Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü adanın her iki kesiminde çok sayıda insanın işine geldi…
Güneydekiler Türklerden kalanları; kuzeydekiler de Rumlardan kalanları kullandı…
Hiç yorulmadan, taş atmadan bir anda Sterlin milyonerleri ortaya çıktı…
Vergi beyanlarına bakarsanız ‘zarar’ görürsünüz…
Beyan gereği duymayan binlerce insan var ayrıca…
Bunları lüks yaşam içinde görenlerin önlem almaması şaşırtıcı olmadı…
Küçücük bir yerde bu kadar çok siyasi parti, siyasetçi, üst kademe yönetici olursa; elbette önemli sorunları ‘görmezden’ geleceklerdi…
Nitekim öyle oldu…
İki gün önce köy meyhanesinde masanın faturasını ödüyorsa o adam, elbette sen onun vergi beyanını sorgulayamazsın…
Hemen her konuda ciddi yanlışlar yaptıktan sonra barış Harekatı’nın 50’inci yılına gelmiş bulunuyoruz…
Yarım asır çok uzun bir süre…
Bu sürede çok zenginler yaratıldığı gibi, kaybettiklerinin acısını çekenler hayata erken yaşta veda etti…
Haksız elde edilen paranın sefasını sürenler oldu ama; cefa çekenler de oldu…
Hastalıklarla boğuşarak veda edenlerin sayısı az değildir…
Şimdi harekatın 50’inci yılındayız ve Kıbrıs sorunuyla yeni bir girişim başlatıldı…
Bazıları “yine bir şey olmaz” diyor…
Bir de bunun tersini düşünelim…
Bir şeyler olur ve bedava kazançlar sonlanırsa bu toplum ne yapacak?..
Bunu düşünen ve hazırlığını yapan var mıdır?..
Derin sarsıntı hissediliyor
İşin bu noktasında kuzeydeki 3 ekonomik sektöre bakmalı…
Narenciyeden başlayalım…
Sinek, böcek sorunu ve ürünü dalından koparacak adam bulamama mazeretiyle sektör komaya girmiş bulunuyor…
Narenciye olmazsa Güzelyurt halkı mutlu olabilir mi?..
Elbette olamaz…
Geçmiş yıllarda Türkiye’den kesim ekibi getiriliyor diye tepki gösterenler vardı…
Şimdi kesim işçisi yok diye ürün dalında kalıyor!..
Peki buna nasıl bir söz bulmalı?..
‘Kendim ettim kendim buldum’ iyi bir söz olmalı…
İkinci sırada üniversiteler…
Yine Güzelyurt’taki bir üniversiteyle başladı sarsıntı…
Artarak devam ediyor…
Güzelyurt halkı “narenciye ve üniversite olmazsa biz biteriz” diyor…
Geçmiş olsun…
Ve gelelim en can alıcı sektöre…
Yani turizme…
Mesela 80’li yıllara gidelim…
Yabancıları çekecek özelliklerimiz vardı…
Temiz plajlar, ovalar, ormanlar…
Temiz toplum…
Yok denecek kadar suçun işlendiği bir cennet parçası…
Sonlar bunlar birer birer yok edildi…
Bizler yok ettik…
Casinolu oteller zorunlu hale geldi…
Türkiye’den ve bazı Arap ülkelerinden turistler gelmeye başladı…
Ama bu sektör de ‘siyasal tartışmaların’ hedefi oldu…
Güneydeki yönetim, kuzeyin bu özelliğini çökertmek için Çinli şirkete dev otel ve casino izni erdi…
Rekabet yoğunlaştı…
Şimdi bir büyük korku daha var…
Yunanistan bazı adalarda Türk turistler için vize zorunluluğunu kaldırdı…
Anlaşmaya göre bu uygulama 1 Mart’ta başlayacaktı…
Gazeteci Takis Berberakis’in bildirdiğine göre; uygulama 30 Mart’a alınınca özellikle Rodos ve Kos adasındaki esnaf buna sert tepki gösterdi…
İlk ay için 30 bin rezervesyon yapıldığını, bu kaybetmek istemediklerini bildirdi…
Rodos, casinolarıyla ünlüdür…
Türk turistlerin buraya kayması halinde, vay KKTC’nin haline…
Buna da bir söz bulmalı:
‘Başa gelen çekilir…”
KKTC’yi kötü Siyaset ve içine düştüğümüz kötü düzen iTurkiye’den TURİSTLER neden dökülen ve kirlilikten girilemeyen Ülkemize değil de RODOS’a gitmesin ki ! Altyapısı Üst Yapısı ile dökülüp Yönetilemeyen Kktc İnsanımız neden bu hallere düşürdüğümüz Ülkemizi terketmek istiyor acaba sorusunu soranımız mı var ? Gerçekçi olalım Pahalılığın ve çürümüşlüğün tavan yaptığı yönetilemeyen Ülkemizde fakirimiz veya zenginimiz Mutlumudur yani ? perşembenin Geleceği Çarşambadan belli değilimiydi ? Çökerttiğimiz KTHY ile başlayan gerilememiz Avrupa’ya yasaklanan muazzam ihracatımız beceriksizliğimiz tarafından sonlandırılmıştır
Turizm Üretim ve Ekonominin can çekiştiği KKTC’yi bugün getirdiğimiz nokta ise içler acısı değil de nedir yani ? Bugün Sahtekarlıkların ve Çürümüşlüğün yaşandığı KKTC’de Yarınlarımız mı ne olacak ? BETERİN BETERİ VAR diye bir Atasözümüz vardır !!