrıslı Türkler olarak, “onların” askeri güçsüzlükleri nedeni ile boyun eğeceğini sandık. 2004 sonrası ise Kıbrıslı Rumlar, AB üyeliği nedeni ile 2004 Referandumunda Hayır deyip, boyun eğeceğimizi sandılar. Bugün ise biz Türkiye’nin askeri, siyasi olanakları ile iki devlet tezine “onların” boyun eğeceğini sanıyoruz. 
 1994 Oslo Antlaşmasını yok etmeyi amaçlayarak, kendi yollarını döşeyen, ana dili İbranice ve Arapça olanlar, kendi siyasi ikballerini sağladılar. Ama Kadim Kudüs’e ve İsrail ile Filistin halkına huzur ve barış getiremediler. Kıbrıs’ta da statüko devam ediyor. 
Ancak huzur ve barış ancak karşılıklı kabul edilebilecek, mümkün olabilene ulaşan bir antlaşma ile olur. Bu nedenle Kıbrıs ve Filistin sorunu; Doğu Akdeniz’i, emperyalist merkezlerde bulunan militarist ve aşırı sağcıların oyun alanı yapıyor. Üstelik bölge halklarını da sarmalında tutarak...

YORUM EKLE

banner471

banner473